Böl, parçala ve yut
Sömürgeciliği anlatmak için çok klasik bir tabir kullanılır. Bu tabirin sürekli yansımalarını yaşamaktayız. Bu yansımalarından birisi de UCM'nin Sudan Cumhurbaşkanı Beşir hakkındaki tutuklama fezlekesidir. Doha'da Araplar Ömer Beşir'e nispeten sahip çıktılar. Lakin UCM Yargıcı Moreno Ocampo susmak nedir bilmiyor. Sanki adam kimi Batılıların ve İsrail'in amigosu. Neredeyse her an Beşir'in ensesinde. Siyasi bir mahkeme gibi davranıyor. Neredeyse Nürmberg Mahkemesi'nin yeniden faaliyete geçtiğini sanırsınız. Biraz daha zihinlerimize yakınlaştırmak açısından kendisini Türkiye'den, bir hukuk garabeti olan 367'nin mucidi Sabih Kanadoğlu'na benzetebilirsiniz. Sürekli olarak siyasi liderler gibi konuşmalar yapıyor ve iki de bir 'tazı gibi kaçsa da, Beşir adaletin pençesinden kurtulamayacak' diyor. Vural Savaş da Yaşar Nuri gibi bir kitap yazmış adını 'Hukuk ile aldatmak' koymuştu. Bu adamlar da hukuku siyasallaştırdılar. İlginçtir, bu tarz mahkemeler sıra İsrail'e gelince hiç çalışmıyor. Köreliyorlar. Halbuki İsrail için mustakil bir Nürmberg Mahkemesi kurulmalı ve İsrail ve tarihi yargılanmalıdır. Sudanlılar bu mahkemenin ve yargıcın gerisinde İsrail tesirlerinin bulunduğuna da inanıyorlar. İsrail mahkemeyi nasıl ve ne kadar etkiliyor bilinmez ama Sudan üzerinden İran silahlarının Gazze'ye sevkinin yapıldığını ileri sürerek Sudan'a operasyon düzenlediği anlaşıldı. İsrail, Sudan'la çok ilgili. Sudan'ı zor durumda bırakmak ve sürekli olarak Darfur meselesini canlı tutabilmek için Mısır üzerinden gelen Darfurlulara kucağını açıyor ve onları İsrail'e sığınma ve iltica noktasında yüreklendiriyordu. Mısır bu tarz birçok vakayı engellemeye çalıştı ve bu ısmarlama Darfurlulardan bir kısmı Refah'ı geçerek İsrail'e ulaştı. Bu da İsrail'in Darfur'a ilgisiz olmadığını gösteriyor. Bizde israil'in Fırat havzasıyla ilgilendiği tezi meşhurdur. Bazen Yahudi işadamlarının GAP bölgesinden arazi aldıkları da ifade edilir. Sudanlılar ve Mısırlılar da İsrail'in Nil havzasında gözü olduğuna inanırlar. İsrail Nil'in başını tutarak Sudan ve Mısır'ı felç durumunda bırakmak ister.
Bunlar pek de paranoya değil. Zira Avigdor Lieberman ve benzerleri zaman zaman Mısır'ın atardamarı olan ve Kahire'yi sular altında bırakabilecek olan Nil üzerindeki Asvan barajına saldırı düzenlemekten bahsederler. İsrail, Darfur'daki gibi İslâm dünyasındaki ayrılıkçı hareketleri destekler ve besler. Buna dair hasr ve sayıya gelmeyen örnekler verilebilir. Bunlardan birisini de geçtiğimiz günlerde yaşadık. Kuzey Afrika'nın Kürtleri mesabesine olan Berberilerin ayrılıkçı hareketlerinden birisinin ileri gelenlerinden Ahmet Değreni sudan sebeplerle İsrail'i ziyaret etti. Fas asıllı bir israilli akademisyen geçmişte Fas'da yaşanılan deprem ve Yahudiler üzerine etkilerini irdeleyen bir konferans veya sempozyum tertip etmiş ve bu münasebetle Berberilerin Fas'daki partisinin başkanı Ahmet Değreni'yi İsrail'e davet etmiş o da icabet etmiş. Mesela, Apo'nun yakalanması sonrasında Yaşar Kaya da aynı şekilde İsrail'e davet edilmişti ancak Türkiye'nin korkusundan sonra bu ziyaret iptal edilmiştir. Berberi (Amazig) politikacının İsrail ziyaretine İslâmî ve Berberi kesimler arasından yoğun tepkiler gelmiş. Değreni ise kendisini ne hikmettir Türkiye üzerinden savunuyor. 'Kudüs'e gitmek suç mudur? Bu suç ise bunu bizzat başta Türkler olmak üzere birçok İslâm ülkesi işlemektedir. Ben bu tepkileri anlayamıyor ve bir anlam veremiyorum. Neden onların ziyaretleri tepki çekmiyor da benimkisi çekmektedir?" diyor. Evet, sahi, Türkiye'de 'İslâmcı' diye anılan bir parti Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapmıyor mu? Bu durumda Berberi politikacı pek de haksız gözükmüyor. İsrail'in öteden beri özellikle de Kuzey Iraklı Kürt parti ve liderleriyle de yakın münasebeti vardır. Öteden beri Mesut Barzani ve Talabani'nin İsraille şaibeli ilişkileri bilinir ve bu ilişkilerin tarihi 30-40 yıl kadar geriye gitmektedir.
Evet, batılılar 'böl parçala yönet' formülünü çok sofistike bir biçimde uygularlar. Sadece etnik gruplara değil dini gruplara ve azınlıklara da şamil olmak üzere. Onlara da ulaşmaya gayret ederler. Amerikalılar ve Avrupalılar Mısır'da Kıptilere ve Türkiye'de ise Alevi kesimlere açılmak ve mümkünse manipüle etmek isterler. Sözgelimi AB, Türkiye'de Alevileri, İran'da Bahaileri ve Mısır'da da taban tutturmaya çalışan Şiileri koruyup kollamaya ve onlara sahip çıkmaya çalışır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.