Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Bahar gelmeden gitti çok yere

Bahar gelmeden gitti çok yere

Bu bahar da gelmedi semtimize...
Geçti-gitti diyorlar, gelmedi ki gitsin...
Her taraf devasa beton bloklarla sarılmış... Böyle bir yere bahar nasıl gelsin?
Ne akar duru çaylar var, ne tabii çiçeklerle süslenmiş tarlalar...
Parklarınızda hastalar, yoksullar, ya da tinerciler yatıyor...
Bahar nereye gelsin?
Bir türkü hatırlıyorum şimdi:
Bahar geldi gül açtı
Bülbül yuvadan uçtu...
Gül nedir? Kokusu da olur mu?
Bülbül bir kertenkele türü mü, tavşan yavrusu mu?
Ne bilebilir ne tahminde bulunabilir masum çocuklar...
İsterseniz bir uyarlama yapalım:
Gene bahar geldi goncalar açtı
Osman Paksüt niye medyadan kaçtı?
Acı bir durum...
Seyrederken yüreğim sızladı... Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili böyle bir duruma mı düşmeliydi?..
Sair zamanlarda bülbül misali şakıyan sayın Osman Paksüt, kafası yerde, bayağı kaçıyordu... Sanki Kadirli’yi alıp götüren sel arkasından yaklaşıyordu...
Bir daha soralım:
Bahar geldi, Anadolu’nun çok yerinde mis kokulu güller açtı... Amma öte tarafta Anayasa Mahkemesi başkan yardımcısı hukukçu işgal güçleri önünden kaçar gibi medya ordusu önünden kaçtı...
Vah bre kader vah!!!
Kimbilir bir darbe yapılsaydı sayın Osman Paksüt büyüğümüz hangi bakanlığa getirilirdi...
Olmadı ne yazık ki...
Daha dün her sarfettiği kelimeden olmadık hükümler çıkartan medya, bugün yakalamak ve ıcığını/cıcığını meydana çıkarmak için kovalama eylemi yapıyor...
Ne yapsın adam?
Ağzından tek kelime çıkmıyor, hızlı adımlarla uzaklaşma derdinde...
Tam da baharın geldiği, güllerin açtığı bir mevsimde...
Bülbüller yok, amma kargaların yuvadan uçtuğu, tavşanların avcıdan kaçtığı mevsimde...
Peki vebal kimin boynunda?
Kimin olacak? Sayın Osman Paksüt’ü ideolojisine uygun görerek Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçen ve ondan bedel isteyen zatta...
Bir de;
Ne oldum sevdalısı, aklından geçenleri frenleyemeyen, eşi Ferda hanımda...
Değer miydi sanki?
Baharın tadını çıkarmak, bahardan yaz mevsimine geçmek dururken dün kendisine medhiyeler düzen gazetelerin silahşörlerinin önünden sessiz/sedasız kaçmak beni hayli etkiledi...
Çok üzüldüm çok...
Acaba Necdet Sezer beyefendi de üzülmüş olabilir mi?
Ergenekon sanıkları “Bu ne hal... Yazık oldu” demişler mi?
Ergenekon avukatı beyefendi ne diyor bu trajediye?
Sırf benim üstüme mi kaldı yoksa?..
Ben üzülürüm... Çünkü insanım... Düşmedim amma düşenlerin halinden anlarım...
Herhalde bizim dağlara da bahar gelmiştir... Yamaçlarda sarı güller, kırmızı yaban laleleri açmıştır...
Göremediğime yanmıyorum...
Osman Paksüt’ün sütünün döküldüğüne yanıyorum...
Ankara sokaklarında kameralı bıçkınların önünden kaçarcasına kurtulmaya çalışan sayın Paksüt için burnumun direği sızladı...
Olmamalıydı bu görüntüler...
Vefa ödemek için olur-olmaz yerde olur-olmaz sözler etmenin bir lüzumu var mıydı sanki?
Ne bahar geldi, ne güller açtı!..
===================
Ben dağları severim, dağlar boynunu eğmez
Hiçbir kula kul olmak, iki kuruşa değmez
Düşünüp kendimizi yormayalım boş yere
Mızrak çuvala sığar, günah dünyaya sığmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi