Ayıp olmuyor mu?
Bütün dünya ‘iyi’ye doğru gitmeyi teşvik ederken, ‘bizimkiler’in inatla ‘kötüye’ doğru gitmek istemesi ve ‘kötülük’leri teşvikte ısrarcı olması insanı üzüyor. Elbette hadiselere sadece siyah ve beyaz olarak bakmamak, ‘ara tonlar’ın farkına varmak da gerekir. Fakat, hanımların ‘tesettür’ü tercih etmesinden ürkmek, korkmak, onların bu tercihini ‘tehlike’li addetmek kime ne kazandırır?
Türkiye ve dünya gerçeklerinden habersiz olan ‘bizimkiler’ her fırsatta insanların inançlarını, giyimlerini, kuşamlarını ‘tehlikeli’ görmek ve göstermenin peşinde. Üstelik bunu hiç ilgisi olmayan yer ve zamanlarda yapmaya çalışıyorlar. Tesettür ve başörtüsü gibi konuların aleyhindeki haber ve yazıları gazetelerin ‘toplum’ ve ‘siyaset’ sayfalarında görmeye alışmıştık, ama iş bununla kalmadı. Artık bu aleyhtarlık mahut gazetelerin ‘ekonomi’ sayfalarına da taşındı! Bu gidişle aynı anlayışı spor sayfalarında da görürsek şaşmayacağız.
Neymiş; ‘küresel enerji devi Shell’in Global Perakende Başkan Vekili Josef Waltl, Türkiye’ye gelmiş ve çok önemli bir ‘açıklama’ yapmış. Shell yöneticisi Waltl’ın “çok ilginç gözlemi” şuymuş: “20 yıldır Türkiye’ye gelip gidiyorum. Son ziyaretlerimde İstanbul’da kara çarşaflı bayanları görmek beni şaşırttı. Kara çarşafı Anadolu’da bile görmemiştim. (...) Son birkaç yılda, İstanbul caddelerinde gördüğüm türbanlı kadınların sayısındaki artış dikkatimi çekiyor. (...) Aradan geçen yıllara baktığımda, Türk toplumunda bir değişim yaşandığını düşünüyorum. Bu değişim iyi mi kötü mü karar veremedim.”
Normalde ‘gün görmüş’ bir Avrupalının böyle ‘dengesiz’ sözler sarfetmesi pek beklenmez. Bu bakımdan Shell yöneticisi Waltl’ın bu sözleri hangi mânâda söylediğini bilemiyoruz. Eğer bu sözleri, “Türkiye’de irtica tehlikesi var, ülke ‘geriye’ gidiyor” anlamında söylemişse halt etmiş.
Tabiî ki dünya gibi Türkiye de değişiyor. Ama bu değişim ‘kötü’ yönde değil, aksine ‘iyi’ yönde. İnsanlar daha fazla hak, daha hazla hukuk, daha fazla adalet istiyor. Dolayısı ile daha fazla din, vicdan ve inanç özgürlüğü talep ediyor. Bu talepleri dile getirmeyi tehlike sayan anlayışın Avrupaî bir anlayış olduğu söylenemez.
Başörtüsü ya da çarşaf daha fazla görünür oluyorsa bunun hangi ‘iyiliğe’ zararı var? Elbette ‘ifsat komiteleri’ kadınların açık saçık olmasından memnun kalmaz. Fakat kadınlar, yaratılışları gereği tesettürü daha fazla tercih ediyor. Düne kadar başörtülülerin görünür olmaması, üzerlerindeki ‘baskı’nın bir neticesiydi. Bugün için hayâl gibi görünse de, ülkemizde bir zamanlar ‘tesettür sınırlarımızın dışına atılmalıdır’ diye kampanyalar açılabilmiştir. Hâlen devam eden ‘kanunsuz başörtüsü yasağı’ da zaten bu anlayışın bir uzantısıdır.
Türkiye ve dünya gerçeklerine uygun olmayan bu ve benzeri açıklamalara imza atanlar, Türkiye’yi tanımıyor demektir. Tesettürün yaygınlaşmasını ‘tehlikeli’ bulanlar ‘kökten yanılgı’ içinde olanlardır. Tesettür tehlike değil, tehlikelere karşı ciddî bir sığınaktır.
‘Tesettür düşmanlığı’ değil ekonomi sayfalarında, ‘manşet’lerde de devam etse; son tahlilde kaybetmeye mahkûmdur. Türkiye ve dünya gerçekleri bunu gösteriyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.