Hitler ulu önder
Heil Hitler!.. Yaşasın Hitler!.. Nazi Almanya'sının selamı böyleydi. Orduda, sivil hayatta, her yerde. Hitler ismi Almanya ile özdeş olmuştu.
Hitler Führer idi, Türkçesi Önder.
Okullarda çocuklara Hitler sevgisi aşılanıyordu.
Basında, radyoda, üniversitelerde, kışlada, her yerde Hitler Hitler Hitler.
Sanki Almanların göbeği Hitler neşteri ile kesilmişti.
Hitleri sevmek bir mecburiyet ve vazife idi, sevmemek bir suç, cinayet ve büyük bir ayıp.
Deutschland yerine Hitlerland denilse bir şey değişmezdi.
Her yerde Hitler büstleri vardı, Hitler resimleri asılıydı.
Nazi Almanya'sında kalpler hit ler, hit ler, hit ler diye çarpıyordu.
Niçin böyleydi?
Çünkü Almanya'da o zaman resmî bir ideoloji vardı. Nazizm yahut Nasyonal Sosyalizm. Bir Führer veya Ulu Önder vardı, Adolf Jacob Hitler. Bir tek parti vardı. Hitlerin partisi.
Hitler, Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik ve bitik çıkmış Almanya'yı akıllara hayret verecek bir şekilde kalkındırdı. Ülkeyi otoyollarla donattı, sanayi harika bir şekilde gelişti, eğitim ve .....
Hitler yükseldi, yükseldi, yükseldi ve kendi sınırını aştı. İkinci Dünya Savaşı'na sebep oldu. (Savaşı o ilan etmemiş, İngilizler ve Fransızlar ilan etmiştir...)
Başlangıçta büyük zaferler kazandı. Sonra talihi döndü ve 1945'te ateşler içindeki Berlin'de intihar ederek hayatına son verdi.
Almanya onun yüzünden çok acılar çekti. Dört sene devletsiz kaldı. Sonra iki ayrı Almanya kuruldu. Bunlar seneler sonra birleşebildi.
Yıl 2008... Almanya dünya ihracat birincisidir.
Almanya'da Nazizmin bütün izleri silinmiştir. Nazilik yasaktır orada. Hitler'in ünlü Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabını basmak da yasaktır.
Almanya'nın bugünkü üstünlüğü o eski resmî ideolojiyi bırakmış, yasaklamış, Hitler'in mirasını reddetmiş olmasından ileri gelmektedir.
Almanlar, biz Hitler'den vaz geçemeyiz, o ölmüş olsa da bizim ulu Önderimiz, sevgili Führerimizdir, onun ilkeleri bizim yollarımızı aydınlatan meş'alelerdir, anca Hitler kanca Hitler, bu dünya durdukça Hitlerizm de yaşayacaktır, her Alman Hitlerci olmaya mecbur ve mahkumdur, ölürüz de Hitler'den vaz geçmeyiz, Hitler'in yaptıkları asla tartışılamaz, Hitler'e saygısızlık edenler hapse atılır, Hitler Hitler Hitler... demiş olsalardı, bugünkü hür, müreffeh, güçlü, zengin, dünya ihracat birincisi, harika üniversitelere sahip vasıflı, temiz, zengin, üstün bir Almanya var olabilir miydi?
Hitler ideolojisinin bir başlangıç tarihi, bir de bitiş tarihi vardır. Hiçbir ideoloji, hiçbir diktatör, hiçbir despotluk rejimi, hiçbir tek parti ilelebet yaşamaz.
Tarih ne büyük derslerle, ne uyarıcı ibretlerle doludur.
Ayaklarına resmî ideoloji, Führer/Önder, tek parti prangaları vurulmuş kartallar uçamaz.
Neler yapmalıyız?
Bir Müslüman için işler, ameller, faaliyetler, aksiyonlar, hizmetler ikiye ayrılır: (1) Yapılabilecek, yapılması mümkün ve kabil olanlar. (2) Yapılması, gerçekleştirilmesi şu anda mümkün olmayanlar.
Bu ayırımın ışığında Müslüman günümüzde neler yapmalıdır?
1. Dinimizin amele (aksiyona, eyleme) ait en büyük emri olan günlük namazları kılmalıdır.
2. Güvenilir icazetli hocalardan muteber kitaplar okuyarak (yani ders alarak) itikadını tashih etmelidir. Bir başka ifade ile, inanç konusundaki bilgilerinin Kur'ân'a ve Sünnete uygun doğru bilgiler olmasını sağlamalıdır.
3. Elinden ne kadar geliyorsa iyilik, hayır, hasenat yapmalıdır. Maddî durumu çok bozuk, bunu yapamıyor, o halde din kardeşine tebessüm etmeli, güzel bir söz söylemelidir.
4. Emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını yerine getirmektir. Bu da, halk için bu farzı doğrudan doğruya yapanları desteklemek, onlara yardım etmekle olur.
5. Lisan âfetlerinden kendini korumak, yani gıybetten, nemîmeden, yalandan, iftiradan, fitne ve fesat çıkartmaktan, dalkavukluktan ve yalakalıktan uzak durmaktır.
6. Müslümanların birliği ve beraberliği için çalışmaktır. Birliği, kardeşliği bozacak söz, yazı ve hareketlerden kaçınmaktır.
7. Günde en az bir saat faydalı, değerli, hikmetli kitaplar okumaktır.
8. Komşularına iyilik etmek, onlara kötülük etmekten, onları üzmekten son derece kaçınmaktır.
9. Hak din ve nizam İslâm'ın bilinmesi, anlaşılması, benimsenmesi için en uygun şekilde çalışanlara destek vermektir.
10. Orta halli, kanaatli, ölçülü bir şekilde yaşamak; lüksten, israftan, şatafattan, gösterişten, aşırı tüketimden, gurur ve kibirden uzak durmaktır.
11. Bütün yaratıklara adaletle, insafla, merhametle muamele etmektir. Ehlî ve vahşi hayvanlara, bitkilere, doğaya, her şeye...
12. Bütün zararlı taassuplardan kaçınmaktır.
13. Gücü yetiyorsa, insanlara ikramda bulunmak, yedirip içirmektir. Lüks yerlerde değil... Çünkü lüks gurur ve kibir doğurur. Bu ise haramdır.
Bazı işler vardır ki, onları hemen değiştirmek, tağyir etmek mümkün olamaz. Meselâ: Kışın ortasında mevsimi değiştirmek, yaz'ı getirmek mümkün olmadığı gibi küfür kışını da hemen ortadan kaldırmak mümkün olmaz. Müslüman küfrü sevmez, küfre buğz eder elbette. Lakin değişmesi için vakt-i merhununu bekler, bu konuda uzun vadeli hizmetler yapar. Bunu doğrudan doğruya yapamazsa, yapan ciddî, samimî, ihlâslı, vasıflı, doğru ve dürüst Müslümanlara yardımcı olur, her hal ü kârda fitne ve fesat çıkartmaz.
Resûl-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selâm olsun O'na) Yüce İslâm dinini 23 yılda tebliğ etmiştir. Bu esnada çok sıkıntılar çekmiş, çok işkencelere göğüs germiştir. İyi şeyler öyle kolayca çabucak oluvermez. Zamanla olur, çileyle olur, kahır çekerek olur.
Bir Müslüman sahih bir imana sahipse, başta beş vakit namaz olmak üzere ibadetlerini eda ediyorsa, büyük günahlardan uzak duruyorsa, emr-i mâruf yapıyorsa, lisanını (dilini) âfetlerden koruyorsa, imkânlarına göre az veya çok hayır hasenat yapıyorsa, Kur'ân'ı ve Sünneti kendisine düstur edinmiş ise, Ümmet şuuruna sahipse, zamanındaki Emîre veya İmama (gıyabında da olsa) biat etmişse, küfrü ve sapıklığı sevmiyorsa, kendisinde, küfre ve dinden çıkmaya yol açacak bir bid'at yoksa... böyle bir kişi inşaallah kurtulur, Allah'ın lütfu ile ebedî saadete nâil olur.
Bunları camiden mi alıp getirdiler?
Yıl 1962, Sultanahmet hapishanesi 5'inci kısmındayım. Yüksek tabaka mahkûmlar ve mevkuflar (tutukluları) burada kalıyor. Eski DP Milletvekili Yassıada-zede İbrahim Bey (soyadını unuttum), Eminönü eski emniyet âmiri Zeki Şahin, Menderes'in korumalarından Bumin Yaman, döviz kaçakçısı Ruben Asa, gazeteci Yücel Hacaloğlu bey...
Orada siyasî mahkûm ve mevkufların yanında âdi suçlardan içeriye düşmüş olanlar da vardı. Bir gün akşama doğru genç birini getirmişlerdi. Hırsızlıktan tutuklanmış... Süklüm püklüm koğuşa girince büyükler, ağalar sormuşlardı: "Sen hangi suçla geldin buraya?.." Titrek ve ürkek bir sesle, "Benim bir suçum yok, yakaladılar, hakim huzuruna çıkardılar ve attılar buraya..." cevabını vermişti. Büyükler gülmüşler "Ha seni de demek ki, camiden alıp getirmişler..." demişlerdi.
Son yakalananlarla ilgili bazı Ergenekoncu yorumları okuyunca 47 yıl önceki hatıralarım canlandı.
Aydınlar tutuklanıyormuş...
Pırıl pırıl ışıl ışıl kardan ak rektörler, profesörler tutuklanıyormuş...
Zemzemle yıkanmış gibi, ak sütten çıkmış ak kaşık gibi tertemiz, sapsaydam kişiler tutuklanıyormuş...
Vah vah... Bu adamcağızları demek ki, Mason localarından, Atatürk derneklerinden, camilerden, sinagoglardan, kiliselerden alıp içeriye atmışlar...
Adamcağızlar, kadıncağızlar ne yapmışlar?
Darbe hazırlıkları... Darbe planları... Darbe kışkırtıcılığı... Darbe teşvikçiliği...
"Her puştluğu yap!.." talimatları.
Silâhlar, cephaneler, bombalar...
Faili meçhul cinayetler.
İşkence sonu öldürülen vatandaşların kuyulara atılan cesetleri.
Yok yok bunların hepsi yalan, iddialar ve suçlamalar yüzde yüz kurgu bilim senaryoları.
Vah vah amanın dostlar yetişin aydın kırımı var.
Yangın var yangın var yangın var!..