Erdoğan şansı!
“Erdoğan şansı” ya da vurgun şahane, irtica / başörtüsü bahane.. Ya da rejim bahane, çeteler şahane..
Erdoğan'ın şansı inanılmaz bir şans..
Şu başörtüsü tartışmasına bakın. Türkiye iki konuya kilitlendi:
1-Ergenekon
2-Başörtüsü
Ya Ergenekon, ya başörtüsünden yana tarafsınız..
Bu işin bir adım ötesinde ortaya çıkan anlam şu: Başörtüsünden yana tarafsanız, AK Parti'den yanasınız demek.. AK Parti'ye karşıysanız Ergenekon'dan yanasınız..
İşte buna Erdoğan şansı denir..
Bu işin sonunda iki ihtimal var:
Başörtüsü sorunu çözülürse AK Parti kazanır.
Peki, çözülmezse kim kazanır.
Tabii ki, yine AK Parti kazanır..
Başörtüsü kazanırsa insan hakları ve hukuk devletinden yana bir kazanım elde edilir.
Eğer başörtüsü engellenirse, o zaman kaybedecek taraf belli: Başörtüsünü engelleyenler ve ona destek verenler.
Göreceksiniz, başörtüsü siyaseti, Media tirajlarını, ratingi, piyasayı, başörtüsüne destek veren basına ya da karşı çıkan basına reklam verenleri bile etkileyecek..
İster başörtüsü serbest bırakılsın, ister yasaklansın toplumda başörtüsü kullananların ve başörtüsüne destek verenlerin sayısı artacak..
Aslında çözüm önerisi son derece yetersiz. Başörtüsü karşıtlarının ve muhalefetin akılalmaz muhalefeti, başörtülülerden AK Parti'ye yöneltilecek eleştirilerin dozunun düşmesine sebeb oluyor. AK Parti'nin mazereti kabul görüyor.
Yani muhalefet, Kemalistler, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet gazetesi, darbecilerin, beyaz Türklerin amiral gemisi konumundaki kurumlar ve basın yayın organları hepsi AK Parti'ye çalışıyor. Hatta bizim muhalefetimizi bile engelliyorlar..
Baykal'a bakar mısınız? CHP'yi bitirmeye azmi cezmi kasdeyledi adam. CHP'yi bitirene kadar başörtüsüne yüklenecek.. Başörtüsü zımpara taşı gibi. CHP ise kavak tahtası.. Başörtüsü güneş, CHP buz kalıbı.. Yokuş aşağı koşar gibi gidiyorlar. Duramazlar, dururlarsa düşer ve yuvarlanırlar. Peki koşmaya devam ederlerse, sonunda yine düşer ve perişan olurlar.. Ne kadar geç düşerlerse akıbetleri o kadar berbad olur..
Bahçeli, Baykal'dan çok daha akıllı çıktı.. CHP izlediği siyasetle, sivilleşme, demokratikleşme, özgürlük, insan hakları, hukuk devleti gibi kavramları tamamen AK Parti'ye kaptırdığı gibi, 6 ok’un en temel kavramı olan inkılabçılığı da AK Parti'ye kaptırdı, yetmedi, kendisi muhafazakar bir çizgiye savruldu, gerici konuma düştü..
Şimdilerde dibe vuran, bir zamanlar emekli generalleri vitrinlerine yerleştirerek kamu bankalarının içini boşaltan, kamu kaynaklarını kullanarak kamuyu haraca bağlayan şirketler bugünlerde batmanın eşiğine geldi. “Hani bir darbe olsa da, bir ara rejimde eski günlere geri dönsek” diye bekliyorlar..
Her şeye rağmen Erdoğan şansını fazla zorlamamalı. Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder misali, yarım hukuk olmaz.. İşi daha da içinden çıkılamaz hale getirebilir. Yani demem o ki, kaş yapayım derken göz çıkartılmamalı. Kaşıkla verilirken kepçe ile geri alınmamalı..
Aslında sanki bu Şemdinli, ümraniye, Ergenekon sanıklarının darbeci çevreler üzerinde oluşturduğu ağır baskı sebebi ile, bu kadroların başörtüsü ile ilişkili kışkırtmalarla sanki psikolojik harp takdikleri uyguluyorlar ve darbe için irtica yaygarası çıkarmak, ekonomik kriz ve terörü kışkırtmaya çalıştıkları gibi bir intiba var.
Yani başörtüsü konusunu öne çıkaranlar aslında bir bakıma bütün bu kirli oyunların aktörleri durumuna düşüyorlar ve bu kadrolar kötü bir şekilde deşifre oluyorlar..
Mumcu'yu da bu derin çeteler katletmişler.. Mumcu öldürüldüğünde Cumhuriyet gazetesinden çıkıp İran konsolosluğundan aşağı doğru yürüyenler şöyle bağırıyorlardı:
-Kahrolsun şeriat!
-Türkiye laiktir, laik kalacak!
-Türkiye İran olmayacak!
Mumcu'yu katledenler, Mumcu'nun ulaştığı gerçeği yazmasından korkuyorlardı. Onu susturdular ve işledikleri cinayetin kanlı bıçağını Müslümanların kapısına bırakıp kaçtılar. O gün o sloganları atanlar, aslında bu cinayeti düzenleyenlerin oyununa gelmiş oluyorlardı. Tıpkı Güldal Mumcu'nun bugün CHP sıralarında irticaya karşı meydan okuyanlarla birlikte oturması gibi..
Mumcu'nun arkasından ağlayanların bazılarının gözyaşları, timsahın gözyaşları olmasın sakın!..
Savcılar izlemiyorlardır ama, Tv dizilerine, gazetelerdeki çete haberlerine bakıyor musunuz? İşte irtica, laiklik, rejim çığırtkanlıklarının asıl sebebi bu. Başörtüsü tartışmaları ile gündemi germeye çalışanların asıl hesabı bu belki de!
Güldal Mumcu bir kere daha şu haberi okumalı ve sonra aynaya bakmalı, ben ne yapıyorum ve nerede duruyorum diye sormalı? İşte derin gerçeğin sırlarını aralayan bir derin haber: “ERGENEKON'DA KORKUNç MUMCU BELGESİ! 17 Mayıs 2006’da Danıştay’a yapılan saldırı olayının ardından 6 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan ihbarda öztürk’ün Kadıköy ilçesi Kızıltoprak semtinde İ.U isimli kişinin evine eşya taşıdığı bilgisi verildi. İhbardan bir gün sonra verilen adrese giden polisler, ev sahibinin E.H.K, öztürk’ün 17 yıllık damadı olduğunu iddia ederek, olaydan bir hafta önce geldiğini ve doküman dolu siyah bir çanta ile çok miktarda yeşil renkte poşet bıraktığın söyledi. İhbarda adı geçen İ.U isimli kişinin de kızı olduğunu belirten E.H.K., öztürk’e ‘poşetlerde ne var’ diye sorduğunda ‘kendi eşyalarım var” yanıtı aldığını söyledi. Evde yapılan aramada öztürk’ün bıraktığı torbaların birinden 24 Ocak 1993 yılında bombalı saldırı sonucu öldürülen gazeteci Uğur Mucu ile ilgili dokümanlar ele geçti. Söz konusu dokümanlarda ‘Genel: Uğur Mumcu’yu MİT ve özel Kuvvetler öldürttü’ başlığının yer aldığı ve 5 sayfa olduğu öğrenildi. Şemdinli’de kitabevine yapılan bombalı saldırı dahil birçok olayla ilgili bilginin yer aldığı dokümanlarda ‘Telefon dinleme istihbarat gereksinimidir’, ‘Savaş ve yer alman gerekiyor’, ‘87 yıl ister Seferi Yılmaz’ gibi el yazısıyla kaleme alınmış belgelere de ulaşıldı.”
-Hey! Orada kimse yok mu?
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.