Geç kalan destek
Ülkemizdeki sosyal sıkıntıların temelinde, idarecilerimizin yanlıştaki ısrarları kadar toplumun bazı kesimlerinin ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ tavrı da etkili oluyor. Yanlış, ‘bir’ kişiyi muhatap almış olsa bile, buna hep beraber itiraz edebilsek, haksızlıklar ‘bin yıl’ sürebilir miydi?
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” tavrı, en çok başörtüsü yasağı noktasında sergilendi. Bu yasak en başta kadınları mağdur ettiği halde, güya kadın haklarını savunmak için kurulan pek çok dernek, vakıf ya da kuruluş yasağa itiraz etmedi. İtiraz etmek bir yana, bazı ‘kadın dernekleri’ yasağın daha yaygınlaşması için özel gayretler bile sarfetti.
Konu gündeme geldiğinde her defasında ifade etmeye çalıştığımız gibi, bu noktada yürekler toplu vurmuş olsa, hem kanunsuz hem de yüzde yüz yanlış olan başörtüsü yasağı bu güne kadar devam edemezdi. Son aylarda üniversitelerde okuyan öğrenciler için başörtüsü yasağı sona ermiş olsa bile, Türkiye’de başörtüsü yasağı başka alanlarda hâlâ devam ediyor. En başta “kamusal alan” denilerek memurların başörtüsü takmasına müsaade edilmiyor. Ayrıca, üniversite haricindeki eğitim kurumlarında (ilkokul, orta okul ve liseler) yasak devam ediyor.
Peki niçin? Hayalî bir korku ve inat uğruna... Türkiye’yi idare eden bütün idareciler biliyor ki hangi kademede olursa olsun başörtüsü yasağı, Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan bir uygulama. Dünyada eşi ve benzeri olmayan bu uygulamanın böyle devam etmesine kimse razı olamaz ve olmamalı.
Son günlerde ‘feministler’in de başörtüsünü tercih edenlerin karşılaştığı haksızlığa itiraz edenler arasına girdiğini görünce doğrusu sevindik. İlgili haberde şu bilgiler vardı: “Kamuda başörtüsünün serbest olması için başlatılan kampanyaya feminist kadın örgütlerinden destek geldi. Kadınların her alanda, her konuda özgür olmasını destekleyen feministler, ‘kamuda başörtüsü’ gibi hükümetin bile henüz kararsız olduğu bir konuda başörtülü kadınlara destek veriyor. Kadın hareketinin önemli bileşenlerinden biri olan Başkent Kadın Platformu, ‘Kamuda Çalışma Hakkımız’ başlığıyla imzaya açtığı metinde, Devlet Memurları Kılık ve Kıyafet Yönetmeliği’nin 5. maddesinin (a) bendinde belirtilen ‘görev mahallinde baş daima açık’ ibaresinin kaldırılmasını istedi. 28 Şubat sürecinde, binlerce başörtülü kamu görevlisi kadının işine son verilmesine yol açan bu maddenin, halen kadının çalışma hayatını ciddî ölçüde kısıtlamaya devam ettiği belirtildi.” (Taraf, 2 Mart 2013)
Geç kalmış bir destek olmakla birlikte, “feministler”în başörtülü kadınlara destek veren açıklamaları çok önemlidir. Keşke bu ve benzeri destek başörtüsü yasağının alevlenmeye başladığı yıllarda da ortaya konulabilseydi. Bu yapılabilmiş olsa belki de başörtüsü yasağı hem bunca yıl sürmez, hem de on binlerce başörtülüyü mağdur etmezdi.
Aslında benzer bir dayanışma geçmişte de yaşanmıştı. Başörtüsü yasağının öncülüğünü yapan dönemin İstanbul Üniversitesi yöneticileri, kanunsuz yasağı yaygınlaştırmaya başlayınca İÜ’deki bütün öğrenciler bir araya gelmiş ve siyasî düşünceleri bir yana bırakarak başörtülü arkadaşlarına sahip çıkmışlardı. Başı örtülü ve başı örtülü olmayanları bir araya gelip “Yasağa hayır” demeleri, bunun için yürüyüş yapmaları “ifsat şebekeleri”ni ciddî olarak endişelendirmiş ve yeni planlar yapılarak öğrenciler arasındaki dayanışma bozulmuştu. 2000 öncesi yaşanan bu gelişmeler sonrasında başörtülü öğrenciler maalesef sahipsiz kaldı. Başı örtülü olmadığı için okula girebilen kız öğrenciler, sıra arkadaşlarının en temel hakkını savunamadı. Benzer yanlışı kadın hakları ile ilgilenmek üzere kurulan dernekler de sergiledi ve yasakçılara gün doğdu.
Neyse, kader hükmünü verdi ve çok can alıcı hadiseler yaşandı. Temennimiz bundan sonra benzer nahoş hadiselerin yaşanmamasıdır. “Feministler”in başörtüsü takan kadınların haklarını savunması bu bakımdan çok önemlidir.
Her fırsatta ‘yanlış’larını eleştirdiğimiz feministleri, bu haklı imzaları için tebrik ediyoruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.