Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Topraklarından silah fışkıran ülke!

Topraklarından silah fışkıran ülke!

“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda..”
Almancıların komplosuna uyduk Rusya’ya saldırdık, sonuç İngiliz ve Fransızlar Çanakkale’den saldırdı. Ardından Ruslar Kafkaslar’dan girdi. Derken “Çanakkale geçilmez” ya, İngilizler de “O zaman biz de Filistin’den gireriz” dediler.. Sonuçta 3 cephede birden çöktü imparatorluk ve “Geçilmez sanılan Çanakkale” geçildi ve İstanbul işgal edildi..
O zaman “Toprağı sıksan şehid fışkıracak” deniyordu. Çünkü “Yüzbinlerin ölümü” ile sonuçlanan bir yenilgi yaşamıştık.. “Çanakkale içinde vurdular bizi / ölmeden toprağa gömdüler bizi”. Allahuekber dağlarında donduk, Filistin’de yandık! Çanakkale’de “enkaz-ı beşer...”e döndük!
Şimdi hâlâ ceset ve silah fışkırıyor topraktan..
Ölüyor, öldürüyoruz.. Ölümüne bir hayat bu!
Yüzbinler ovada bekliyor, onbinler dağda yaşıyor.. Ellerde silah..
Soğuk savaşta birbirimizi vurduk, sinsice, kahpece! Aynı vatanın çocukları birbirlerini boğazladılar.. Ve birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretti.
“Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir.” “Yılanın başını küçükken ezmek gerek” değil mi yüzbaşım! Askeri savcı, milliyetçi gençleri komünizm tehlikesi karşısında uyarıyordu.. Sonuçta “Her.. şey.. vatan.. için..”
Ne bilelim biz NATO tatbikatına giden savaş gemilerimizde eroin taşıyanlar olduğunu, ne bilelim Kısmetim’de dönen dolapları..
“Su insanı boğar, ateş yakarmış/Her doğan günün bir dert olduğunu/İnsan bu yaşa gelince anlarmış”
Kimimiz ülkeyi Amerikan işgalinden, kimimiz Rus işgalinden, komünizmden kurtarmaya çalışıyordu..
Meğer bir ülke böyle işgal edilirmiş..
Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sağ-sol, ilerici-gerici, şeriatçı-laik..
Yetmez, işçi-patron..
Daha daha, gelin-kaynana, kadın-erkek, yaşlı-genç tutan tutanın boğazına sarılmalı..
Tarih ve bugün.. Şark cephesinde son 100 yıldır değişen fazla bir şey yok. Bu olay bölge tarihine “Zenkırt katliamı” olarak geçecek.. Büyüklerimiz köyün adını değiştirmişler, “Bilge köyü” demişler.. Mardin’in “Bilge köyü”ne yani “Zenkırt”e bağlı Kırkçeşme yani “Çelkani” mevkiinde yaşanan olaylar kolay kolay unutulmayacak..
Dikkat ederseniz bu köyün adı yok! Bu insanların da.. Bir korucu köyü.. “Atabeyler sanıkları”nı “vatansever çocuklar” diye tanımlarsanız olacağı bu. Bunlar da işte onların yetiştirmesi..
Saldırıda 6 oğlu, 6 gelini ve 8 torununu kaybeden 70 yaşındaki Hacı Sultan Çelebi ne yapsın şimdi. Bana onu söyleyin.
Şimdi oturup bize yeni komplo teorileri üretmek düşüyor.. Altan’ın yazısına not düşmüşler. “Alparslan Arslan yakalanmamış mıydı? Mesela bu katliamı yapanlar büyük bir menfaat karşılığı taşeron olarak gerçekleştiremez mi? Burası Türkiye, toprağından silahların fışkırdığı ülke. Yeni gelişmeyi söyleyeyim. Bir internet sitesinde okudum, bu katliamın planını biri yapmış. Yani emri veren biri var. Kim o! İnternet sitesinde adı da var adamın.. Kimbilir biri hedef saptırıyordur belki de. Benden bu kadar. Ya da bazı provokatörler DTP binalarına saldırabilirdi. Başbuğ paşa terörün üzerine kararlılıkla gitmekten söz edebilirdi.. Failler maskeli olduğuna göre pekala bu iş PKK saldırısı gibi de lanse edilebilirdi.. Baykal, Erdoğan’a “Bırak Ergenekon safsatasını, Bilge köyü halkının can güvenliğini koru” diyebilirdi. Bahçeli Hükümeti istifaya davet edebilirdi. Malum sivil toplum örgütleri orduyu göreve çağırabilirdi. İşte böyle bir Allah'ın kulu katliamın bu boyutunu gündeme getirmiyor. Neymiş efendim, sanıklar yakalanmışmış. Yakalandı, yakalanmasında bu birilerinin organizasyonu olamaz mı? Sanıklar, itirafçılar önceden ayarlanmış olamaz mı? Danıştay saldırısı ne çabuk unutuldu!.
Neyse ki, bu cinayet PKK ile ilişkilendirilmedi. Saldırıya uğrayanların tümü öldürülmüş olsaydı, PKK ile ilişkilendirilip uçaklarımız Cudi Dağı’nda bomba atıyor olabilirdi. Sokaklarda Türk bayrağı ile ‘kahrolsun PKK’ diye naralar atılabilirdi.”
Bu bireysel bir olay değil. Aniden patlayan bir öfke sonucu da değil. Namaz saatinde hamile kadınlar, çocuklara da nişan alınıyor.. Gerekçeye bakar mısınız: “Siz kızınızı bize değil de neden başkasına verdiniz?” Olur mu böyle bir şey?. Bunun için katliam yapılır mı? Herkesi öldürecekler ki, intikam alacak kimse kalmasın. Peki şimdi karşı taraf intikam için silaha sarılırsa ne olacak?
Suçu üstlenenler, bu katliamın gerçek failleri olmayabilirler.. Ya da gerçekten tetiği çeken el onların eli ise, arkasında kim vardı? “Bu işler bu noktaya nasıl vardı?”dan önce, bu karar kimler tarafından ne zaman, nasıl alındı, ona bakmak gerek.. Yoksa birileri, bu süreçte ortadan kaldırılması, susturulması gerekiyordu da, bu iş, tarla davası, kız meselesine indirgenerek, tek kişi yerine topyekun bir aile hedef seçilerek birileri susturulmaya mı çalışıldı?
Madem yeni bir Terörle Mücadele Müsteşarlığı kuruyorsunuz. 365 gün ve 24 saat faaliyet yapacak. Buyurun.. Buradan başlayın..
Bu işi, sadece bu yaşanan olaya bakarak çözemezsiniz. Geriden ele alın. Tek tek şahıslar, olaylar, yukarı ile ilişkilerin, yatay ve dikey bir şekilde sorgulanması gerek..
Ergenekon’u biraz daha derinleştirirseniz, bakın istifa eden, intihar edenlerin yanında birileri suç ortaklarını ortadan kaldırmak, ya da tanıkları yok etmek için, zimmetlerini ve cinayetlerini gizlemek için düğmeye basabilir..
Ergenekon’un ucu muvazzaflara da, siyasilere de, bürokratlara da, korucusuna da gelir dayanır.. Dışarıda kimse kalmaz..
Sayın Baykal, elindeki “boru” değil!?. Boşunu gözümüzün önüne yaklaştırarak arkadaki doluları gizleyemezsin.. Paşam, gerçekten topraktan ceset ve silah fışkırıyor. Daha zabta geçmeyenler var. Daha asıl depolara ulaşılmadı.. Gerçekler “yok” demekle yok olmuyor..
Haydi STK’lar araziye. Hadi.. Hadi üniversitelerin sosyal siyaset planlamacıları, psikologlar, pedagoglar, sosyologlar. Hadi ilahiyatçılar.. Bilge köyüne gidelim. Hadi bölgeyi yakından tanıyan, bilen, araştırmacı gazeteciler. Hadi şu cinayeti çözelim.. Yoksa bunun arkası gelir.
Anzak ayinleri, Çanakkale’de ne olduğunu anlamaya yetmiyor.. Bu son katliamı sadece kınamış olmak da yetmiyor.. Yapacak çok işimiz var.
Bari bu 100 yıllık makus talihimiz artık son bulsa. Bu kan aklımızı başımıza getirse.. Bu toplumsal cinnet, kan davaları artık son bulsa!
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi