Domuz gribinden beter
Yazın Karaman'a gittiğimde dostlarım bana "Akşam haberlerde İstanbul'da olan gasp ve bombalama haberlerini duyduğumda hemen sen hatırıma gelirsin "Mahmut Hocaya bir şey olmasa bari" derim diyor.
Ben de ona "İstanbul'da o gün içinde on tane gasp olayı olmuşsa kadın, erkek, çocuk, yaşlı bir milyonun üzerinde insanımız arkadaşına, komşusuna, yakınına, hastasına, öğrencisine yardım etmiştir. Binlerce dernek veya vakıf yöneticisi bir araya gelmiştir ve kuruluş gayeleri doğrultusunda hizmet etmişlerdir. Milyonlarca lirayı burs olarak, yakıt yardımı olarak, ilaç yardımı olarak vermişlerdir. Televizyonlar da bu tür haberleri veremezler. Televizyoncular ve gazeteciler hakkında kötü düşünmeyin. Art niyetli oldukları için vermiyor değiller. Bir saatlik habere on altı sayfalık gazeteye sığmaz bir milyonluk iyilik. Onun için genel bir kural ezberlemişler "Köpek adamı ısırırsa haber değildir. Adam köpeği ısırırsa haberdir" demişler." derim ben de.
Mesela siz, bu gün sizi ısıtan ve ışıtan güneşe kafanızı kaldırıp baktınız mı?
Birçoğumuz 365 gün güneşe bakmaz ama bir gün yarım saatliğine güneş tutuluverse dünyanın her tarafından herkes tutulan güneşe bakar ve "Aaaa yüzü de karaymış" deyiverir.
Bu da insanımızın hâlâ iyi olduğunun işaretidir.
Mahallenin iyi ve değerli insanlarını tanımayız ama mahallenin belalılarını tanırız. Çünkü belalı sayısı azdır.
Ülkenin en saygın insanlarıyla yürürken yönetimin imkanları eline geçtiğinde daha önceleri bazı insanlar için "Bunlar Amerikanın adamı, bunlar Rusya'nın adamı, bunlar Siyonizm'e hizmet ederler, bunlar uşak" dedikleri insanlara imkanları akıtıyorsa eski dostlarını ihmal ediyorsa bu da iyiye yorulmalı diyorum.
Çünkü iyilerin sayısı fazla, imkanlar sınırlı. Kötülükle beslenenlerin sayısı az ve karantinaya alınmazlarsa "Domuz gribi" gibi etrafa mikrop saçabilirler.
"Domuz gribi" insanın bedenine zarar verebilir. İnkar ve ihanet mikrobu iki dünyasına zarar verir.
Bedenimizin sağlığına dikkat ettiğimiz gibi gönlümüzün/kalbimizin sağlığına daha fazla dikkat edeceğiz.
Şoför mahalline geçmeden önce şarap içenle şerbet içen aynı olmaz.
Şerbet içen sevdiğine kavuşur, şarap içen ise uçurumdan yuvarlanır.
Ruhumuzun gıdası olan kitaplar da öyle. Rahmani esintiler taşıyan kitaplar bizi iki dünyada cennet hayatı yaşatırken, şeytani hevalar taşıyan kitaplar da bizi cehenneme yuvarlar.
Maraz/Hastalık kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 25 defa geçer. 13'ü gönül hastalığından bahsederken 12'si beden hastalığından bahseder. Bu da gösteriyor ki, gönül hastalığı, beden hastalığında beterdir. Beden hastalığının ıstırabı geçicidir, fakat imansızlık hastalığının ıstırabı ahirette de devam eder.
Domuz gribi, verem, kanser, AIDS gibi hastalıklar, bulaştıkları insana ve ailesine zarar verirler.
İmansızlık hastalığına tutulanlar ise Bush gibi, dünyanın her tarafında binlerce, milyonlarca insana zarar verirler.
Bu tür hastalara karşı Rasülüllahın şefkat ve merhametiyle muamele ederek yumuşatmaya ve tedavi etmeye çalışacağız.
Tatlı dilden, güzel sözden, şefkat ve merhametten anlamayan ve haklılığın güçte olduğuna inanan bu tür hastalara karşı Rabbimiz: "Sizinle harp edenlerle, Allah yolunda siz de harp ediniz, aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah haddi aşanları sevmez." buyurur. (Bakara suresi ayet 190)
Suyun yumuşatamadığı demiri ateş yumuşatır, çekiç şekillendirir.