Daha çok muhtıralar görürüz
Evvelki gün 32. Gün programında eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ı ben de dinledim. Dehşete kapılmadım. Aksine gerçeğin emekli bir genelkurmay başkanının ağzından yayınlanmasına sevindim bile.
Büyükanıt'ın fikirlerine elbette ki katılmıyorum. 27 Nisan muhtırasını hazırlamış bir insanın fikirlerine katılmam mümkün değil.
Büyükanıt vesayet sistemini öyle güzel anlatıyor ki. Siyasete müdahalesini öyle haklı gerekçelerle izah ediyor ki. Başbakanı nasıl sığaya çektiklerini öyle normal bir şekilde anlatıyor ki.
Ben Büyükanıt'ı eleştirmiyorum. Daha önce burada yine yazdım, mevcut Genelkurmay başkanının ikinci bir başbakan gibi ahkam kesmesini de eleştirmiyorum.
Onlar sistemin kendilerine verdiği yetkiyi kullanıyorlar. Sistem askerleri birçok yerde özellikle YAŞ ve MGK'da başbakanla eşit düzeye çıkarıyor ve onlara hesap verme yetkisi tanıyor. Asker de yetkisini kullanıyor.
Dikkat ederseniz hep kanundan bahsederler. Hem kanunlar onlara bu yetkiyi veriyor hem de koruma kollama görevi veriyor. Onlar da ister istemez bu görevlerini kullanmak için askerlikten çok siyasi konularla ilgileniyorlar.
Bu tür toplantılarda generallerin başbakanı nasıl sığaya çektiği Ergenekon adı verilen davanın delilleri arasında bir kez daha gün yüzüne çıktı. Bir başbakan o tür konuşmalara nasıl tahammül eder şaşıyor insan!
Şaşmamak gerekiyor.
Askerler yasalardan aldıkları yetkiyi kullanıyorlar.
Ve sistem bu yetkiler sebebiyle vesayet sistemine dönüşüyor. Hele bir de asker iktidara karşı önyargılıysa vay geldi o hükümetin başına!
Yine de altını çizmekte fayda vardır ki, son 6 yılda bu vesayet sistemi bir hayli ıslah edilmiştir. Asker YÖK'ten RTÜK'e mahkemelerden TRT'ye kadar hemen her yerde üye bulunduruyor ve siyasi iktidarı tam olarak kontrol altında tutuyordu. AK Parti döneminde bu kurumlar daha demokratik hale getirildiler.
Fakat asıl vesayet sistemini koruyan yapı devam ediyor ve o yüzden Büyükanıt yasalara uygun konuşuyor. O yüzden Başbuğ yasalara uygun konuşuyor.
Kastettiğim onlara bu hakkı veren yasalardır.
İşte tam bu noktada tekrar yasaları ve de demokrasimizi tartışmamız gerekiyor. Onlara bu hakkı veren yasalar anayasa maddeleri ne kadar demokratiktir?
Çağdaş demokrasileri bilenler için bu sorunun cevabı çok basittir.
Askere bu hakkı veren yasaların demokrasiyle hiçbir alakası yoktur. Aksine demokrasiyi yaralayan zedeleyen ve gölgeleyen yasalardır. Bu yasalar sistemi askeri vesayet altına sokan yasalardır.
Şimdi eğer demokrasi isteniyorsa bütün siyasi partiler bu vesayet sistemine kaynaklık eden anayasa ve yasa maddelerini teker teker ayıklamalı sistemi vesayetten kurtarmalıdırlar.
Bugün AK Parti iktidarda asker onları hırpalıyor diye sevinen muhalefet de bir gün hükümet olursa aynı gerçekle karşılaşacağını bilmelidir.
Hatta şimdi de karşılaşıyorlar!
Hatırlayacaksınız evvelki sene deniz Baykal Genelkurmayın bir toplantısına sadece bir dakika geciktiği için törene alınmamıştı da o da gerisin geriye dönüp gitmişti.
Ana muhalefet partisi liderinin bu kadar istiskal edilmesi sistemden kaynaklanıyor. Genelkurmay kendisini hükümetin meclisin, siyasi partilerin başbakanın ve bakanların üzerinde görüyor! Hakkı var anayasa ve yasalar ona bu hakkı veriyor!
Tabii sistem de demokrasi olmuyor başka bir şey oluyor. Onu vesayet rejimi diye özetleyebiliriz.
Evet kimse askeri eleştirmesin, sorumluluk meclistedir. Meclis vesayet sistemine kaynaklık eden tüm maddeleri ıslah etmeli ve demokrasiye uygun hale getirmelidir.
Yoksa bu gidişle daha çok muhtıralar ve post modern darbelere şahit oluruz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.