NATO kapatılmalıdır
60'ıncı yılında NATO işlevsiz kalmasa bile misyonsuz kalmıştır. Misyonu ve geleceği yoğun bir biçimde tartışılmaktadır. SSCB'nin çöküşüyle birlikte kurulma amacını kaybetmiştir. Ortadan kalkan amacın yerine yeni amaçlar ikame edilmeye çalışılmıştır. Bunun ilk işaretlerini İngiliz Neocon Başbakan Margaret Thatcher vermiş ve akabinde bu politikayı yürütmek küçük Bush'a nasip olmuştur. Esasen Soğuk Savaşın ortadan kalkmasıyla birlikte NATO'ya ihtiyaç kalmamıştır. Lakin Batı, hegemonyasını sürdürmek için NATO'yu lağvetmek bir yana küreselleştirmek istemiştir. Nedense yine bir şubat ayında (1995) dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Claes, NATO'nun yeni rolünü ve düşmanını tanımlamıştır. Adını 'İslâmî fundamentalizm ile yüzleşmek ve onu etkisiz hale getirmek' koymuştur. Akabinde, 'küçük Bush' iktidara geldikten sonra bu politikaya hız vermiştir. Lakin bugün NATO en son sınırlarına varmış dayanmış ve gerileme süreciyle karşı karşıya kalmıştır. Bu gerilemeleri iki noktada görüyoruz. Bunlardan birisi, Afganistan diğeri de Gürcistan ve Ukrayna havzasıdır. Sovyetler Birliği'nin Afganistan ve Polonya'da tıkanması ve havlu atmasına mukabil NATO'nun da yine Afganistan, Gürcistan ve Ukrayna'da tıkandığını görüyoruz. Gorbaçov'a söz verdikleri halde aksini yaparak doğuya doğru yayılma politikalarını sürdüren NATO bu genişleme çerçevesinde Gürcistan ve Ukrayna'yı da yutarak Rusya'yı kuşatmaya çalışıyordu. Rusya'nın Güney Osetya'daki mukabelesi ile birlikte NATO neredeyse mıhlanmış ve daha ileri gidemez hale gelmiştir. Cheney'in gayretlerini Merkel gibi Avrupalılar etkisiz hale getirmiştir. Yine NATO Çek Cumhuriyetine de füze kalkanı sistemini kurarak Rusya'nın nükleer tehdidini daha da azaltmak istiyordu. Afganistan, Gürcistan ve Ukrayna, NATO'nun en geniş sınırlarını tayin etmiştir. Daha doğrusu NATO'nun yürüyüşünü durdurmuştur. Sıra gerilemeye gelmiştir.
60'ıncı kuruluş yılında NATO'nun 28 üyesi var. En son Fransa da de Gaulle'ün çıktığı NATO'nun askeri kanadına yeniden geri dönmek istemektedir. İlginçtir, daha önce Fransa Avrupa'nın bağımsızlığını korumak için örgütten veya ittifaktan çıkmıştır. Bunu yapan da de Gaulle'dür. Lakin de Gaulle'cü bir ekolden gelen Sarkozy ülkesini yeniden NATO'nun askeri kanadına sokmak istemektedir. Belki de son yıllarda NATO ile alakalı en sevindirici gelişme bu olsa gerek. NATO, Afganistan'a müdahale etmeden önce 1995 yılında Bosna'ya ve 1999 yılında da Kosova'ya müdahale etti. Bu her iki müdahale de Clinton döneminde gerçekleşti. Bu müdahaleler biraz da Rusya'nın zayıf olduğu Soğuk Savaş sonrasına rastladı. Bugün NATO yeniden bir yapılanmanın ve kendisini yeniden tanımlamanın eşiğinde bulunuyor. Bu bağlamda, varlık nedeni ve zıt partneri Varşova Paktı ortadan kalktığı için misyonu da kalmamıştır. Buna mukabil kendisine göre yeni bir misyon edinmek isteyen NATO Avrupa amaçlı olmaktan da çıkmış ve misyonunu Asya'ya; İslâm dünyasının merkezine kaydırmıştır. Bu bir amaçtan sapma ve alan dışına kayma olmuştur. SSCB'nin ortadan kalkmasıyla birlikte yeniden tanımlanma noktasında NATO maalesef kendisini İslâm karşıtı bir pozisyona sokmuş ve konuşlanmıştır. Willy Claes'a mümasil yine ülkesindeki Peygamberimiz aleyhtarı karikatürleri fikir hakkı ve düşünce özgürlüğü diyerekten savunan Rasmussen'in genel sekreterliği gündemdedir. Dolayısıyla onun olması halinde NATO'da sarahaten ikinci kez İslâm aleyhtarlığıyla iştihar etmiş bir yetkili genel sekreterlik makamına oturacaktır. Bunun izah edilebilir bir yanı olmasa gerek. 12 ülke ile kurulan NATO dev bir yapı haline gelmiş ve küreselleşmiştir.
Lakin Varşova Paktı gibi paktlar kalmadığından dolayı denge unsuru olmaktan çıkmış dengesizlik ve tehdit unsuru haline gelmiştir. Bugün NATO'nun işlevi Taliban, İran ve İslâm fundamentalizmi şeklinde sıralanmaktadır. Soğuk Savaştan sonra anlamını kaybetmiştir. NATO 28 Şubat sürecinde olduğu gibi varlık nedeni bulmak için durumdan vazife çıkarmakta ve önce İslâmî fundamentalizmden bahsederken zamanla bunu İslâmî terör kavramına kaydırmıştır. Mısırlı askeri uzman Safvet Zeyyat ve Ahram yazarlarından Ahmet Hamroş'un dediği gibi NATO'nun sonu gelmiştir. NATO kapatılmalıdır. Zira denge ve barış yerine tehlike ve tehdit saçmakta ve üretmektedir. ABD, NATO'yu istismar etmektedir NATO da İslâm dünyasını istismar etmektedir. The Los Angeles Times'da, NATO'nun yeni yapısıyla alakalı yapılan en yeni tekliflerden birisinin sahibi Andrew Bacevich'dir. O, ABD'nin NATO'dan çıkmasını ve NATO'nun kıtayı savunmak ve özellikle Rusya'ya karşı münhasıran bir Avrupa askeri ittifakı haline getirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu nispeten tehdit haline gelen NATO'nun yeniden denge kazanması ve dolayısıyla barış ittifakı haline gelmesini sağlayabilir.
Yarın (bugün) Türkiye'ye gelecek Obama hâlâ NATO'yu Türkiye'yi Batı'ya bağlayan bir köprü ve ittifak zincirlerinden birisi olarak görüyor. Halbuki, 2009 artık NATO'nun kurulduğu 1949 yılı değil. Türkiye ve çevresi açısından da siyasi ve askeri konjonktür değişmiştir. NATO yayılmacı emelleriyle Gürcistan üzerinden Türkiye'yi riske sokmuş ve Rusya ile fiili olarak karşı karşıya getirmiştir. Miadı dolmuş NATO, savaş savmak yerine barış savıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.