Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Küreselleşen Dünyada Aile

Küreselleşen Dünyada Aile

“Kutlu Doğum” münasebetiyle bu yıl belirlenen ana konu “Küreselleşen Dünyada Aile” adını taşıyor. Aile meselesi sadece böyle özel zamanlarda değil, aslında bütün zamanlarda canlı tutulması gereken bir mesele.
Ülkemizde veya dünyanın başka yerlerinde çıkan kargaşa, kaos, kavga ve terörlerin sebeplerine baktığımızda ortaya hep “aile” çıkmaktadır. Toplumların başına bela olanların da nihayette bir aileleri yok mu? Var tabii ki, demek ki onların da bir anneleri ve babaları var.
Peki, hangi anne doğurduğu evladının, hangi baba dünyaya gelmesine vesile olduğu çocuğunun kötü birisi olmasını ister? Hiçbir anne ve baba; “Benim çocuğum kötü biri olsun ve insanların başına belalar açarak hayatını sürdürsün” diye yetiştirmez herhalde.
O zaman bu kadar ahlaksız, arsız, namussuz, hilekâr, üçkâğıtçı, anarşist, terörist, vurdumduymaz, cani, hırslı, öfkeli, geçimsiz tipler nereden türüyorlar ve bu hale nasıl geliyorlar, esas suçlu kimdir?
Bu sorulara cevap vermeye kalkarsak esas suçluyu asla bulamayız. Çünkü suçlu görülenlerin asıl suçlu olması ikinci sırada gelir. Birinci sıradaki esas suçlu, o kişinin anne ve babasıdır, aile çevresidir, yetiştiği çevredir, aldığı eğitimidir. Sorgulanması gerekenler suçlu olanlar değil, onların bu duruma nasıl geldikleri ve kimler tarafından getirildikleridir.
Kutlu Doğum münasebetiyle bu mevzuların çokça işlenmesi lazımdır. Yaşadığı ülkede huzur, güven, adalet ve istikrar isteyen toplumlar, en azından Müslüman milletler, hakikaten bu dünyanın kendilerine bir ikram olduğunu bilerek yaşamak ve öteki dünyada da cenneti elde etmek istiyorlarsa, Efendiler Efendisi (s.a.v.)’ni bütün yönleriyle tanımak ve anlamak mecburiyetindedirler, mecburiyetindeyizdir.
Herkesin kendisine göre “Neden bu haldeyiz?” sorusuna pek çok cevabı olabilir. Hayır, pek çok cevaba ihtiyaç yok. Bir tek cevap var. Bizler Peygamberî bir ahlakla donanabilsek, Peygamberimizi dilden sevmek yerine özden sevebilsek, sadece aileye ve topluma tekabül eden sünnetlerini işleyebilsek, çok şeyin değişeceğinden emin olabiliriz.
Bir aileyi içeriden çökerten üç şey vardır; “haram, yalan ve dedikodu.” Hepimiz kendimize soralım. “Allah aşkına bu üçlü şeytan tuzağına düşmeyen kaç kişi vardır?” Lafı uzatmaya, dünyayı kurtaramaya, mazeret uydurmaya, yeni yeni şeyler söylemeye gerek yok. “Evet, kaç aile bu üçlü bermuda şeytan üçgeninden” kurtulma gayreti içerisindedir.
Baba anneye yalan söylerse, anne babaya yalan söylerse, çocuk yalan söylemez mi? Baba dedikodu yaparsa, anne ona eşlik ederse, çocuk daha fazlasını icra etmez mi? Daha iyi bir yaşam özlemiyle kazanılan paraya haram katılır, ona da bir kulp bulunarak içine yalan sosu girerse, hangi çocuk ahlaklı büyür, hangi aile bireyi yarına dürüst çıkar?
Sakın yanlış anlaşılmasın, ne nasihat ediyorum, ne öğüt veriyorum ne de dürüstlük falan taslıyorum. Kimseyi hedef almıyorum, kendimi de sütten çıkmış ak kaşık falan görmüyorum. Yazdıklarım ciddi ve acı bir vaka mıdır değil midir onu soruyorum.
Hepimiz kendimize soralım, verdiğimiz sözleri ne kadar çoklukla tutabiliyoruz? Dünyalık nimetler için ne kadar az yalan söyleyebiliyoruz? İkiyüzlülük ve riyakârlık mesleğini ne kadar terk edebiliyoruz? Daha kul hakkına hiç girmek istemiyorum. Çünkü sadece kul hakkı, bir ailede ve toplumda huzurun bozulması için tek başına yeterli sebeptir.
Kısacası; “Kutlu Doğum” münasebetiyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hürmetine hepimiz kendimizi çek edelim. Yukarıda zikrettiğim “Bermuda şeytan üçgenine” hangi sıklıkla düşüp düşmediğimize bir bakalım. Herhalde söz söyleyecek halimiz kalmaz.
Varlıklı bir aileye çobanlık yapan biri, hakkı olan ücretini aldıktan sonra yanında götüremediği bir tek koyunu ev sahibine bırakarak, rızkını başka yerde aramaya gider. Yıllar sonra koyununu almak için geldiğinde karşısında küçük bir sürü bulur. Şaşırarak sebebini sorar ve cevaben kendisine denilir ki:
“Koyunun kuzuladı ve bugüne kadar da bu sayıya ulaştı. İster sürünü al git, ister bize sat. Yalnız senin sürüne bakmak için biz de şu imkânlarımızı harcadık, karşılığında şunu isteriz” denilir. Emanete sahip çıkmak böyle olur. Sadece emanete ihanet bile bir ailenin ve bir toplumun mahvı için yeterli sebeptir. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi