Yeni Kabine... Başbakan “kiralık liberal” tezgâhını gördü mü
“Liboş evlerinde bir araya gelmeler”, “sözde aydınlarla buluşma” organizasyonları, aile yapımızı hedef alan birtakım “rezil dizilerin” oyuncularına ödül törenlerine handiyse “Bakanlar Kurulu” olarak katılmalar vesaire...
•
Yıllar böyle geçti...
“Entel-dantel” takımı, sürekli olarak “size destek veriyoruz ama!”yı telkin etti bu millete...
“Ama değişeceksiniz!..”
“Ama batılılaşacaksınız!..”
“Başörtüsü ile okula gitmek istiyorsanız, homoseksüelleri savunacaksınız, papaz okulunun (sadece patrikhaneye bağlı olarak) açılmasına destek vereceksiniz!..”
“Bir alabilmek için bin vereceksiniz!..”
“Verip verip de o biri de alamayacak olursanız, AB kriterlerinden faydalanacaksınız!..”
Lâf lâf lâf...
Tavsiye, telkin, tehdit!..
Bunlar kaç paralık adamlardır, ne yerler ne içerler, hangi lobilerden beslenirler?..
Arkalarında kimler vardır, kimler tarafından fonlanmaktadırlar?..
Ve havaları, önemleri nereden gelmektedir?..
Ne üretmişlerdir, hangi çalışmalarıyla isimlerinden söz ettirmişlerdir?..
İkide bir adres gösterdikleri batıda kim takar bunları?..
Kim adam yerine koyar!..
•
Bunlar “kirli” adamlar, lobilerin basit adamları, AK Parti üzerinden toplumu “hizaya getirme” operasyonunun uzantıları!..
“Başörtüsüne özgürlük” gibi, “katsayı adaletsizliğine son”, “Kur'an eğitiminde yaş sınırlamasına hayır” gibi belli başlı mücadele alanlarımızda bizlere destek verir görüntüsü veren bu liboşların, son derece aldatıcı ve tehlikeli bir taktikleri var...
Dikkatinizi çekiyordur mutlaka;
Ağızlarını her açtıklarında “Avrupa Birliği'ne uyum”dan bahsediyorlar!..
Her fırsatta, “Önünüzdeki engelleri ancak AB yardımıyla aşabilirsiniz”i telkin ediyorlar!..
Onlara bakarsanız, Türkiye'nin başka bir şansı yoktur!..
Bu ülkenin “köylü ruhlu insanları” temel problemlerini AB veya bir başka dış baskı unsuru olmaksızın çözemezler!..
Türkiye, AB hedefinden uzaklaşırsa, “kurda kuşa” yem olur!..
Hak ve özgürlük mücadelemizin başarıya ulaşması ancak “dış desteğe” bağlıdır!..
Zaten hep öyle olmuştur bunlara göre; “Tanzimat, Meşrutiyet” vesaire...
Hep dış baskılarla gelmiştir!..
•
Yüzyıllar boyunca “medeniyetin” adresliğini üstlenmiş olan bu asil milletin birikimleri “yok” hükmündedir telkinlerince...
Batı hukukçularının hayranlıkla inceledikleri Kanunnâmelerimizin, yine batılıların “Pax Ottoman” başlığı altında ele aldıkları “Farklı kültürleri yüz yıllar boyunca huzur içinde bir arada yaşatabilme muvaffakiyetinin” hiçbir önemi yoktur...
Onlar için, AB'nin “sömürü” üzerine bina ettiği “medeniyet”(!)i vazgeçilmez modeldir...
Ve Türkiye'yi düze çıkartacak yegâne “medeniyet projesi”dir!..
•
Türkiye'nin geleceğini nasıl olur da “dış iradenin” keyfine bağlarız?..
Koca ülke, AB kriterlerine sığar mı?..
Ve AB'nin “çoklu standarttan” başka kriteri var mı?..
Bizdeki liboşlar da biliyor ki, AB çıkmaz yol!..
Öyle, “Kur'an eğitimi, başörtüsü, katsayı adaletsizliği” gibi meselelerde, o meşhur “İslâmofobia” mevzuundan dolayı bize çalışacakları filan da yok...
Liboşlar bunu çok iyi biliyorlar ve zaten bildikleri için bizi “oyalıyor”lar!..
AB dalgasına, “homoseksüel hakları”(!)nı, “papaz okulu”nu geçirebilirlerse, “tarımsal alanlarımızı ve köylerimizi tamamen bitirebilirlerse”, bu memleketin has evlâtlarını birer “tüketim manyağı” haline getirebilirlerse işlerini görmüş olacaklar!..
Böyle bir Türkiye'den “kapitalist sömürü odaklarına” zarar gelmez!..
Böyle bir Türkiye'nin “medeniyet” iddiası olmaz ya da geçmişten gelen iddiasını bugüne ve yarınlara taşıyamaz!..
•
AK Parti uzun süre bu liboş takımının “yanıltıcı” ve “oyalayıcı” propagandasının etkisinde kaldı.
Bu süreç içinde, partiyi omuzlayıp iktidara taşıyan, teşkilât yükünü sırtlanan ve her seçimde canını dişine takarak zaferleri getiren kadrosuyla gönül bağı “ciddi” manada zayıfladı!..
Vaatlerinin hiçbirini yerine getirememiş olmasının yanısıra, “başörtüsüne özgürlük” gibi birtakım mücadele alanlarında devraldığı noktanın bile gerisine düşmesi, içte hissedilen tepki dalgasının dışa taşmasına yol açtı...
Sayın Başbakan da çok iyi bilir ki; bir siyasi hareketin “yok olmaması” için mutlaka ve mutlaka “çekirdek seçmene” ihtiyacı vardır.
ANAP, DYP gibi partiler, çekirdekleri olmadığı için yok olup gittiler. Saadet ve MHP gibi partiler ise onca seçim başarısızlığına rağmen “temelin” sağlam olmasından dolayı ayakta kalabildiler.
AK Parti'nin “çekirdek” seçmeni yüzde kaçla ifade edilebilir tam olarak kestirelemezse de, “yok olup gitmemenin” ancak bu vefakar kitlenin gayretlerine bağlı olduğu kesindir!..
•
Meseleyi “Kabine revizyonu”na getirecektim de, yerim bitti.
Yeni kabine “Milli Görüş”e mi dönüşü ifade ediyor yoksa “başka mesajları” mı var?..
Yarın kısmetse oralara gelelim.
Revizyona devam.