İslam Fitne mi Oldu? I
Zihnimizi dinden arıtmak ve düşüncemizi laikleştirmek için dil devrimi yaptılar. Konuştuklarımızı dini çağrıştırmasın istiyorlar. Mesela “nur” dersen, kutsal ışık, dinî aydınlanma akla gelir ister istemez. Bu da dini çağrıştırır.Ya “ışık” dersen, “ışın” dersen dini çağrıştırır mı?
“Fitne” de böyle bir kelimedir. Sözlükte şu manalara gelir: “İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. Muhârebe. Şikak. Kavga. Karışıklık. Ara bozmak. Azdırma. Dedikodu. Küfr. Fikir ihtilâfı. Delilik. Mihnet ve beliye.. Mal ve evlâdın sebep olacağı haramlar. Potada altın ve gümüşü eritmek. Deneme, imtihan ve tecrübe etmek.”
Şimdi bunun yerine “kaos” diyorlar. Yani kargaşa ve karmaşa demekmiş. “Fitne katilden beterdir” ayeti bunu anlatır. “Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin” hadisi de öyle.
Bir milleti sarsacak, fikri ihtilaflara sevk edecek, kafaları karıştırarak fikirleri yanlışa yönlendirecek, haktan batıla, hidayetten dalalete, doğrudan yanlışa götürecek, tefrika ve ayrılıklara sebep olacak, araları açacak, bozup parçalayacak, kavga çıkaracak, adam öldürmelere, yaralamalara, ırz ve namusların çiğnenmesine, malların zayi olmasına sebep olacak, dinin zayıflamasına ve küfrün güçlenmesine yarayacak her türlü söz ve davranışlar birer fitnedir. Hiç şüphesiz her bir Müslüman bundan cehennemden kaçar gibi kaçacaktır, kaçmalıdır. Fitne, küfür kadar çirkin gelmelidir bir Müslümana.
Bu açıdan bakıldığında fitne, İslam’ın tam da zıddıdır. İslam ne kadar barış, huzur ve mutluluksa, fitne de o kadar kavga, savaş, zulüm ve felakettir.
Öyleyse İslam yoksa, fitne kendiliğinden var demektir.
Hukukun üstünlüğü, adaletin herkese eşit olarak uygulanması kısmen fitneyi kaldırsa da bütün bütün yok edemez. Bu yüzden İslam dışı sosyal yapılanmalar, uygulandıkları topluma görece bir barış ve huzur verseler de, sorunu kökten halledemezler.
Çağımızda laik ve seküler yapılanmalar, yönetimler ve kurumlar için de aynı vaziyet geçerlidir. Çünkü fitne beyinlere girmiş, benliklere sinmiştir. Yanıltmaktadır insanları, saptırmaktadır.
Söz gelimi insanlar bugün uyuşturucuyu yasaklamaktadırlar. Sebep onun insana ve topluma verdiği zararlardır. Ama aynı zararlar alkollü içkilerde de vardır. O niye yasak değil?
Alkole yasak getirilmesini “bireysel özgürlüklere ters düşer” diye reddedenler, hiç düşünmüyorlar mı ki aynı gerekçeler uyuşturucu için de geçerlidir?
Örnekleri çoğaltabiliriz. Mesela sigara, mesela zina, mesela homoseksüellik…
“Çağdaş ve laik” sıfatıyla dini hayatından atan, toplumsal yapılanmada dini devre dışı bırakan bir insan veya anlayış, bunların yer yer zararlı olduğunu kabul etse bile, uyuşturucu gibi yasaklanmasını şiddetle reddeder. Bunları kınanmayı gerektiren çirkin, ayıp, birey ve toplum açısından zararlı görmeyi gericilik ve yobazlık olarak niteler. Bunları zararlı düşünceler olarak değerlendirir.
İş o dereceye varmıştır ki, bugün Müslümanlar içki, kumar, fuhuş, müstehcenlik, homoseksüellik veya lezbiyenlik aleyhine konuşamaz olmuşlardır. Laik ve demokratik bir ülkede bunların aleyhinde konuşmak, “bireysel özgürlüleri tanımamak, insan haklarına ters düşmek” anlamına gelmektedir. Bu ise en azından “kınanmayı” gerektiren büyük bir ayıptır.
Ayıklayın bakalım bu pirincin taşını…