İlahiyat fakültelerinde Arapça ve Temel İslami İlimlerin öğretimi mesele
Mevcut İlahiyat Fakülteleri’nin çok önemli bir sorununun var olduğunu bilmem herkes biliyor mu? Yeni kurulacak İslamî İlimler Fakülteleri de buna dâhildir. İlahiyat fakülteleri Temel İslami İlimlerin toplumumuzda en üst düzeyde öğretildiği kurumlar olarak algılanmaktadır. Fakat işin gerçeği böyle midir? Halkımız bundan haberdar değildir. Kanaatimizce İlahiyat fakültelerinin, İslami ilimlerin en üst seviyede ve en kaliteli bir şekilde öğretilmesi gereken kurumlar olduğunda hiç şüphe yoktur. Fakat acaba anılan fakültelerde bu hedefe ulaşılabiliyor mu? Bu yazıda bu noktanın altını çizmeye çalışacağız.
Bugün İlahiyat fakülteleri denilince, genel anlamda çeşitli dinler ve ilahi hükümlerin öğretildiği yüksek tahsil kurumları akla gelir. Fakat İlahiyat fakültelerinin esas kuruluş amacı, önce İslam dini hakkında temel ve sağlam bilgilerin öğretilmesidir. Çünkü toplumun buna şiddetle ihtiyacı vardır. Kulaktan dolma bilgilerle değil, temel kaynaklarına dayalı İslami bilgilerin sağlam bir şekilde öğretilmesi gerekir. Halkımızın hurafelerden ve aldatılmaktan kurtarılması gerekir.
İlahiyat fakültelerinin fonksiyonlarını tam olarak icra etmesi, bütün istismar kapılarının kapanması, hurafelerin zihinlerden silinmesi anlamına gelir. Bunun tersi, birçok dini rant kurumlarının halka musallat hale gelmesi demektir. Günümüzde, büyük çoğunluğu itibarıyla bu rantçı zihniyetlerin devrede olduğunu ve halkımız üzerinde son derece etkili olduğunu görmekteyiz. Bunun önüne geçmenin tek yolu, İslam dini hakkında tam aydınlanmaktır. Bu aydınlanmanın yolu İlahiyat fakültelerinde, Temel İslami bilgilerin sağlam ve eksiksiz bir şekilde öğretilmesidir.
Günümüzde halkımızın, İslam dini hakkında yeterince aydınlatıldığını söyleyemeyiz. Halkımızın belli bir kısmı, İslam dini ile ilgili bilgileri ilahiyat fakültelerinde öğrenim gören zatlardan çok, ilmi ehliyeti haiz olmayan belli sivil kuruluşlardan, cemaat ve tarikatlardan öğrenmektedir. Bir kısmı da başıboş yaşamakta, İslam hakkında bir fikir sahibi olmadan hayatını sürdürmektedir. Önemli bir kısmı ise dini bilgilerini namaz hocası kitapları ile dua kitaplarından ve medyadan öğrenmektedir. İşte bu sebeple, halkımızın dini bilgileri sağlam kaynaklara dayalı değildir. Oysa halkımızın sağlık konusunda doğru bilgilenmesine büyük bir ihtiyaç olduğu gibi, din konusunda da doğru bilgi edinmesine şiddetli bir şekilde ihtiyacı vardır.
Halkımızın, dinini öğrenmede, sivil bazı kuruluşlara, belli cemaat ve tarikatlara yönelmesinin asıl sebebi, İlahiyat fakültesi mezunlarının temel dini bilgiler konusundaki yetersizliği, bir türlü bu bilgilerin tatmin edici şekilde öğretilememesi, bu alanda gerekli eğitimin alınamamasıdır. Yazımızda işte bunun sebepleri üzerinde durmak istiyoruz.
İlahiyat fakültelerinde Arapça, fıkıh, tefsir, hadis, inanç esasları gibi temel İslamî ilimlerin yeterince verilememesinin üç sebebinden söz edilebilir: Birincisi bu fakültelere kaydolan öğrencilerin, bu ilimleri edinme konusundaki isteksizliği, fakülte tercihlerinin üçüncü veya dördüncü sıradan tercihler olmasıdır. Oysa sevgi olmadan ilim öğrenilemez, sevmeden bir meslekte başarı elde edilemez. Özellikle, dört elle sarılmadan İslami ilimleri öğrenmek mümkün değildir. Bu sebeple, bu fakültelerde, temel ilimler öğrenilemiyor. Sadece diploma almaya vesile olan not alacak kadar öğrenilmekle yetiniliyor.
İkinci sebep, İslamî ilimlerin temel taşı durumunda olan Arap dili ve edebiyatının öğretilememesidir. Arapça, İslami ilimler için anahtar niteliğinde bir ilimdir. Temel klasik metinleri rahatlıkla anlayabilecek noktaya gelmeden, İslam’ı aslında olduğu gibi öğrenmek mümkün değildir. Dini metinleri doğru anlamadan muhteva doğru anlaşılamaz. İslam’ın engin bilgileri bu anahtar ilim öğrenilmeden sağlam bir şekilde öğrenilemez.
Temel İslami ilimleri öğrenemeyen bir ilahiyat mensubunun, halkımıza vereceği çok fazla bir şey olmaz, olamaz. Arapça, dünyada en zengin dillerden biridir. Bu dilin öğrenilmesi için çok detaylı ve etkili bir programa ve oldukça uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Oysa, İlahiyat fakültelerinde kısa zamanda Arap dili ve edebiyatı öğretilmeye çalışılmaktadır. Mevcut ilahiyat fakülteleri, Arap dili ve edebiyatını öğretmede mutlak anlamda başarısızdır.
Hâlbuki kredi saati bakımından yeterli program konulmuştur. Hazırlık okuyan fakültelerde haftada 24 saat Arapça dersi verilmektedir. Buna rağmen, Arapça yeter derecede öğretilememektedir. Biz bunu üçüncü sınıflarda yer alan fıkıh metinlerini okuturken müşahede ediyoruz. Bir sınıfta beş altı satırdan ibaret Arapça bir metni, yanlışsız harekeleyen ve yanlışsız tercüme eden ya bir yahut iki öğrenciye ancak rastlanılabilmektedir. Gerisi faili mecrur, fi’l-i mazileri merfu yahut mecrur okuyabiliyorlar. Bunun sebebini sorunca, verilen cevap “Hocam biz Arapçayı ezberleyerek geçtik, anlamadık” şeklinde olmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.