İnsan sevilince böyle sevilmeli
Seven sevilir bizim kitabımızda. Sevgi vardır inancımızın temel yasasında. Çünkü insan sevilerek yaratılmıştır. Sevsin ve sevilsin diye ona hayat ikram edilmiştir. Sevsin ve sevilsin diye tüm kâinat emrimize verilmiştir. Buna iman etmişti şehit Muhsin Yazıcıoğlu. “Gül”ün dediğine, yani Efendiler Efendisi (s.a.v.)’nin buyruğuna tam uyardı. Ne kimseyi çok çok aşırı severdi ne de çok çok aşırı nefret ederdi. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.)’in tavsiyesini biliyordu. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki; “Ne bir kimseyi çok fazla sevin ne de çok fazla nefret edin. Bir gün çok sevdiğinizden nefret edebilirsiniz, çok nefret ettiğinizi de sevebilirsiniz. Orta yoldan ayrılmayın. Sevdiğinizi de Allah rızası için sevin.” İşte rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu canlı ve cansız bütün varlıkları bu tavsiyeye uyarak severdi. Kaç gündür nasıl sevildiğinin karşılığını hep birlikte görüyoruz. Çok az faniye nasip olur böyle sevgi sellerinde yüzmek. Allah ondan razı olsun. Böylesine muhteşem kalabalığı bir de rahmetli Özal’da görmüştüm. O ne kalabalıktı öyle. İnsanlar saatlerce Fatih Camii’nde kilitli kalmış, kimse yerinden kıpırdayamıyordu. Türkiye kenetlenmiş, Özal’a ağlıyor ve rahmet okuyordu. Muhsin Yazıcıoğlu’nda da Kocatepe’de öyle oldu. Hatta Özal’ın kalabalığını yüze katladı. Ankara böyle bir kardeşliği ve kalabalığı şimdiye kadar hiç görmedi. Özal, Türkiye adına vefa borcunu ödediği rahmetli Menderes’in yanına, Muhsin Yazıcıoğlu da milletimiz adına ona olan borcunu ödemek için çırpındığı Mehmet Akif’in dergâhına defnedildi. Taceddin Dergâhı, bir milletin kurtuluşa giden yolda ilk ışıkların yandığı yerdir. Türkiye oradan yakılan meşalelerle yola çıkmış ve istiklalini kazanmıştır. Şimdi Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bedeni bu dergâhın bahçesinde sevenlerinin dualarıyla yaşayacak. Muhsin Yazıcıoğlu’nun gözlerine bakarak konuşmak zordur. Çünkü öyle bakışları vardır, öyle ifadeler belirirdi ki, ağzını açıp bir tek laf etmesine gerek kalmazdı. Gözlerindeki samimiyet, fedakârlık, sevecenlik, içten kıpırtılar, karşısındaki insanı teslim alırdı. Mamak’ta yattığı günlerde çarmıha gerilerek her türlü işkence yapıldıktan sonra sürüklene sürüklene hücresine döndüğünde, bayılmamak için nasıl direndiğini anlatırken, karşısındakiler ağlar ama o omuzları dik, onurlu bir şekilde istifini bile bozmazdı. Kendisine sormuştum, “Peki şimdi bile anlatırken hiç etkilenmiyor musunuz?” diye. Şöyle demişti: “Etkilenmez olur muyum, tabii ki etkileniyorum ama Bilal-i Habeşilerin, Sümey-yelerin ve ilk Müslümanların çektiklerini aklıma getiriyor, direniyordum. Bize zavallılık yakışmaz. Bizim inancımızda mağlup olabiliriz, kaybedebiliriz fakat zavallılık ve vazgeçmek yoktur.” Yine işkence gördüğü günlerden bir gün, hücresine atıldığında kendi acılarını unutarak yan hücreden gelen feryatlara isyan eder ve var gücüyle; “Ulan Allahsızlar yeteeer, adamı öldüreceksiniz, sizde hiç insaf ve insanlık yok mu?” diye bağırır. Bakarlar ki isyan eden biraz önce işkenceden dönen Muhsin Yazıcıoğlu’dur. İşkenceliler gelip Muhsin Bey’e; “Arka çıktığın adam kim biliyor musun, TKPML militanı bir komünist, neden onu savunuyorsun, kendi derdine yansana” derler. Muhsin Bey bu söz üzerine; “O da bir insan, siz de bir insansınız. Suçluysa suçlu, cezasını siz değil, kanunlar verecek. Siz kanun musunuz” der. Bu konuşmadan sonra işkenceyi bırakırlar. Çok yıllar sonra o işkence gören TKPML üst düzey yöneticisi, Muhsin Bey’e gelip; “Ben bütün düşüncelerimden vazgeçtim ve yanlış bir yolda olduğumu anladım. Şimdi senin emrindeyim. Eğer kabul edersen birlikte çalışmak ve hizmetinde olmak isterim. Senin bana karşı gösterdiğin şefkati, hayatım boyunca ne ailemden ne de içinde bulunduğum örgütlerden zerre görmedim” der. Muhsin bey bunun üzerine; “Teşekkür ederim, benim yürüdüğüm yol çileli bir yol. Bu yolda çok engeller var ve en büyük engeller de senin taşıdığın düşünce adamlarının engeli. Ben meseleye insani boyuttan baktım. Allah’ın yarattığı her canlı kutsaldır ve ben bu kutsalı sevmek için varım. Bana bir borcun yok, var git yolun açık olsun” diyerek uğurlar. Muhsin Bey’in ruhu için El Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.