Fitrenin miktarı
Fitre, Ramazan orucunun kabulü için, bayram günü sabah vaktinin girişinden, bayram namazına kadar verilmesi tavsiye edilen bir sadakadır. Fakat bayramdan önce de verilmesi caiz görülmüştür.
Bazı mezheplerde, fitreyi vermek sünnet, bazılarında farzdır. Fakat Hanefi mezhebine göre, fitre vermenin hükmü vaciptir. Hükmünün vacip olarak belirlenmesinin sebebi, Hz. Peygamber (SAV)’in bu sadakayı Medine’de yaşadığı süre içinde hiç terk etmemiş olması, sürekli olarak fıtır sadakasını vermesidir.
Bazen terk edilen sünnetlere, sonradan müekkede sünnet adı verilmiştir. Vacip kavramı, Hz. Peygamber (SAV)’in hiç terk etmediği bir ibadet için Ebû Hanife’nin ortaya koyduğu bir hüküm kavramıdır. Diğer Sünni mezheplerde böyle bir kavram yoktur. Onlara göre, bir şeyin hükmü ya sünnet yahut farz olur. Fakat, Ebû Hanife, meseleyi daha derin çerçevede mütalâa ederek üçüncü bir kavram ortaya atmıştır ki, bunun adı vaciptir.
Hanefi mezhebine mensup olanlarla Şafiîlere göre, fitrenin verilmesi zorunludur. Ancak bu zorunluluk, Hanefi mezhebinde, zenginler için söz konusudur. Şafiîlere göre, verebilecek kadar imkânı olan herkesin fitre vermesi gerekir. Hanefi mezhebi, zekât vermekle yükümlü olan Müslümanların fitre vermekle de yükümlü olduklarına hükmetmiştir. Dolayısıyla, zekât nisabına malik olan Müslümanlar Ramazan bayramında fakirlere fitre de vereceklerdir.
Oruçlu olan Müslüman zenginler için, Ramazan ayında iki türlü malî mükellefiyet vardır. Biri zekât, diğeri fitredir. Oruç ibadeti, beraberinde iki ibadeti getirmiştir. Bu, Ramazan ayında Allah’ın rahmetinin güzel bir tecellisidir. Bu rahmetten, ülke içindeki fakir ve muhtaç insanlar yararlandığı gibi, ülke dışındaki insanlar da yararlanmaktadır. Nitekim bu yıl, fitreler, daha çok Afrika ve Somali’deki açlık sefaleti ile karşılaşan kardeşlerimize ulaştırılmış ve ulaştırılmaya devam edilmektedir.
Fitre, Allah’ın Ramazan ayında, muhtaç kullara verdiği umumi bir ziyafettir, bir ikramdır. Fitrenin ilahi tecellisi, sadece ülke içinde değil, belki yurt dışında da görülmektedir. İşte İslam’ın güzel ve faydalı bu ve benzeri sosyal güvenlik emirleri, insanlık tavsiyeleri, gerek tarihte gerekse çağımızda, özellikle son yıllarda, semerelerini göstermiş ve insanlığın imdadına yetişmiştir. Bundan dolayı yüce Allah’a hamd ve senalar olsun. İslam’ın emir ve tavsiyeleri yaşandıkça insanlık huzur buluyor.
Bu vesile ile, fitrenin miktarı hakkında birkaç söz söylemek istiyoruz. Fitrenin gerçek miktarının ne olduğunu öğrenmek için, önce Hz. Peygamber (SAV) dönemine gitmemiz gerekir. Hz. Peygamber (SAV), ne kadar fitre verilmesini emretmiştir? Zekâtta nisap için para, gıda maddeleri ve hayvanlardan bir ölçü koymasına karşılık, fitrede sadece gıda maddelerinden miktar belirlemiştir. Bu miktar da bir ölçek gıda maddesidir. Bir ölçek 3328 gramdır. Yaklaşık 3.5 kg. gıda maddesi demektir. Bu gıda maddeleri de Hicaz’da, özellikle Hz. Peygamber (SAV)’in ikamet ettiği Medine ve çevresinde bulunan gıda maddeleridir. Bunlar da arpa, hurma, kuru üzüm ve keş’tir. Buğday lüks bir madde olduğu için, genel gıda maddeleri arasında yer almamaktadır. Bu gıda maddelerinin değeri bir birine yakındı.
Hz. Peygamber (SAV) döneminde, gıda maddeleri çok değerli idi. Bir kimseye 3.5 kg. Medine hurması vermekle 3.5 kg. arpa vermek arasında büyük bir fark yoktu. Şayet fark olsaydı, Hz. Peygamber’in bunu mutlaka açıklaması gerekirdi. Fitresini arpadan veren ile hurmadan veren aynı ibadeti yerine getirmiş oluyordu. Fakirlere verilen bu gıda maddeleri, onları sevindiriyor, açlıktan kurtulmalarına vesile oluyordu. Tıpkı Afrika’da açlık çekenlere gıda yardımı yapmak gibi...
Fakat günümüzde, ülkemizde ve birçok İslam ülkesinde gıda maddeleri, birinci derecede ihtiyaç maddesi değildir. Belki diğer ihtiyaçlar öne çıkmaktadır. Kışın yakacak ve giyecek, yazın serinleyecek maddelere, çocukların eğitim masrafları ve hastaların ilaca ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçları karşılamak belki gıda maddesi vermekten daha çok makbule geçer. Dolayısıyla, fitrenin, Asr-ı Saadetteki gıda maddelerinden değil de, günümüzde tüketilen gıda maddelerinden hesap edilip bunların değerinin fitre olarak verilmesi daha isabetli olur. Çünkü biz Asr-ı Saadetin gıda maddelerinden daha fazla gıda maddesi tüketiyoruz. Bunun için her ailenin tükettiği gıda maddelerinin aylık ortalaması bir günlük yiyecek parası olarak verilebilir.
Asr-ı Saadetteki gıda maddelerinden hesap edip vermek de mümkündür. O takdirde arpa, hurma, kuru üzüm ve keş gibi yiyecek maddelerinin ortalama değer taşıyanı üzerinden 3.5 kg. aynî olarak yahut bunun değeri hesap edilerek verilmelidir.
Burada bir noktanın altını çizmemiz gerekir: Fitre bir sadaka olduğu ve onu vermekle yükümlü olanlarda Hanefi mezhebine göre zenginlik şartı arandığı için, verirken bir fakirin bir günlük gıda ihtiyacını karşılayacak kadar bir para olmalıdır. Kanaatimizce, üreticilerin yaşadığı köylerde değil de, bugünkü şehirlerde yaşamakta olduğumuzu dikkate alırsak, bir kimsenin karnı üç öğün için asgari 15. TL’ye ancak doyar. Hz. Peygamber döneminde insanlar günde iki öğün yemek yiyorlardı. Sabah ve akşam...
Oysa bizim ülkemizde bugün bunlara kahvaltı da ilave edilmekte ve üç öğün birkaç çeşit yemek yenilmektedir. Dolayısıyla, fitre veren kimseler, karınlarını ancak günde üç defa birkaç çeşit yemek yiyerek doyuruyorlarsa, fitre verdikleri fakir kimseleri ise günde iki öğün yiyenler gibi kabul ederek hesap yapmak gerçekçi değildir. On dört asır önce, günde sadece iki öğün yemek yeme örfüne göre fitreyi belirlemek ülkemizdeki üç öğün örfüne göre eksiktir. Fitre eğer, günde üç öğün ve birkaç çeşit yemeğe göre hesap edilirse ve gıda maddelerinin ortalaması alınırsa, kanaatimizce 15 TL’den az olmaması gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.