Muhsin Yazıcıoğlu'nun karşısındakiler

Muhsin Yazıcıoğlu'nun karşısındakiler

Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenaze töreninde bir araya gelenler, biraz da bir dönemi hep birlikte kapatmaya gelmişlerdi. Benim kuşağıma mensup olanların yüzlerine yansıyan hüzünde, kendi gençlikleri ve çektikleri çileler vardı. Cenazelerde geride kalanlar sadece gidene değil, gidenle birlikte kaybolan kendi geçmişlerine ağlarlar.
Ya tam karşı kutupta yer alanlar? Sanıyorum onlar da kendi geçmişlerine geri döndüler, bize bir muhasebenin özetini verdiler.

Önce, cenazenin arkasında saf tutan devlet ricalinin verdiği mesajı doğru okuyalım. Bülent Ecevit rahmetli, sağ olsaydı cenazede olacaktı. Rahşan Ecevit, varlığı ile bize bunu göstermiş oldu. Pol-Der'li polisleriyle, TÖB-Der'li öğretmenleriyle ve tarumar ettiği Eğitim Enstitüsü öğrencileriyle Ecevit'e ve Ecevit'in yanında yer alanlara hakkımızı helâl etmeli ve ölenlere rahmet dilemeliyiz. Yine Kocatepe Camii avlusunda cenazede saf tutan, dönemin Maliye Bakanı Deniz Baykal'a da. Mamak'ta Muhsin Başkan ile beraber zulüm gören, hayatları kararanların, bugün cenazede saf tutan Genelkurmay Başkanı'nın şahsında bütün askerlerle helalleşmiş olmaları lâzım. Orada bulunanların bu acılı geçmişi, Muhsin Yazıcıoğlu'nun aziz hatırası ile birlikte o musalla taşından kaldırmaya geldiğini anlamış olmalıyız.

Yurtdışından yazan Bernar Kutluğ'un şu satırlarını da, tam karşı kutupta yer alan dönemin sosyalistlerinin duyguları olarak Muhsin Başkan'ı sevenlerin okumasını istiyorum:

Sayın Türköne,

"...Ülkemizde sağ ve sol yoksayıcı, ötekileştirici dilden kurtulma erdemini gösteremediği sürece, varılabilecek pek bir yer yok. Kaldı ki, benim ümidim yeni kuşak insanlarımızda. Biz (ülkücüler ve devrimciler), çok çok yazık ki, vakti zamanında mütevazı boyutlarda da olsa bir diyalog, diyaloğu bir yana bırakın, bir samimi merak, içten bir tanıma isteği yaratamamıştık gençlik yıllarımızda. Her iki taraf da yalnızca düşmanlıktan beslenir gibiydi. Ben, 12 Eylül'den çok çok sonra, pasaport alma uğraşısı sırasında öğrendim yüreğimi MHP'li bir militana açabileceğimi, Türkiye'den ayrılmazdan hemen önce: Ankara'ya gitmiştim eski sıkıyönetim mahkemelerindeki binlerce dosyanın muhafaza edildiği bir devlet binasında kendi dosyalarımı bulmak için. Kapıyı arkamdan kilitleyip, "dosyanı bulduğunda kapıya vur, gelip açacağız" demişlerdi. İçeride, benim gibi kendi dosyasını arayan bir insan daha vardı. On bir yıl kalmıştı cezaevlerinde. Bir saati aşkın birlikte arandık dosyalarımızı, kendiliğinden gelişen bir sohbet eşliğinde. İlkin o kendi dosyasını buldu, ardından bir süre sonra ben. Birlikte ayrıldık o itici binadan, bir çay bahçesinde sürdürdük söyleşiyi. Sayın Yazıcıoğlu gibi Sivaslı idi o arkadaşım da. Benden çok daha uzundu. Ayrılırken beni kucakladı. Bir İLK idi yaşadığım o günkü duygu, ama yabancılaşmadım o sıcak duyguya sonraki yıllarda. Bugün artık çok çok iyi bildiğim, asla ödün vermeden yaşantımı tamamlamak istediğim gerçek şu ki, insanı insan yapan değerler ideoloji ile ilintili değil pek. Başörtüsü zulmüne uzaktan seyirci olan bir devrimci, eski Dev-Genç lideri olsa ne yazar; Sayın Yazıcıoğlu'na yiğit demeye getiremiyorsa dilini, o dilden bu ülke hayrına işitilecek ne söz çıkar? Ergenekon orada, burnumuzun ucunda dururken, AKP düşmanlığını seçen solcu, bir kütüphane dolusu kitap hatmetmiş olsa ne yazar? Uzun sözün kısası, sayın Türköne, Sol'un tümden yıkılıp çok daha başka değerlerle yeniden inşası, bir sorumluluk. Ama, yalnızca ideolojik bir sorumluluk değil bu, yalnızca Leninizm, Kemalizm vb. budalalıklardan arınmaktan ibaret bir sorumluluk değil. Bu aynı zamanda, yiğit olana yiğit demekte hiçbir beis olmadığını da anlama, idrak etme sorumluluğu. Ezber bozan seslere çok çok ihtiyacımız var..."

Muhsin Başkan'dan bir anekdot naklederken, o dönemde Mülkiye'de karşımızda yer alan Devrimcileri kırmışım. Maksadım bu değildi. O yıllarda, okula gidemediğimiz için öğrenimini yarıda bırakan arkadaşlarım da dahil, hepimiz sağlı-sollu kaybettiklerimizden üzüntü duyuyoruz. Bizim ifade edecek vesile bulamadığımız bu üzüntüyü, solcuların Muhsin Başkan'ın cenazesi vesilesiyle gösterdiğine inanıyor ve duygularımızın karşılıklı olduğunu düşünüyorum.

Önceki gün Muhsin Başkan'la birlikte toprağa verdiğimiz hüzünlü geçmişi ve 70'li yıllarda hayatını kaybedenlerin tamamını saygıyla anıyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi