Başbakan Eğitimi Ciddiye Almalıydı…
Lafı gevelemeden söyleyelim, yeni bakanlar iyi güzel de, Milli Eğitimi anlamadım. Yoksa Bülent Arınç ve Ahmet Davudoğlu’na çok sevindim. Sadullah Ergün ve Nihat Ergün’e güven duyarım. Diğer yenileri pek tanımıyorum. Böylece tanımış olacağız herhalde.
Başarılı bir çalışma gösteren sevgili silah arkadaşım Faruk Çelik hariç, yeri değiştirilenleri saymayalım. Tertibimi bu vesile ile bir kere daha tebrik ederim.
Gelelim Milli Eğitim Bakanına. Kişiliğine bir itirazım yok. Madem bakanlık için bayan aranıyor, hem de iş hayatında tesettürsüz bir bayan aranıyor mecburiyetten, olsun Nimet hanım. Sakin, olgun, uyumlu duruşu ile bugüne kadar pek rahatsız edici bir işine rastlamadık.
Peki anlamadığım ne mi?
Eğitimci olmaması!..
Yetmez mi?
Bence yeter. Bence Milli Eğitime eğitimci bir bakan gelmeliydi. Bence bu eğitim mesleğine ve camiasına bir hakarettir.
Bu zamana kadar Milli Eğitime geçmişe göre iyi bir bütçe ayıran, öğrencileri burslarla destekleyen, okulları bilgisayarla donatmaya çalışan Sayın Başbakan, bunu yapmamalıydı.
Evet, eğitim için bunca gayret eden Başbakan, eğitimin bizzat içinde çok şeyler görmeyenince bakanını değiştirmekte haklıdır. Fakat o da bilir ki, “işler ehline verilmezse, kıyamet kopar.”
Yeni bakanın biyografisine baktım: “1965 yılında Karaman - Ayrancı’da doğdu. 1988 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1990 yılından itibaren serbest avukat olarak çalışmaya başladı. 1 Mayıs 2009 tarihindeki Seçim Revizyonu ile Milli Eğitim Bakanlığı’na atandı.”
Türkiye bu yanlışı daha evvel de çok yaptı.Hatta nerdeyse bir gelenek oluştu yanlışta. Mustafa Kalemli, Erkan Mumcu, Hasan Celal Güzel, Köksal Toptan, Metin Bostancıoğlu, Nahit Menteşe, Nevzat Ayaz, Orhan Oğuz, Turhan Feyzioğlu, Turhan Tayan, Vehbi Dinçerler, Şinasi Orel… hatırladığım eğitimci olmayan Milli Eğitim bakanlarıdır.
Bunların çoğu hukukçu, birazı doktor, birazı iktisatçı ve mühendis. Şimdi anlıyor musunuz millisiz eğitim niye felç!
Başbakan ve de herkes şu soruya açık yüreklilikle cevap vermeli, acaba sağlık bakanlığına bir eğitimciyi atayabilir miydi?
Ya da Adalet Bakanlığına bir doktor atayabilir miydi?
Maliye bakanlığına bir hukukçu olur mu?
Tarım bakanlığına bir sanayici mesela?
Soruları uzatmayalım, bunların hepsi de yanlış olur, hatalı olur. Şık da olmaz. Şıklık ne kelime, hatta ayıp olur, çirkin olur.
Peki ama bu siyasetçiler Milli Eğitime bu yanlışı, hatalıyı, şık olmayanı, ayıp ve çirkin olanı niye yaparlar?
Evet, niye yaparlar?
Başkaları neyse, ama “emanetleri ehline verme ilkesini, değilse kıyametin gözlenmesini” en iyi bilenlerden biri olarak Sayın Başbakan bunu yapmamalı ve Milli Eğitimi ciddiye almalıydı…