Bir caminin ibretlik hikâyesi
Eryaman, Etimesgut’a bağlı bir “Etap”lar mahallesi...
Benim de ikamet ettiğim Sincan ilçesinin Yunus Emre mahallesi ile iç içedir...
Aradan bir cadde geçer o kadar...
Emekli İmam Ahmed Öztürk Hafız, Eryaman 3B etapta ikamet ediyor...
Eryaman mahallesi “mabetsiz şehir” değerlendirmesine tıpatıp uyan bir garip mahalle...
Ahmet Hafız’la beraber dini hassasiyeti olan kişiler bir “Cami Yaptırma Derneği” kurarlar... Yapılacak caminin ismi: “Satuk Buğra Han Camii...”
Mahallelerine cami yapılacağını duyan CHP’li, solcu, Atatürkçü, çağdaş kadınlar, “yaptırmayız”, bu devirde cami yapılmasını tasvip etmeyiz diye yaygara koparırlar...
Dernek kurucuları iknaya çalışırlarsa da mümkün olmaz... “Biz ezan sesinden rahatsız olmak istemiyoruz” gerekçesiyle mani olmaya kalkarlar...
Bir aşırı çağdaş kadın mazeret beyanında konuşur:
“Yanlış anlamayın... Biz de Müslümanız... Üstelik benim annem Konyalıdır”.
Ahmet Hafız dayanamaz:
“Konyalı olmayı İslâmiyete belge gibi sunmanız yanlıştır ana... Eski tarihe bakarsanız, Ebu Cehil’in Mekke’li olduğunu görürsünüz...”
Amma ne çare...
CHP’li, solcu, Atatürkçü, çağdaş yaşamcı, modern ve de bilimselliği ön planda tutan cumhuriyet kadınları Nuh derler, peygamber demezler...
Her şeye rağmen cami temeli atılır ve kubbesine kadar çıkılır...
Ve en çirkef müdahale...
Eryaman’da yaşamayan, Ankara merkezde ikamet eden “Çağdaş Başkent Ankara Derneği” mensupları Eryaman Satuk Buğra Han Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ni mahkemeye verirler...
İmar planı bahane edilerek yargıya taşınan cami inşaatı, belediye tarafından değiştirilen, büyükşehir belediyesi tarafından onaylanan yeni imar planına rağmen mahkeme cami inşaatını durdurma kararı verir.
Peki ne yapılacak şimdi?
Etimesgut Belediyesi Meclisi yeni bir imar planı hazırlayarak, söz konusu parselde “ticari alan kullanımı” ibaresini kaldırır... Büyükşehir Belediye Meclisi de 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğini onaylar...
Büyükşehir Belediyesi daha sonra Ankara 11. İdare Mahkemesi’ne temyiz başvurusunda bulunur. Kararın usul ve esas yönünden bozulmasını ister...
Başvuru dilekçesinde özellikle “Çağdaş Ankara Başkent Derneği”nin dava açma ehliyetinin bulunmadığı beyan edilir...
Yine de inşaat ikinci sefer durdurulur ilgili mahkeme tarafından...
İnsan gayri ihtiyari bir inatlaşma mı var diye düşünmeden edemiyor...
Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu söylemeyen kim var acaba?
Eee, Müslüman bir ülkede ibadethane ihtiyacı olmaz mı?
Olur olmasına da bazılarının idrak damarlarını çatlatır...
Koşarlar mahkemeye...
Mahalle sakinleri olsa bir türlü... Ortalama 30 kilometre ötede bulunan Ankara merkezde kurulmuş, kuruluş sebebi bilinmeyen, sadece “çağdaş” unvanı kullanan dernek, Türkiye’nin her ilinde, her ilçesinde belediyelerin veya başka kuruluşların yapmakta oldukları hizmetlerin önünü niye kesmek ister... Her yerde sözleri geçerli midir?
Tabii yargının bileceği iştir...
Öyle olsa da hakkı ihlâl edilen vatandaşların söz söyleme, itirazda bulunma hakları olamaz mı?
Nedir bu mabet düşmanlığı?
“Çağdaş” olmanın şartlarından birisi ve en önemlisi din aleyhtarlığı mıdır?
Diyorum ki:
Yetkililer tarafından izin verilmiş bir kiliseye, kilise Mardin’de olsa dahi, benim buradan dava açmam hukuki midir?
Hukukçu olmadığım için hukukçulardan öğrenmek istiyorum...
İnşa edilen tekke-zaviye değildir... Yani elinizde herhangi bir mazeret gerekçesi yok... İhtiyacı had safhada olan ibadethane engellenmek isteniyor...
Bir değil, iki defa durdurma neyin nesidir?
Şayet adı “Çağdaş Yaşam Camii” olsa yine durdurma kararı alınabilir miydi?
Vatandaş olduğum için soruyorum sadece...
=============
Gün olur: hamasete sarılır öğünürüz
Gün olur: eşkıyanın affına sığınırız
Gün olur: /Bizden başka yok/deriz kâinatta
Gün olur: Bağrımıza taş basar, döğünürüz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.