Serdar Arseven

Serdar Arseven

AK Parti'nin “Milli Görüş” hamlesi?..

AK Parti'nin “Milli Görüş” hamlesi?..

Evet, dünden devam edeceğim de...
Müsaadenizle, “kara mizah” misali bir “gaf”a şöyle bir değinmiş olayım.
Efendim, dün Meclis'teydim.
Devlet Bahçeli'yi izlerken, “Koskoca partide, Genel Başkan'ın önüne doğru dürüst bir konuşma metni koyacak liyakatte bir isim yok mu?” diye düşünmekten alamadım kendimi...
Neden mi bahsediyorum?
Bahçeli'nin “kabine revizyonunu” değerlendirirken kullandığı şu ifadelerden: “(...) hükümete milletvekili olmayan birisinin atanmasının; Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde göstermiş olduğu milli egemenlik vurgusuyla ve Cumhurbaşkanı’nın Meclis içinden seçilme yönündeki ısrarıyla çeliştiğini ifade etmek isterim.”
Neyi eleştiriyor Bahçeli?..
Dışişleri Bakanlığı'na, vekil olmayan Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu'nun getirilmiş olmasını!..
Bu, “Milli Egemenlik vurgusuna aykırı bir tutum”muş!..
Evet;
Sayın Bahçeli, iktidarları döneminde (hem de ABD'den) Bakan ithal ettiklerini unutmuş olabilir...
Olabilir de...
O metni hazırlayıp önüne koyana ne demeli!..
Eee...
Bahçeli böylesine büyük bir “gaf” yapar da futbolcu Başbakan kaçırır mı?..
“Önce aynaya bir bak; Derviş'i kendi hükümetinize dışarıdan almadınız mı?” demek suretiyle topu doksana takmış oldu!..
Amma vahim bir vaziyet!
VE GELELİM ASIL KONUYA
Dünkü yazımızı şöyle bitirmiştik:
“Yeni kabine 'Milli Görüş'e dönüşü mü ifade ediyor yoksa 'başka mesajları' mı var?..
Yarın kısmetse oralara gelelim.”

Kaldığımız yerden devam:
Bir kısım yorum erbabı, Başbakan Erdoğan'ın “kabine revizyonunda” Milli Görüş kökenlilere ağırlık vermiş olmasından yola çıkarak...
Ve de “şablonculuğu” elden bırakmayarak, “eskiye dönüş” kıvamında yazılar kaleme almakta...
Saçma!..
Sanki Milli Görüş öyle olduğu yerde sayıyor!..
Dönüşüm, değişim, bu camiayı hiç etkilemiyor; bu camia kendi içinde birtakım sorgulamalar yapmıyor ve yeniden iktidar olabilmek için ortaya konulması gereken “yenilik”lere zihin yormuyor...
Kendisi “yenileşme” halinde bulunan bir yapıya nasıl döneceksin?..
Zamanı durduran, gelişmeleri ıskalayan yaklaşımlar bunlar!..
AK Parti, bir kabine revizyonuyla “Milli Görüş'e dönüş” yapmış olacak...
Ve bundan dolayı da laik rejim büyük bir tehditle karşı karşıya kalacak!..
Saçma!..

Ortada “eskiye dönüş” filan yok.
Son revizyonla Bakanlığa atanan “Eski Milli Görüşçü”lerden hiçbiri, geçtiğimiz 6 yılı “Milli Görüş'e dönüş” çalışmalarıyla geçirmedi!..
Bununla birlikte;
Bir kişinin ya da camianın, hatıralarını, geçmişini bir anda yok etmesi filan da mümkün değildir.
AK Parti'nin hali belli;
“Kitle partisi” olmanın normal sonucu olarak “koalisyon” niteliğindeki bir siyasi yapı.
Orada; mevcut laiklik uygulamalarına tepki duyan da, homoseksüellerin toplantılarına katılıp, cinsel sapkınlara teminat veren de var...
Ergenekoncuların kökünün kazınmasını canı gönülden arzu eden de var, Ergenekoncu evinin aranmasından dolayı ne kadar üzgün olduğunu söyleyen de...
Her kesimden adam var ve tabii ki; “Milli Görüş”ün ana özelliklerini bünyesinde taşıyanlar da var.

Bugüne kadar AK Parti'den bakan olanları şöyle bir alt alta dizdiğimizde; hiç de öyle “Milli Görüş” ağırlığını görmüyoruz.
Yeni kabinede de, Milli Görüşçü olmayanlar, üçte ikiyi oluşturuyor.
Bu partiyi kuran kadro, ağırlığı “öbür taraflara” vermek suretiyle büyük fedakarlıkta bulundu zaten ve halen de bulunuyor.
İşin sayısal boyutu böyle.
Son revizyona ilişkin “Milli Görüşçüler ağırlık kazandı” çerçeveli değerlendirmeler pek de sağlıklı değil yani...
Olan biten, Başbakan Erdoğan'ın “vatandaşın son yerel seçimde yaptığı uyarı”yı dikkate almasından ve önümüzdeki zorlu dönem için daha dinamik bir ekip oluşturmasından ibarettir!..
Bir önceki Bakanlar Kurulu iyice verimsiz hale gelmişti.
Yeni bir heyecan ve “tabii tabanı” bir süre daha idare edecek isimler lazımdı.
Zaman bir değerdir; taban tepkilerini kanalize etmek suretiyle liderine zaman kazandıran isimler de az iş yapmış olmazlar!..
Meselenin bir tarafı böyle...
Öbür tarafta da, “AK Parti”yi çetin bir süreçten geçmeye mecbur eden” gelişmeler var.
Küresel ekonomik kriz;
Ermenistan, Azerbaycan, İsrail ve Yunanistan’la ilişkilerin geldiği kritik nokta;
Kuzey Irak-Güneydoğu Anadolu bağlamındaki sıkıntılar;
Yeni anayasa tartışmaları;
Ve tabii ki Ergenekon süreci.
Başında bir türlü dert bulunan ve neredeyse bütün kritik meselelerde “dananın kuyruğunun kopacağı” noktaya gelindiğini gören Başbakan; bu zorlu süreçleri, kâh oyalayarak kâh çözüm üreterek atlatmakta kendisine en fazla yardımcı olacağını düşündüğü isimleri tercih etti.
Böyle olunca da, en kritik noktalara Milli Görüş kökenlileri ya da Milli Görüş'ün manevi dünyasına uzak olmayanları yerleştirdi!..

Yani mevzu şu ki; Başbakan'ın iç dengeleri de hassasiyetle kollayan tercihleri, pratik ihtiyaçlardan kaynaklandı.
Başbakan, bu zorlu süreçte bağlılık ve liyakatlarına tam manasıyla güvenebileceği vekillere ağırlık verdi.
Ve tabii bunu yaparken de vitrine; “Laiklik elden gidiyor” çerçeveli yaygaraların önüne geçmeye yarar birtakım unsurları yerleştirmeyi de ihmal etmedi.
Demek oluyor ki; önümüzdeki günlerde çok daha dirayetli bir Bakanlar Kurulu tablosuna ihtiyaç olacak!..
Bu revizyon meselesini “güncel ihtiyaçlar” çerçevesinin dışına taşırıp da, “Milli Görüş”e dönüş olarak nitelendirmek doğru olmasa gerek.
Hiç kimse geçmişe dönemez...
Ve geçmişi de silemez!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi