Gelin Merhum’un son isteğini yerine getirelim...
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Muhsin Bey’in dürüstlük derecesi maalesef ölümüyle anlaşıldı. Meğer dürüstlüğünün mükâfâtını(!) ona yıllarca tam tamına zaten tattırmışlar...
Merhumun hapiste yattığını biliyordum da 7.5 yıl gibi uzun müddet kaldığını bilmiyordum. Dahası da varmış meğer. Bu sürenin 5 veya 5.5 yılını hücrede geçirmiş. 26 gün aralıksız işkence edilmiş... Sonra?..
Sonrası şu: Meğer suçsuzmuş, berat kararı vermişler ve “Sen suçsuzsun hadi git” deyip salıvermişler...
Aman Allahım! Astığı astık kestiği kestik olan padişahlardan kurtulan memleketteki hale bakın!...
Bir kimse maznun (sanık) olarak içeri alınabilir. Muhâkeme edilir, ya ceza verilir veya berat eder. Ama adâlet; hücreli, işkenceli olarak 7 sene tutup, sonra dalga geçer gibi “Suçun yokmuş hadi git” demek mi?
Mamak askerî cezaevinde Muhsin Bey’e neler çektirdiklerini kendinden dinledim. O işkencelere maruz kalmayı bırakın, dinlemeye bile insan tahammül edemiyor. Ama bunu suçsuz bir adama revâ görmüşler...
Allah’tan revâ mı ki, genç bir vatan evladını 7.5 sene içeride tut. Sıradan bir tutma ile bile tatmin olmayıp bu sürenin üçte birinde hücre hayatı yaşat. Onunla da yetinmeyip bu suçsuza 26 gün boyunca işkence et...
Adâlet dedikleri şey, bir insana 7.5 sene çektirdikten sonra “Suçun yok” deyip göndermek midir?
Hani cezası kesinleşene kadar insan suçsuz sayılırdı. Hani “Berâet-i zimmet asıl” idi...
Bu derece haksızlık yapıldığı halde, tek kelimeyle özür bile dilenmemiş Merhum’dan.
Muhsin Bey ve arkadaşlarının içeride oldukları ve işkence edildikleri tarih belli. Oradaki vazifeliler de belli. Peki bu kimseler işkenceyi kendi başlarına mı yaptılar yoksa birilerinin verdiği emirlere göre mi?..
Merak ediyorum, bunu, bu haksızlığı soruşturacak bir birim var mı adâlet mekanizmamızda? Varsa ne âlâ. Soruşturmalı, şimdiye kadar niçin soruşturulmadığı da soruşturulmalı. Ta ki haksızlığı yapanın yanına kâr kalmasın. Ama 20 seneden fazladır kâr kalmış görünüyor.. Böyle bir birim yoksa acaba niçin yok!
YAZICIOĞLU’NUN SON TEKLİFİ
Bazılarının, “Müslümanlığın, Türkiye’den daha rahat yaşandığı bir ülke yok” demesi lâf ü güzaf. Çünkü Türkiye’den başka 12 yaşından küçüklere Kur’an öğretilmesinin yasak olduğu hiçbir ülke yok.
AKP hükümetinden önceki koalisyonun aldığı bu yasak kararı, bu müslüman milletin önünde heyûlâ gibi duruyor. Bu yasağın kaldırılması için maalesef bu hükümetin 6.5 senedir bir çalışması olmadı. CHP’nin seçimlerden önceki “Kur’an Kursu açılımı” bir vesile idi. AKP, “Bu konuda samimiyseniz buyurun hep beraber şu 12 yaşından küçüklere Kur’an yasağını kaldıralım” diyebilirdi, demedi..
CHP’nin böyle bir teklife evet demesi umulmaz da, bilfarz evet demiş olsaydı, yasak kalkar, ne kadar da güzel olurdu. Hayır demesi halinde de samimiyetsizliği bir defa daha ortaya çıkar, CHP oy kaybeder, AKP’de de oy patlaması olurdu. Bunları âcizâne o günlerde yazmıştım. Bermûtad mühimseyen olmadı. O günlerde Merhum Muhsin Yazıcıoğlu da “Kur’an yasağını kaldıralım” dediyse de benimle aynı kaderi paylaştı. Ayrıca kendisinin, Kur’an yasağının kaldırılması hakkında meclise verdiği tek maddelik bir teklifi var. Yani Muhsin Bey’in parlamenter olarak yaptığı son istek, son teklif Kur’an yasağının kaldırılmasıdır.
Bir insan idam edileceği zaman bile son arzusu sorulur. Muhsin Bey vefat etmeden önce, kimsenin sormasına ihtiyaç olmadan son arzusunu kendisi bildirdi: Kur’an yasağının kaldırılması...
Cenazesine katılıp, “Muhsin Bey şöyle dürüsttü böyle dürüsttü” demek yetmez. Merhumun cenazesinde saf tutan siyâsîler samimiyseler, onun bu son arzusunu yerine getirmeli, hiç değilse o yolda gayret etmelidirler...
Bu meseleyi gündeme taşımak için, henüz vakit geçmiş değil. AKP, CHP’ye, “Seçimden önce Kur’an Kursu açmaktan bahsediyordunuz; artık seçim koşuşturması bitti, Kur’an Kursu meselesini konuşmanın esas zamanı şimdi. Haydi bakalım” diyebilir. Böyle bir teklife MHP de itiraz etmez.
Hem de bu meseleye şimdi el atılmayacaksa daha ne zaman el atılacak? Genel seçimler öncesi mi?
Eğer niyetler öyleyse, Kur’an meselesi seçime âlet edilmek istenmiş olur ki kabul edilebilir gibi değil.
“Acele etmeyin canım, her şeyin zamanı var” demenin de lüzumu yok. Bunun acelesi falan mı kaldı? 6.5 senedir ele alınmayan bir mesele daha ne zaman ele alınacak?
“Efendim ne yapsınlar, yaptırmıyorlar ki” demek de inandırıcı değil. Zira 7 senedir bu yasağın kaldırılmasına yönelik hiçbir kıpırdanma olmadı ki... Uğraşılsa da muvaffak olunamasa, “Uğraştık didindik ama ne yapalım muvaffak olamadık” denilebilir. Ama o da yok...
Kaldı ki, hükümetler, “Yapamıyorum” demek için değil, “Yapacağım” demek için gelir ve yaparlar.
Bir tarafta beyaz eşya ihtiyacı olan vatandaşlar, diğer tarafta çocuklarına Kur’an öğretmek isteyen müslümanlar...
Devlet mi verecek hükümet mi verecek kim verecekse, varsın vatandaşa beyaz eşya versin. Ama hükümet ne yapıp edip Müslümanların çocuklarının ellerinden alınan Kur’an öğrenme hakkını da versin.
En azından bu hususta şöyle bir kafasını kaldırsın...
Aşırı bir istekte bulunmadım galiba...