Dua ibadeti
Namaz, oruç, hac ve zekât nasıl birer ibadet olgusu iseler, dua da bir ibadet olgusudur. Toplumumuzun belli bir kesiminde dua ibadeti göz ardı edilerek ibadet yönü ihmale uğramıştır. Dinimizin diğer ibadetlerinde eksiği olan birçok insanın, dua ederek Allah’a yaklaştığı bir gerçektir. Bu durum ibadetin toplumumuzda yaygın olduğunu ve geniş halk kitlelerini kuşattığını göstermektedir.
Dua insanı Allah’a yaklaştıran unsurlardan biridir. Dua Allah katında çok önemli bir ibadettir. Bunun önemini şu âyet-i kerime açık olarak bizlere ifade etmektedir: “De ki, eğer duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu?” (Furkan, 25/77)
Hz. Peygamber (SAV) duanın önemini şu hadis-i şeriflerle ortaya koymuştur: “Allah katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” (Tirmizi, Daavat, 1) ; “Dua inen ve inmeyen musibetlere karşı fayda verir… Dua edin.” (Tirmizi, Daavat, 101); “Duanın kendisi ibadettir.” (Tirmizi, Tefsir-i sûre, 2, 4); “Kabul olunacağına kesin inanarak dua edin.” (Müslim, Zikir, 7)
Dua insanın yaratıcısına seslenmesi, onunla direkt bağlantı kurarak dilek ve temennilerini O’nun yüksek huzuruna sunmasıdır.
Dua insanı vasıtasız olarak Allah’a ulaştıran bir ibadet şeklidir. Başka ibadet şekillerinde eksiği olduğu halde, sürekli olarak Allah’a dua edenler de şüphesiz ibadet hayatının içindedirler. Bu sebeple şunu ifade etmeliyiz: Hiçbir Müslüman kendini ibadet hayatının dışında kabul etmemelidir.
Hatta Allah’ın en çok hoşlandığı şey kulun kendisine yakarma sesleri olduğu hadis-i şeriflerde yer almaktadır. Örneğin; namaz kılıp da buna dayanarak kendini kurtulmuşlardan sayanlar, aslında ibadeti hedefinden saptıranlardır. Çünkü insanı kurtaran kıldığı namaz, tuttuğu oruç, yaptığı zikir değil, diğer ibadetleri değil, belki Allah’ın rahmetidir, Allah’a karşı yakarışıdır, O’na karşı ve O’nun kullarına karşı tevazuudur.
İbadet ehli olarak değerlendirilen dindar kesimin en büyük handikaplarından biri, ibadeti ile böbürlenme, kendini beğenme, yarı-buçuk ibadetlerine güvenme olgusudur. Bir İslam atasözünde ne güzel denilmiştir: “İnsanda zillet ve fakirlik duygusu bırakan ma’siyet, insanda izzet ve iftihar duygusu bırakan taattan daha hayırlıdır.” Birinde kendini kurtulmuşlardan saymak ve diğer insanlara helak olmuş ve mahvolmuş gözü ile bakmak söz konusudur. Oysa insanın kendini beğenmesi, ibadetini büyük görmesi İslam’da beğenilen bir davranış değildir. Bir güzel sözde şöyle denilmiştir: “Kim insanlar helak oldu, mahvoldu derse esas kendisi en çok mahvolmuştur.”
Dua Allah karşısında kulun kul olduğunu idrak etmesi, alçalması ve benliğini yok etmesidir. Dua ibadetlerin çivisidir.
Dua Allah’ın lütuf ve kereminin ve sonsuz hazinelerinin anahtarıdır. Duanın açamayacağı kapı yoktur. Ancak, dua etmesini bilmek gerekir. Dua insanın içinden geldiği gibi istek ve dileklerini büyük bir saygı duygusu içinde yüce Allah’a sunması ve sonuca razı olması, teslim olması olayıdır.
İnsan fani ve bir ölçüde aciz bir varlıktır. Teşebbüslerinde başarılı olması için insanın iyi bir niyete, araştırmaya ve dengeli bir şekilde çalışmaya ihtiyacı vardır. Arayan, çalışan mutlaka başarır. Fakat bu başarıyı elde ederken çok koşmak zorunda kalır; yorulur, bazen istediğini elde edemeyebilir. Dolayısıyla hemen sonuç almak mümkün olmayabilir. Uzun süre yapılan çalışmalar meyvesini geç verebilir.
İnsanın, teşebbüslerinde daha kolay yoldan büyük başarılar elde etmesi de mümkündür. Bunun için kişinin dua ile takviye edilmeye şiddetle ihtiyacı vardır. Az zamanda çok iş başarabilmek için dua etmek ve özellikle dua almak lazımdır. Kişinin kendisi hakkında yapacağı dua kabul olmayabilir. Bunun için başka bir Müslüman’dan, Allah katında değeri olan insanlardan dua istemek gerekir.
Allah katında kimin daha çok değer taşıdığını ise sadece Allah bilir. O halde, hiçbir ayırım yapmaksızın, her zaman başka insanların duasını almak gerekir. Kişinin en yakınlarından dua alması en güzel bir davranıştır. Çünkü en yakınların insan üzerinde en çok hakkı olur. Hakkı olan kişi bir insana dua ederse onun duası kabul olur. Bunların başında ana-baba gelir. Kardeşler gelir.
Hayatta başarılı olmak ve ömrün bereketini bulmak isteyenler ana-babasının duasını almalıdırlar. Bunun yanında İslam âdabında ana-babadan önce gelen hocanın da duasını almak çok önemidir.
Şimdiki evlatlar ana-babanın duasını değil parasını ve mirasını almanın hesabını yapıyorlar. Öğrenciler de hocanın duasını değil notunu almaya bakıyorlar. Oysa hocasının duasını alanlar onun notunu da alırlar. Ana-babanın duasını alanlar malını da mirasını da alırlar.
Ayrıca Allah ana-babasının duasını alanlara sonsuz hazinesinin kapılarını açar. Hocası bir kimseyi severse ona notun en yükseğini verir. Öğrencisinin elinden tutarak onu dünyada da âhirette de yükseltir.
Hayatta başarıya ulaşmış ne kadar devlet adamı, siyaset adamı varsa ana-babasının duasını almış, insanların gönlünü kazanarak dualarını almış kişiler olduğunu biliyoruz. Yine ne kadar başarılı olmuş iş adamı varsa onların da ana-baba ve hocalarının duasını aldıkları, insanların gönlünü fethederek onlardan dua aldıkları görülmektedir. İnsanlardan dua alanın evvel Allah sırtı yere gelmez. Allah böyle kimseleri devamlı olarak yükseltir. Hele ana-babasının, kardeş ve bacılarının duasını alanların sırtı asla yere gelmez.
Burada bir noktanın altını çizmekte yarar olduğu inancındayız. Özellikle yaşlı insanlar ihmal edilmemeli, insan olarak hiçbir ayırım yapmaksızın mahalle yahut beldenin en yaşlı kişilerini soruşturup bulmak ve onların elini öperek gönüllerine girmek ve hayır dualarını almak ne kadar güzel bir davranıştır. Nitekim sevgili Peygamberimiz yaşlı insanlarla dul kadınları ziyaret ederek onların gönüllerini hoş tutar ve dualarını alırdı. Hz. Peygamber (SAV) bu konuda bize güzel örnekler vermiştir.
Duada işaret edilmesi gereken bir başka husus içten yapılması ve samimi olmasıdır. Dua ederken kişi ağzından çıkan sözlerin ifade ettiği talebi bilmeli, dileklerini Allah’a anladığı dilde sunmalıdır. Duanın Arapça olarak yapılma şartı yoktur. Allah bütün dilleri bilir ve bütün dillerde yapılan duaları kabul eder.
Önemli bir nokta da duada ısrarcı olmak, bıkmamak ve Allah’ın kabul edeceğine kesin olarak inanarak yapmaktır. Dua insan teşebbüslerinin tamamlayıcısı ve koruyucusudur. Bir işte başarmak kadar başarıyı dengeli bir şekilde devam ettirmek de önemlidir. Gelip geçici başarılar işin felsefesini kavrayamamanın sonucudur. Bunun için de Allah’tan yardım istemeliyiz.
İnsanın her zaman takviyeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın giderilmesinin yolu ibadet niyeti ile Allah’a dua etmektir. Müslümanlar yemekte bile dua etmelidirler. Çünkü yemeğin faydaları olduğu gibi zararları da vardır. Bunlardan korunmak için Allah’tan yardım almaya çalışmalıyız.
Şişmanlık çağımızın hastalığıdır. Bu hastalık kendine hâkim olamama sonucu gereğinden fazla yemek yemekten ve alınan besin maddesinin kalorisini tüketmemekten kaynaklanır. Aslında zayıflamak da bir kulluk şeklidir. Çünkü beden bize Allah tarafından emanet edilmiştir. Onu dengeli bir şekilde beslemekle yükümlüyüz. Kendine hâkim olamamak ise irade zaafından kaynaklanır.
O halde zayıflamanın en önemli yardımcı unsuru Allah’tan yardım istemek ve yemek yeme irademizi disiplin altına alabilme yeteneğine sahip olmaktır. Bu da çok zor bir iştir. Bu sebeple, şişmanlamamak için de Allah’a dua etmeliyiz, yemek dualarına bu hususu da eklemeliyiz.
Müslüman’ın hayatında duanın önemli bir yeri olduğu gibi, istenilecek hususlar da önemlidir. Bu hususlara aşağıda işaret edilmiştir:
Dua edilecek alanlar:
1. Beynimizi iyi kullanma,
2. Sağlığımızı iyi koruma,
3. Her türlü tehlike ve zararlardan korunma,
4. Faydalı şeylerden yararlanma,
5. Askeri alanda başarılı olma,
6. Teknolojide başarılı olma,
7. İlimde başarılı olma,
8. Eğitim-öğretimde başarılı olma,
9. Sağlıkta başarılı olma,
10. Ekonomide başarılı olma,
11. Üretimde başarılı olma,
12. Aile hayatında başarılı olma,
13. Sevgide başarılı olma,
14. Çocukları yetiştirmede başarılı olma,
15. Dünya işlerinde başarılı olma,
16. Düşünmede başarılı olma,
17. Hayır yarışında başarılı olma,
18. Siyasette başarılı olma,
19. Adalette başarılı olma,
20. Nefse hâkimiyette başarılı olma.
Bu vesile ile bugünlerde elim helikopter kazasında dağda donarak Rabbimize yürüyen, hepimizi üzüntü içinde bırakan, hayatı boyunca ülkesi için mücadele eden ve dürüst siyaset örneği veren Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşlarına yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyor, yaşlı annesine ve kederli aile efradına başsağlığı diliyorum.
Öyle inanıyoruz ki; Sayın YAZICIOĞLU dünyaya imzasını atarak gitmiştir, ruhu şad olsun. Yetiştirdiği nesil onun açtığı hizmet yolunu devam ettirmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.