Resul Tosun

Resul Tosun

Kabine mi teşkilat mı?

Kabine mi teşkilat mı?

Önyargılı olmak insanı daima zorda bırakır. Önyargı sahibinin gerçekleri görmesine de engeldir. Kişisel nefret ve sevgi de bazen önyargı gibi insanın gerçekleri görmesine engel olur. Bu olumsuz sıfatlar gazeteci taifesinde ise çok çabuk ortaya çıkarak sırıtır ve çoğu kez de polemik sebebi olur.

Tıpkı yeni kabinenin şekillenmesinde hem başbakan hem de bazı bakanlar hakkında birbirine tam yüz seksen derece zıt değerlendirmelerin yapılması gibi.

Bakıyorsunuz bir kesim başbakanı şeriatı getirmeye çalışan bir mücahit olarak değerlendiriyor, bir diğer kesim ise siyonizme hizmet etmekle itham ediyor.

Her ikisi de önyargı, her ikisi de başbakana ve kimliğine duyulan nefretin eseri.

Mehmet Barlas bu gerçeği dünkü yazısında, "Avrupa Birliği'ne Türkiye üye olsun diye çabalarken "Liberal", Bülent Arınç'ı Bakan yaparken "Milli Görüşçü", DTP'ye rest çekip onları görmezden gelirken "Milliyetçi", Oferlere Galaport'u verirken "Siyonist", Şimon Peres'e sert çıkarken "antiSemitik" bir kimlik sergilediği yazılıp söylenmiyor mu?" diyerek sorgulamış.

Kabine değişikliği bir anda gündeme damgasını vurdu ve hemen herkes eğilimine göre kabine değerlendirmesi yaptı.

Birçok kalem sahibi kabinedeki değişikliği seçim sonuçlarıyla ilişkilendirdiler.

Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü görebildiğim kadarıyla seçim sonuçlarında vekiller ve bakanlardan ziyade genel seçim stratejisi etkili oldu. Adayların etkisi de yabana atılamaz tabiî ki.

Seçimlerin sonucunu kutuplaşma, adaylar ve lokal şartlar belirledi.

Yoksa başarılı olduğu herkesçe teslim edilen Antalya belediye başkanının seçim kaybetmesini nasıl yorumlayacaksınız? Seçimlerdeki kutuplaşma Antalya gibi hassasiyeti farklı bölgelerde seçmen güçlü sol adaya yöneldi. İç Anadolu ve Karadeniz'de seçmen sağdaki güçlü adaya yöneldi. Bu yüzden sevilmeyen ve başarısı tartışmalı birçok aday sırf bu kutuplaşma sonucu seçildi. Bu kutuplaşmada Tayyip beyin karizması AK Parti'yi öne çıkardı.

Doğu ve güneydoğuda ise seçimin sonucunu örgütün tehdidi etkiledi.

Durum böyleyken mesela başarılı bir bakan olan Hüseyin Çelik'in Van'da seçim kaybedildiği için kabine dışında bırakılması yorumları bana saçma geliyor. O zaman Mehdi bey niye bakanlığa devam ediyor? Diyarbakır'da seçim mi kazanıldı?

Ben seçimlerden sonra sorumluluğun kabinede değil parti yönetiminde olduğunu bu yüzden de kabine değişikliğinin seçimlerdeki düşüşü telafi etmeyeceğini bu sütunda yazdım.

Fakat kabinenin tayini tamamıyla başbakanın inisiyatifinde ve takdirinde olduğu için hiç kimsenin buna itiraz etme hakkı yoktur. Kimi niye görevlendirdiği konusunda kimseye hesap verme durumunda da değildir.

Ama herkes değerlendirme yapmakta serbesttir hatta değerlendirmeler ve tepkiler başbakanın kendi takdirini değerlendirmesi açısından faydalıdır da.

Bana göre önceki arkadaşlar da başarılıydı ve kabine değişikliği partinin inişe geçmesine etki etmeyeceği için gerekli değildi. Fakat değişim ve yenilik faydadan hali değildir. Kabine değişikliği bu açıdan bence de faydalı olmuştur. Mesela Arınç, Davudoğlu, Dinçer, Ergün ve Yıldız gibi önemli şahsiyetlerin kabinede yer alması fevkalade isabetlidir.

Ama tekrar ediyorum bu değişiklik partideki çözülmeyi etkilemez. Parti MYK'sı Dengir beyden sonra tamamen meyvesiz ağaca dönüşmüştür. Teşkilatlarda ve mensuplarında AK Partililik bilinci yoktur, oluşmamıştır. Bu durum, öncelikli olarak hükümetin değil partinin sorunudur. Gelecek seçimleri de büyük oranda etkileyecek olan teşkilattır.

AK Parti hükümetleri bütün eleştirilere rağmen başarılı hükümetlerdir. Ancak bu başarısını halka yansıtmakta teşkilatlar yetersiz kalmaktadır.

Bunun baş sorumlusu da elbette ki parti yönetimidir.

Çok basit bir misal vereyim. Seçimlerden önce Sağlık Bakanlığı amansız rakipleri tarafından bile takdir edilen bir uygulamaya imza attı. Kot kumlama yöntemini yasakladı. Kansere yakalanmış binlerce insanı rahatlatan ve yakalanmaya mahkum binlerce işçiyi büyük bir beladan kurtaran bu uygulamadan acaba kaç AK Partilinin haberi oldu? Bu o kadar önemli ve büyük bir icraat ki bu genelgeden sonra partinin sorumlusu ben olsaydım her ilde konferanslar, seminerler, toplantılar, basın açıklamaları, televizyon programları düzenler ve düşmanlarına bile "AK Partiye helal olsun." dedirtirdim. Duyanlar zaten takdir ediyor. Önemli olan duyurmak! Misalleri artırabiliriz.

Demem o ki, Tayyip bey bana göre başarılı bir başbakandır ve birkaç dönem daha görevde kalması ülkemizin menfaatinedir. Bunu sağlayacak olan da parti teşkilatıdır.

İnşallah parti yönetiminde de teşkilata heyecan verecek AK Partililik bilinci geliştirecek tecrübeli ve etkin isimlerle yer verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi