Bilge köyü katliamı ve arka bahçesi
Siyasi başkanlar, psikologlar ve sahanın uzmanları görüşlerini, beyanatlarını verdiler. Kusura bakmayınız ama sadece havanda su dövdüler. Alışılagelen standart cümleler ve ifadeler kullanılarak çirkin olayın failleri teröristlikle, töre ve adetlere bağlılıkları ile ele alındılar ve zihinlerde ezberlenmiş cümleler tekrarlandı. Ameliyatlık hastaya, pansuman tedavi yapılır gibi tavır alındı. Bu ülkede yaşayan bir insan, Müslüman ve vatandaş olarak kişisel görüşlerimi değil, gerçekleri söyleyecek olursak, hem doğruyu konuşmuş oluruz ve hem de bu ve benzeri olayların yaşanmaması için çözümün ne olduğunu kamuoyu ile paylaşırız.
Bir insanın davranışlarını yöneten merkezler üç maddede özetlenmiştir: Zihin, kalp ve nefis. Bu üç temel konunun negatifleri, olumsuzlukları, yanlışa yönlendirmeleri ise ancak eğitim ile mümkündür. Ne yazık ki laikliğin kabul edildiği günden beridir, zihin, kalp ve nefis eğitimi devre dışı tutulmuştur.
Kur’an, Bakara Sûresi’nin 30. ayetinde müthiş bir gerçeğe dikkatimizi çeker. Rabbimiz yeryüzünde, kendi emir ve talimatlarını uygulayacak bir insan yaratacağı bilgisini meleklere verince, melekler “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan dökecek kimseler mi yaratacaksın” karşılığını vermiş, Allah ise, “Şüphesiz ben, sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurarak, yaratacağı Âdem isimli insana bütün isimleri öğretmiştir. Yani, insana, eşyayı değerlendirme imkânı verdi. Varlıklar ile semboller arasında zihinsel bağ kurma yeteneği bağışladı. Varlıkların niteliklerini, işlevlerini araştırıp öğrenme, eşyayı kullanma ve böylece varlıklar üzerinde tasarruf edebilme gücü verdi. Özet olarak, insan benliğinde sınav-imtihan sebebiyle bulunan kan akıtmak ve düzen ve intizamı bozmak durumunda olan nesneleri terbiye etti. Kur’an ayetlerini açıklama ve yorumlamada uzmanlaşmış ilim ehli şu tespiti yapmıştır: Her insanda bu iki negatif özellik vardır. Bu olumsuz yönleri ancak eğitimle terbiye eder ve nötr duruma sokabilirsiniz...
Bir asra yakındır, insanın davranışlarını yönetme gücünde olan zihin, kalp ve nefis, terbiyeden, eğitimden uzak tutulunca, Rus bilim adamı Pavlof’un dediği gibi insan kudurur. Kuduran köpek ise önüne gelene saldırır. İnsan da kuduran köpek gibi her tarafa saldırmaya başlar.
Hâlbuki Kur’an-ı Kerim, insanı değil, saldırgan, parçalayıcı olan azgın köpeklerin bile eğitileceği üzerinde durmuş, insana gerekli olan bilgiyi vermiştir. (Maide Sûresi. 4. ayet)
Bir asırdır, cahillik konusunda resmi ideoloji sahipleri ile mü’minler arasında farklı anlayış ve kavrayış söz konusudur. Okumayı ve yazmayı öğrenmiş olan birini, aydın diye piyasaya süren zihniyet, ülkeye ve ülke insanına en büyük kötülüğü yapmıştır. Her gün gazetelerde okuyup, televizyon haberlerinde dehşetle izlediğimiz hadiselerin özneleri-faillerinin büyük bir kısmı yakasında kravat, elinde çanta ve çağdaş görüntüsü ile hepsi aydın ve ilerici(!) Ergenekon terör örgütüne ismi karışmış veya bağlantısı kanıtlanmış olan insanların rütbeleri, bilimsel kariyerleri, kültürel(!) seviyeleri ortada.
Kimliği, kariyeri, konumu ne olursa olsun, gerçeklerden uzak ve mesafeli olan ve yaşayan her insan Kur’an’a göre cahildir. Cahil olan bu insan, fırsat bulduğu zaman para da çalar, insan da öldürür, şeytana da tapar ve taptığı şeytana kurbanlık genç ve güzel kızlar arar. Böyle değilse, yaşanan ve gelişen olayları ne ile ele alıp yorumlayacağız? İşte her şey ortada. Doğu insanı adet ve töreler sebebiyle bu işleri yapar diyelim, peki batıda yaşayan insanın yaptığı rezaletleri nereye koyacağız? Mazı’nın Bilge köyü değil, yeryüzünün en kutsal şehri Mekke bile olsa, cahil insan, her çeşit kötülüğü yapmaya müsait olan bir insandır. “Öleceğiz-öldüreceğiz” sözünü kullanan insanların konuşurken yüz hatlarına dikkat ettiniz mi? O yüz hatlarının verdiği mesajı okuyabildiniz mi?
Üniversite öğrencisi değil, lise öğrencisinin kız arkadaşı sebebiyle, sınıf arkadaşını bıçaklayıp öldürmesini laiklikle mi, demokrasiyle mi, cumhuriyetle mi veya aydın-ilerici kavramlarıyla mı ele alıp inceleyeceğiz? Lütfen ayaklarımızı yere değdirelim. Resmi kimlikle, resmi cümleler, alışılagelen beyanatlar hep havanda su düğmeye benzeyecek, bugün Bilge köyü, yarın falan şehir, diğer gün falan okul derken, Allah’a müracaat ederek: “Rabbimiz. Bir zamanlar bu ülkede bir tavuk bile kümesinden çalınmaz ve keyfi olarak kesilip öldürülmezken, bugün ne oluyor ki dünyaya bedel olan insanlar hayvan boğazlanır gibi öldürülüyor, nerede hatta ettik Ya Rabbi?” sualine dönmemiz gerekiyor.
Mahallede üç-beş insanın dini sohbet yapmasını, “Laiklik elden gidiyor, irtica hortladı(!)” diyerek geçirilen bir asrın hesabının Allah’ın huzurunda görüleceği günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Hıristiyan bir bilim adamına gösterilen saygı ve değerin onda birini âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’e göstermeyen aydın(!) geçinenlerin ahret kimliğini, mahkemedeki duruş kimliğini ve neleri konuşacağını cidden merak ediyoruz. 30 bin insanın katili olarak konuşulan terörist başının, tıraşını, yiyip içmesini, yatıp kalkmasını gündemine alıp, âlemleri yaratan Allah’ın katından gönderdiği hayat tarzını, ülkenin geriye gitmesine sebep gösterenlerin yüce mahkemedeki savunmalarını dört gözle bekliyoruz. Ne var ki bu konulardan biz inanan insanlar da yakamızı kurtaramayacağız. Çünkü bizler de suçluyuz. Bilge köyümüzün namaz halinde iken öldürülen ve inşallah şehitlik makamı ile Allah’a kavuşan kardeşlerimize rahmet, yakınlarına, akrabalarına ve duyarlı ülke halkımıza ise sabr-ı cemil diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.