Zavallı Karanlık (!) Müslümanlar
“Cemal Nar: “terör yangınını ancak İslam söndürür. Çare İslam’dır. Ama birileri hem terörle mücadele ediyor, hem de “irtica” adıyla İslam’la” diyor dünkü yazısında .
Hay aklını seveyim(!)
Çözüm bulunmuştur!
Yalnız iyi düşündüler mi kendileri o biraz muamma?
Getiriverin bakalım şeriatı, önce kimler uzuvsuz kalacak hiç düşündünüz mü?
Topunuz kör, topal, çolak, eli ve dili kesik gezersiniz be!”
“İşte Dezenformasyon Böyle Yapılır! Gerçeklerin Üzeri Böyle Örtülür!” başlıklı yazısında işte böyle diyor Muhlise Güngör “Dengeli Haber”de.(*)
Bu yazılarda ne denge var, ne de ihlas sayın Muhlise. O güzel adının anlamını biliyor musun sen? Çok gün görmüşsün ama boşuna. Bari bundan sonra dikkatli ol da aziz ömrünü yele verme.
Allah Teâlâ’nın sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için indirdiği Kur’an-ı Kerim’i bir kere olsun okudun mu anlayarak Muhlise Hanım? Eğer okumadınsa, notlar alarak hemen oku da, değerli ömrünü sele verme, çok ağlarsın sonra ama fayda vermez yersiz dökülen göz yaşların.
Bizim kendilerine “aydın” diyen “karanlık” kişilerimizin içler acısı hali budur işte.
Alın size “karanlık” bir “aydın” tipi olarak Muhlise Güngör!
Ben, “terör yangınını ancak İslam söndürür. Çare İslam’dır. Ama birileri hem terörle mücadele ediyor, hem de “irtica” adıyla İslam’la” demişim, dalgasını geçiyor güya “Hay aklını seveyim(!)” diyerek.
Aklımı sevme, imanımı sev de kendini kurtar!
Sana yapabileceğim en büyük iyilik, ne yazık ki bu öğüt ve gıyabında hidayetine dua etmektir. Başka da elimden ne gelir bilmem ki! Ama o aklınla alır mısın bilmem. Müstehzi, alaycı ve aşağılayıcı insanlarda kibir olur. Kibir de hakkı kabule manidir maalesef. Keşke dalgayı bıraksan da işin ciddiyetini kavrasan biraz…
O ve diğer karanlık aydınlar bizi hep “düşünmeden yazmakla” itham ediyorlar. Nedeni de basittir; cehalet. Alınacaklar ama ne yapalım gerçekler böyle.
İşte bu cehalete muhteşem bir örnek: “Getiriverin bakalım şeriatı, önce kimler uzuvsuz kalacak hiç düşündünüz mü?
Topunuz kör, topal, çolak, eli ve dili kesik gezersiniz be!”
Doksan yıldır bunu ezberletmeye çalıştılar. İşte Cumhuriyetin başarısı budur! Düğmesine bas yeter, robot gibi aynı lafları tekrar ederler. Halleri bu iken bir de “düşünme”den bahsetmezler mi?
Evet, Türk Milli Eğitiminin başarısı işte burada; “İslam dini, onun helal ve haramı, ilahi kanunları bir toplumda uygulandı mı, o toplumun topu “kör, topal, çolak, eli ve dili kesik gezer.”
Bu bir iftiradır, küfürdür, nifaktır.
Sistemin başardığı tek alan da budur. Bu sistem, (devlet değil bu sistem, bu anlayış, bu ekip. Bunu belirtelim ki tekrar ‘devleti tahkirden’ mahkemeyi boylamayalım. Öyle bir niyetimiz de yoktur zaten.) ne hak hukuk, ne hukukun üstünlüğü, ne demokrasi, ne insan hakları, ne adalet ve eşitlik, ne ekonomi, ne sanayi, ne savunma, hiçbirinde başarılı değildir. Ama yalan dolan üstüne bir dünya kurmada çok başarılıdır maalesef.
Sayın Muhlise de o fabrikanın basit bir ürünü. Hani şu istenen “tek tip”lerden.
“Hay aklını seveyim(!)” diyerek aklınca bizimle dalga geçiyor.
İyi ama Muhlise, sahi sen “Getiriverin bakalım şeriatı, önce kimler uzuvsuz kalacak hiç düşündünüz mü? Topunuz kör, topal, çolak, eli ve dili kesik gezersiniz be!” derken hiç düşündün mü?
Yani hem şeriata iftira ettiğini, hem de bu iftira ile dininden olduğunu hiç düşündün mü?
Sahi biz niye uzuvsuz kalacak mışız?
İslam şeriatı hangi suçtan dolayı göz çıkararak kör eder insanı?
Hadi söyle bunu?
Hangi suçtan ötürü topal veya çolak eder?
Niçin dilini keser?
Hadi hırsızlık edenin elini keser, ya gözünü, kulağını, burnunu, ağzını, dilini veya adını sayamadığımız uzuvlarını niye keser?
“Hık mık” etme, açık açık söyle bunu!
“Ben bunları demedim” diyebilir misin? Bunlar uzuv. Sen yazında “önce kimler uzuvsuz kalacak” diye soruyorsun ya? Hadi söyle, kimler uzuvsuz kalacak? Sayende öğrenelim bari!..
İşte bu zavallılar böyledir. Ezbere konuşur dururlar bir robot gibi öğretilmiş yalanları, dolanları, iftiraları, inkarları, nifakları…
Kendinden olan her şey çirkindir onlara göre, batılılardan alınan her şey de güzeldir. Bir de buna “milliyetçilik, ulusalcılık” demezler mi?
Çekilir gibi değiller doğrusu!
Ama çekeceğiz Allah için.
Ta onlar gerçekleri görene, yada bizler söyleye söyleye ölene kadar.
Bu bizim vazifemizdir. Kınayanın kınamasına aldırmadan, hem de bıkmadan usanmadan anlatacağız.
Allah Teâlâ’nın rahmeti büyük, keremi boldur, kimseden umut kesmeden göreve devam inşallah!
Bakarsın nice Muhlise’ler sorar, araştırır ve gerçeği görürler de yeniden kaybettiklerine dönerler. Kim bilir?
(*)http://dengeli.com/muhlise_gungor/iste_dezenformasyon_boyle_yapilir_gerceklerin_uzeri_boyle_ortulur.html Salı, 07 Ekim 2008 03:20 de.