Ruhat Mengi, yaşadığı şehri kime borçlu acaba?
Ruhat Mengi adında bir hanım, Kur’an-ı Kerim ve hafızlık müessesesine hakaret etmiş. Arapça bilenlerin ve Kur’an okuyanların matematik, astronomi, fizik, biyoloji gibi fenni ilimlerden anlamadıklarını yazmış.
Haberi bizim gazetede okudum. “Ruhat Mengi denilen kişi, acaba yaşadığı şehri kime borçlu” diye bu sebeple sordum. Ama biliyorum ki soru yanlış. Hanımefendi belki de Bizans yönetiminde yaşamaktan daha çok hoşlanırdı.
Fenni ve dinî ilimler, bin yıldır İslâm toprakları olan bu dev coğrafyadan dünyaya yayılmış ve Alpaslan’dan itibaren bütün bir millet; Arapça bilmekte, Kur’an okumakta ve hafızlık yapmaktadır. Müslümanların fetihlerine bakıldığında apaçık görülmektedir ki; fetihler, silah gücü yanında fen ve din ilimleriyle yapılmıştır.
Hanımefendinin cehaletini hoşgörmek lazımdır. Çünkü ilk matematikçinin Müslüman olduğunu bilmiyordur. Oysa dünyada ilk matematik (Cebir) kitabını yazan ve tüm dünyaya cebiri öğreten El Harezmi, (Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el-Harezmi) bugünkü bilgisayar bilimi ve dijital elektroniğin temeli olan 2'lik (binary) sayı sistemini ve 0’ı (sıfırı) bulmuştur. Yine dünyada ilk uzay bilimleri fakültesi Kırşehir’de açılmıştır.
İbn-i Sina’yı bu hanım ne kadar bilmekte ve tanımaktadır acaba? Fatih İstanbul’u fethettiğinde; “Fethe sevinmekten ziyade, yanımda Akşemseddin Hz.’lerinin olmasına daha çok seviniyorum” demiştir. Akşemseddin Hz.’leri bir hafızdır ve çok iyi Arapça bilmektedir. İlk topu Ruhat Mengi’nin kendisi mi icat etmiştir, yoksa Fatih mi?
Daha verilecek öyle çok örnekler var ki; isteyen her insan, İslâm âlimlerini okuyup öğrenebilir. Kur’an-ı Kerim başlı başına bir üniversitedir ve bütün ilimler içinde mevcuttur. Aya çıkılmasından tutun da yeryüzünde ve uzayda keşfedilen ve daha keşif bekleyen binlerce mesele, Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir.
Öte yandan ilgili bayana bir kitaptan da söz etmeliyim. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.leri’nin “Marifetname” adlı bir eseri vardır ve hemen her Müslüman’ın evinde bulunur. Marifetname’de bütün ilimler yer alır. Tıptan matematiğe, matematikten fiziğe, fizikten uzay bilimlerine, uzay bilimlerinden insan anatomisine kadar her konu detaylarıyla ele alınır.
Marifetname’de Ruhat Hanım’ın da işine yarayacak çok önemli bölümler vardır. Bugüne kadar insan anatomisini böylesine derinlemesine inceleyen benzeri bir başka eser yoktur. Fenni ve dinî ilimlerin ilk sıralarında “Marifetname” gelir. Hanımefendiye özellikle ikinci cildi okumasını tavsiye ederim.
Osmanlı paşalarının çok büyük ekseriyeti, hem Arapça’yı biliyordu, hem de hafızdı. Bütün fetihlerde Kur’an rehberleriydi, Peygamberimiz önderleriydi. Her hal ve hareketlerini Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünneti çerçevesinde icra ederlerdi.
İnsan hakları beyannamesini 14 asır önce Rasûlullah (s.a.v) beyan etmiş ve uygulanmasını istemiştir. “Veda Hutbesi” bir insan hakları beyannamesidir. “İlim Çin’de olsa arayıp bulmalısınız” diyen, “İlim Mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa almalıdır” diyen de yine Arapça bilen ve Kur’an okuyan Efendiler Efendisi’dir. (s.a.v).
Yeryüzü, gökyüzü ve tüm kâinat, Allah’ın yarattığı ve kullara ihsan ettiği ilim hazineleriyle doludur. Kimi kullar bu ilimlerden faydalanırken, kimileri de Ruhat adlı hanım gibi kendi çapında inkâra giderler.
Hâlbuki herhangi bir kütüphaneye gitse, “İslâm’da ilim önderleri” diye bir araştırma yapsa, karşısına çıkacak isimler ve konular dudaklarını uçuklatacaktır. Bizim kütüphanelerimizin dışında Fransa, Almanya, İtalya ve hatta Yunanistan ve Bulgaristan kütüphaneleri de İslâm bilginlerinin eserleriyle doludur.
Peki, böyle eserlerin oralarda ne işi var? El cevap; Ruhat Hanım ve onun gibiler, İstanbul ve diğer bölgelerimizde ne kadar İslâmî eser varsa, hepsini hurda niyetine satmış veya “Bu topraklarda böyle eserlere ihtiyaç yok” diye yakıp yok etmişlerdir. İlgili bayanın cehaleti işte bu eserlerin sürgün edilmesindendir. Ve dünya üzerinde, bizden başka da kitap sürgünü yaşayan bir millet yoktur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.