Vatan geminin malları
Son zamanlarda "milli menfaat" ve "milli çıkar" söylemlerini çok fazla duyar olduk. Bir kere, menfaat ve çıkar kelimelerinin hoş şeyler çağrıştırmadığı peşinen söyleyelim. Bize göre, milli demek, dini demektir. Ama "Milli menfaatlerimiz Amerika ile müttefik olmamızı gerektiriyor" diyenlerin böyle bir dert taşıdıklarını sanmıyorum. Onların "milli değer"den anladıkları da, para-puldan başkası olamaz.
Devlet Bakanımız Sayın Çiçek, malum partinin Iğdır vilayetinin belediye başkanlığını kazanmasının ardından şöyle bir açıklama yapmıştı: "Ermenistan sınırına dayandılar..."
Söz konusu partinin nereye ya da kimlere dayandığını bilemem; bildiğim bir şey varsa, arkalarına Amerika'yı alanların Türk-Ermeni sınır kapısına dayandıklarıdır.
Hıristiyan merkezli dünya adaletinin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyoruz. Bir yandan eli kanlı bir katile, yani Şimon Peres'e Nobel Barış Ödülü veriyor; öte yandan Sudan Devlet Başkanı El Beşir için, soykırım yaptığı gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarıyorlar.
Peki, o eşsiz Türk adaletine ne oluyor?
Ermenilerin hem Azerbaycan topraklarında hem de siyasi cinayetlerinde akıttıkları kan henüz kurumamışken, ayrıca taleplerinin bir tanesinden bile vazgeçmemişlerken; Türk hükümetinin akla ziyan tutumu ve tavizleri, devletimizi ve milletimizi nereye götürecek?
24 Nisan yaklaşıyormuş, amaç Amerikan başkanını etkilemekmiş falan filan...
Obama sözde Ermeni soykırımını tanısa ne olur, tanımasa ne! Amerika'da sözde Ermeni soykırımını tanımayan ve Türkiye'yi kınamayan eyalet mi kaldı? Bir Amerikan kolonisi olan Kanada da buna dâhil. Son olarak, Obama'nın Türkiye ziyareti sırasında, onun doğduğu eyalet sözde Ermeni soykırımını tanımadı mı?
Diyelim ki, devletlerin sözde Ermeni soykırımını tanımasına fena halde bozuluyoruz. Bu kararı engellemek, bizim "milli politika"mız... O halde, sözde Ermeni soykırımını tanıyan ülkelerden biri olan Yunanistan ile bu samimi pozlar niye?
Oranın başbakanı ile öpüşmeler, sarılmalar, "dostum" demeler... Konuyla ilgili başka örnekler de var. Özellikle Avrupa'dan!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yöneticilerini ve söz sahibi bazı kimseleri anlamak hakikaten mümkün değil.
Bir yandan "Tek millet, iki devlet" diyerek, Azerbaycan devletine ne kadar yakın olduğumuzu gösteriyor; bir yandan da Azeri spikerlerin futbol müsabakası anlatma görüntülerinden başka bir şeyi halkımıza sunmuyoruz. O da mizah niyetine... Birçoğumuzun Azerbaycan'la ilgili tek bilgisi, o Azeri spikerler...
Bir önceki şarkı yarışmasında Türkiye'den Ermenistan'a on iki tam puan gitmesi, "İçimizdeki Ermeniler"in çok fazla kontur harcadığı şeklinde yorumlanabilir. Fakat ortaya konulan bazı icraatlar, "İçimizdeki Ermeniler" ile açıklanabilecek bir şey değil. "Üstümüzdeki Ermeniler" sözünü ise telaffuz bile etmek istemem. Şakası bile korkunç!
Ama işte, Sertap Erener'i turne için Azerbaycan'a göndermeye kalkan kişi ya da kişiler, demek ki "Tek millet, iki devlet" bahsinden başka bir şey anlıyor.
İşin ilginç tarafı da şu: Birçok gazete ve televizyon, Ermenistan sınır kapısını ve bunun Türk-Azeri ilişkilerine nasıl yansıyacağını değil, Hadise'yi yazıyor, gösteriyor.
Azerbaycan, şarkı yarışmasında Hadise'ye on iki tam puan verecek mi, vermeyecek mi? Sanki Ermenistan sınır kapısının açılması ya da açılmamasının tek sonucu buymuş veya bu olacakmış gibi... Ne kadar utanç verici!
Tam burada, "iki Türkiye" bahsini istemeden de olsa tekrar hatırlıyorum. Kimi Hadise'nin ülkemizi güzel bir şekilde temsil ettiğini düşünüyor, kimi de rezil ettiğini... Bu da, yazımızın girişindeki "milli" kavramına nasıl baktığınızla ilgili bir durum...
Mesela Kültür Bakanı Sayın Günay "Hadise yeni yüzümüz olabilir" diyor. Aynı anda hem Ataol Behramoğlu'nun Bir Ermeni General isimli şiir kitabını hem Cahit Koytak'ın "Generaller Niçin Sokağa Çıkamaz" başlıklı şiirini okumaya kalkarsanız, ortaya işte böyle tuhaf bir 'karışım' çıkar. Önce birini, sonra diğerini okumalısınız, Sayın Bakanım.
Tartışmalar üzerine, Dr. Mustafa Görüryılmaz'ın Türk-Kafkas İslam Ordusu ve Ermeniler isimli kitabını (Bilge Oğuz Yayınları) tekrar elime aldım. Bir de, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu isimli eseri. (Edward J. Erickson, Kitap Yayınevi.)
Bu kitapları okursanız, Azerbaycan devletini bizim kurduğumuzu görürsünüz. Kurduğumuz devlete ihanet etmek, "vatan geminin malları" gibi bir saçmalıkla dahi açıklanamaz.
Ece Ayhan, bir şiirinde, "Tüzüklerle çarpışarak büyüdük abiler" diyor. Müslüman Türk milletinin 1048 Pasinler Meydan Muharebesi'nden bugüne kadar yaptığı da budur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.