Tezgâhları görmek ve bozmak için Vakit okuyun!
Hemen her hafta olduğu gibi; geçen hafta da, “gündeme bomba gibi düşen” haberlerde, yine “Vakit” imzası vardı... Başkanlığını Gülseven Yaşer’in yaptığı Çağdaş Eğitim Vakfı’nın; gençlere “burs” vererek onların beyinlerini yıkadığını ve inançsızlaştırdığını, hem de “belgeli” olarak ortaya koyduk... Bu öğrencilerden Hatice Akça’nın babasına ulaşan Vakit muhabiri Hüseyin Kulaoğlu; 7 Mayıs Perşembe günü, babanın ağzından; “Kızım ÇEV’in eline düştükten sonra dinî yaşantıdan uzaklaştı” sözlerini sürmanşete taşıdı... Aynı gün, aynı haberin yanında, “ÇEV’den itiraf... Dünya Kiliseler Birliği’nden bağış alıyoruz” başlıklı bir haber daha vardı ki; “insanımızın inancı ile mücadele” konusunda, “kimler”in, “kimlerle” işbirliği içinde olduğunu gayet çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyordu.
Evet, “Çağdaş Eğitim Vakfı” ile “Dünya Kiliseler Birliği” el ele çalışıyor ve “insanımızın inancı”na karşı birlikte savaşıyorlardı!..
Ancak, sözkonusu vakfın başkanı Gülseven Yaşer’in, aynı zamanda bir “Ergenekon zanlısı” olduğunu hesaba katarsanız; “ulusalcı” geçinenlerin nasıl bir zihniyete sahip olduklarını görürsünüz...
Evet, Gülseven Yaşer, aynı zamanda bir “Ergenekon Terör Örgütü zanlısı”dır... Yakalanacağını anlayınca, şu anda ABD’de bulunan “Hıristiyan kızı”nın yanına sığınmıştır!..
İnsan, düşünmüyor değil;
“Çağdaş Eğitim Vakfı, Dünya Kiliseler Birliği ve Ergenekon Terör Örgütü” arasında nasıl bir “bağ” ve “bağlantı” vardır ki; “aynı hedefte” birleşmişlerdir:
“İnsanımızı inançsızlaştırmak!”
Geçtiğimiz Perşembe günü; “ÇEV, kızıma burs verdi, inancını aldı” başlığıyla sunduğumuz haber, “Vakit’in özel haberi” olsa da, “Ergenekon’un genel fotoğrafı”nı yansıtması açısından hayli çarpıcıydı...
BİR ÇAKMA VATANSEVER: DALAN!
“Ergenekon Terör Örgütü” zanlısı ve sanıklarının nasıl bir “Dandik!.. Tel maşa!.. Ve çakma vatansever” olduklarını ortaya koyan bir başka haberimiz de, Bedrettin Dalan’ın maskesini düşüren, “Yalanda 1 Numara” başlıklı haberimizdi... Muhabirimiz Kenan Kıran tarafından kaleme alınan haber; “Ergenekoncu sahteciliği”ni gözler önüne seriyordu... Çünkü; “Ergenekon zanlısı” olarak gözaltına alınacağını “bir medya patronu”ndan haber alıp ABD’ye kaçan Dalan; “firardan önce ve firardan sonra” sarfettiği sözlerle; “çakma vatansever”liğini gözler önüne seriyordu.
Bedrettin Dalan, Ergenekon iddianamesine giren bilgilere göre, 2004’te Tuğgeneral Levent Ersöz ile yaptığı konuşmada tuzu kuru milliyetçileri eleştirerek, “Bir sıkıyı görseler New York’ta, Paris’te yaşamayı göze almış adamlar... Ben, bir hafta geçtiği zaman kuşun kanadıyla Türkiye’ye kaçıyorum. Yemin ediyorum, Türkiye’den kaçmaya çalışsam, idama razı olur, 10 gün sonra geri dönerim. Benim yapım bu” diyordu...
Aynı Dalan; 10. dalga operasyonundan sonra ise “firar ettiği ABD’den” şu açıklamalarda bulunuyordu:
¥ 7 Ocak 2009: “İki hafta sonra döneceğim.”
¥ 8 Ocak 2009: “Eşimin sağlık sorunları nedeniyle ABD’ye geldik. İki hafta sonra İstanbul’dayım, polisler beni havaalanından alsınlar.”
¥ 20 Şubat 2009: “Bu Pazartesi günü de doktor kontrolüne gitmem gerekiyor.”
¥ 3 Nisan 2009: “Ne zaman dönerim bilmem, şu an diş tedavisi görüyorum.”
¥ 7 Mayıs 2009: “Gelirsem beni içeri atacaklar. Bu halimle belirsiz bir sürecin içine gireceğim. Niye geleyim? Gelip hapiste mi çürüyeyim?”
SOYSUZ TEKLİF VE ERGENEKON!
Vakit’in, “maske”leri düşürüp, “gerçek çehre”leri gözler önüne seren bir haberi de, “Demokrat Parti” ile ilgili haberiydi... Biliyorsunuz... DYP’nin başındaki Mehmet Ağar ile ANAP’ın başındaki Erkan Mumcu’nun oluşturmaya çalıştıkları, ancak “Ergenekoncuların tehdit ve şantaj telefonları” sonucu fiiliyata geçemeyen Demokrat Parti; Ağar’ın da, Mumcu’nun da “siyasî mevta” olmasına yol açmıştı... Daha sonra; ortada kalan partinin başına Süleyman Soylu geçmişti...
Ne var ki; Parti, 29 Mart mahallî seçimlerinde umulan başarıyı gösteremeyince, Süleyman Soylu, “Soylu bir davranış” sergileyip, başkanlıktan istifa etmişti!..
İstifa, gerçekten de “Soylu” bir hareketti... Ama bu istifanın perde gerisinde daha başka sebepler de vardı ve muhabirimiz Aslan Değirmenci’ye konuşan Soylu, “üzerindeki baskıları” ve “soysuz teklif”leri şöyle açıklıyordu:
“Biz partimizi toparlamak için mücadele verirken bize çirkin teklifler yapıldı. İl il, ilçe ilçe, mezra mezra dolaşıp milletimizden oy isterken; partideki darbeci zihniyet ‘seçime girmememi’ istedi!.. Hatta bana parti adresi bile verdiler. Açıkça partiye mal olmuş bazı isimler, bana CHP ile birlikte hareket etme teklifi getirdiler. Ergenekonvari teklifleri geri çevirdim. Amaçları partiyi iyice küçültüp kontrol altına almaktı.”
BİR ERGENEKON PROJESİ: CİNDORUK
Peki, “DP’yi kontrol altına almak” isteyenler kimlerdi?.. Vakit’in, 9 Mayıs’ta “Soylu’nun ifşaatları”nı manşetten verdiği gün; “Demirel’in emanetçisi” olmakla ün salan ve 28 Şubat sürecinde “darbecilerle kol kola” yürüyen Hüsamettin Cindoruk, “DP Genel Başkanlığı’na aday” olduğunu açıklıyordu!..
Ancak, herkes meraktaydı:
“76 yaşındaki bir adamın, henüz genç bir partiye lider olmak istemesi kendi arzusu mudur, yoksa dikte midir?”
Derken, “yorum”lar yapılmaya başlandı... Bu çıkışın, bir “Ergenekon imalatı” olduğu; Cindoruk’un, DP’nin içine bir “Truva Atı” olarak sokulmak istendiği yazılıp, söylenmeye başlandı ki; bunu en açık ifade eden, Aydın Menderes oldu... Menderes; “Cindoruk’a verilen oy, Ergenekon’a gider” diyerek, manzarayı kısa fakat çarpıcı bir şekilde tasvir etti.
Sonraki günlerde, “Menderes’i doğrulayan” yazılar yazılmaya başlandı... Bu yazılara göre; Hüsamettin Cindoruk, bir “Ergenekon imalatı”ydı ve arkasında da; Süleyman Demirel’den tutun da, Mesut Yılmaz, Aydın Doğan, Rahmi Koç ve TÜSİAD’a kadar, “bütün AK Parti karşıtları” vardı!..
Yalnız, şu bir gerçekti: DP üzerinde oynanan “Ergenekon tezgâhı”nı, Soylu’nun ağzından da olsa, ilk deşifre eden Vakit’ti!..
KOMUTANIN KÖPEĞİ ÇOK KONUŞULDU!
Vakit’in “gündem” oluşturan haberleri, sadece bunlarla sınırlı değildi elbette...
Meselâ; Ergenekon soruşturması kapsamında İşçi Partisi’nde yapılan arama sonucu ele geçirilen listede Karargâh Evleri sorumlusu olarak ismi geçen Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz’in, ‘Tarçın’ isimli süs köpeğine bakması için özel yetkili asker görevlendirdiği, askerlerin de “köpeğe karşı sorumluluklarını” bildiren bir metin hazırlayıp imzaladıkları ortaya çıkmış, bunu haber yapan ise sadece Vakit olmuştu!..
Tamam, Vakit, hemen her hafta “maske”’leri indirerek “gündem” oluşturuyordu ama, yeni yeni öğreniyoruz ki; “Ergenekon Terör Örgütü zanlıları” da hiç boş durmuyormuş...
İşte Şener Eruygur... Bugün “Ergenekon sanığı” olan Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanlığı döneminde Vakit’in “haber”leri ve “yazarları” hakkında sürekli “suç duyurusu”nda bulunmuş, belki de “tehdit ve baskı” uygulayarak onlarca “dâvâ açılmasını” sağlamış!..
Sadece bununla yetinmeyip, özellikle “Vakit yazarları” hakkında “fişleme” yaptırıp, “hedef” göstermiş!..
“Fişlenmeyen” iki gazetenin Cumhuriyet ve Milliyet olduğunu ifade edelim de, gerisini siz anlayın!..
Ancak, hemen her zaman söylediğimiz gibi; “gerçek”ler, asla “gizli” kalmazlar... Çünkü gerçeklerin, “bir gün ortaya çıkmak” gibi bir huyları vardır...
Ergenekoncuların “sinsî plân ve emel”lerinin ortaya çıkması gibi... “Mehmetçiğe köpek nöbeti” tutturan komutanın yaptığı işin “tel örgüler içinde” kalmaması gibi!.. ÇEV’in “inanç düşmanı” faaliyetlerinin gözler önüne serilmesi gibi!.. Cindoruk’un ortaya çıkışının bir “Ergenekon projesi” olmasının deşifre edilmesi gibi!..
Onun için diyoruz ya... Siz, Vakit okumaya devam edin... Okumak için, Vakit yeter!.. Vakit varken, Vakit okuyun!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...