Türkler, Müslümanlar, Sünnîler Ve Sistem
Şöyle bir iddia var: Ülkemizdeki derin devlet Türklere, Müslümanlara, Sünnîlere dayanıyor, onları destekleyip kabul ediyormuş, öteki farklılıkları, çeşitliliği dışlıyormuş.
Bu iddia doğru değildir.
Son seksen yıl içinde bu ülkede en fazla Türklere, Müslümanlara, Sünnîlere zulm edilmiştir.
Müslümanlığa savaş açılmıştır.
Medreseler kapatılmıştır.
Sünnîlerin tekkeleri kapatılmıştır.
Tek parti devrinde camilerin yüzde sekseni kapatılmış, satılmış, kiraya verilmiş, harap edilmiştir.
İslâm kabristanları tahrip edilmiştir.
Dinî yayınlar yasaklanmıştır.
Bu anlattıklarım belgelerle sabittir. Hal böyle iken bu rejimin Müslümanları ve Sünnîleri tuttuğunu iddia etmek olacak bir şey değildir.
Türklere gelince Moiz Kohen Tekin Alp'in sahte Türkçülüğü paravana yapılarak Türkler ezilmiştir.
1944'te diktatör Millî Şef İsmet paşa devrinde Türkçü Nihal Atsız'a ve arkadaşlarına ne korkunç zulümler yapıldığını biliyoruz.
Dönmeler, şunlar bunlar bir yandan Türkleri eziyor, bir yandan yaşasın Türklük marşları okuyordu.
Bugün de ülkemizin en güçlü lobileri, baskı grupları Türklerin değildir. Sevgili Arnavut ve Çerkes kökenli vatandaşlarımı tenzih ederek söylüyorum, bugün Türkiye'nin en güçlü üç lobisi Arnavut, Çerkes ve Sabataycı lobileridir.
Yakın tarihimizdeki resmî Türkçülük samimî değildir.
1938 ile 1945 yılları arasında İsmet paşa rejimi, Sovyetler Birliği'ndeki Stalin rejimine paralel olarak Türklere, Müslümanlara, Sünnîlere zulm etmiştir.
Günümüzde Alevî vatandaşlarımız ve kardeşlerimizin durumu bazı temel ve güçlü kurumlarda Sünnîlerin durumundan daha iyidir. Konu çok nazik ve netameli olduğu için Alevîlerin hangi kurumları ele geçirmiş olduklarını açıkça yazmayacağım. Bu yaştan sonra sürünmeye takatim yoktur.
Bugün Türkiye'ye hakim olan derin İttihadçılık bir Yahudi ve Dönme hareketidir.
Rejim; Türklere, Müslümanlara, Sünnîlere dayanıyormuş... Çok rica ediyorum, böyle fantazi, uçuk, egzantrik faraziyeleri bırakalım, gerçekçi olalım, tutarlı olalım.
Türkiye'nin derin düzeni Türklere, Müslümanlara, Sünnîlere karşıdır.
TESETTÜR AYRINTI DEĞİLDİR
İMANIN şartları 6, İslâm'ın şartları 5'tir demek, onlardan başka şart olmadığı manasına gelmez. İmandaki 6, İslâm'daki beş şarttan maksat ana, temel, en esaslı şartlardır. Bunlardan başka şartlar da vardır:
1. Kur'ân'daki bütün muhkem kesin farzları, emirleri, yasakları kabul etmek.
2. Peygamber Efendimizin bir tevâtür yoluyla ulaşmış bütün kesin emirlerini, yasaklarını kabul etmek.
3. Allah'a, Resulüne ve "bizden olan" ulü'l-emre itaat etmek.
Adalet de İslâm'ın şartlarındandır. Adaletin din şartlarından olmadığını kim iddia edebilir?
Erkekler ve kadınlar için tesettür-i şer'î de şarttır. Çünkü tesettür Kitab, Sünnet, icmâ-i ümmet ile kesin bir farzdır.Münkiri mürted olur.
Cihad fî sebilillah da İslâm'ın şartlarındandır.
Kadınların tesettür için, o İslâm'ın şartı değildir, füruattır, ayrıntıdır demek son derece yanlış ve tehlikeli bir söylemdir. Tesettürün iki vechi vardır:
Birincisi imanla, inanmakla ilgilidir. Mü'min, tesettür emrinin Kitab ile, Sünnet ile, icmâ-i ümmet ile farz olduğuna inanacaktır.
İkincisi uygulamakla ilgilidir. Mü'min, tesettürün farz olduğuna inanmalı ve bunu hayatına, hayata uygulamalıdır.
Bu uygulamayı yapmaz ise tesettüre iman ettiği taktirde büyük günah işlemiş olur. İnanmazsa küfre düşer.
İslâm'daki bütün farzların, haramların, kesin emirlerin ve kesin yasakların inançla ilgili tarafları vardır. Onların farz, haram, emir, yasak olduğuna inanmak...
Şeriat hükümlerine, fıkha asla ayrıntı denilemez.
Din dilinde füruat başkadır, lügavî bakımdan teferruat (ayrıntılar) başkadır. İslâm'ın füruatı, teferruat değildir.
Namazın farz olduğuna inanılacak. Onu kılabilmek için fıkıh kitaplarındaki füruata ait bilgiler öğrenilecektir.
Akaid, fıkıh, tefsir, hadîs, ilmihal kitaplarında yazılı olan kesin farzlara, haramlara, emir ve yasaklara teferruat demek, şayet bu kelime ile o hükümler hafife alınıyor, önemsemezlik yapılıyorsa son derece tehlikeli ve vahim bir durum mevzuubahistir. Böyle bir şeyden Allah'a sığınırız.
İslâm'ın en önemsiz ve küçük görünen kesin hükümleri bile kutsaldır. Onlara hürmet edilmelidir, onlar asla küçümsenmemeli hafife alınmamalıdır.
Tesettür-i şer'î nedir?
İnanılması gereken kesin bir emirdir.
Bir farz-ı ayndır.
Kutsal bir hükümdür.
İslâm'ın ve Ümmet'in şiarıdır, bayraklaşmış bir sembolüdür.
Kesinlikle önemsiz bir ayrıntı, bir teferruat değildir.
Bunları bilmek ve söylemek için âlim olmak gerekmez. Bu bilgiler tevâtür derecesine ulaşmış kesin hükümlerdir.
İslâm'da kadınların başlarını örtmesi gerekmediği iddiası, koyu bir cehalete veya kötü niyete makrun bir hezeyandır.
Cumhur-i ulema ve ehl-i sünnet ve cemaat yolunda giden hiçbir Müslüman böyle bir hezeyan sarf etmez.
Bu devirdeki tesettür yüzde yüz İslâmî ve şer'î bir tesettür müdür? Maalesef değildir. Bazı sözde tesettürlü kadınlar, açık kadınlardan daha fazla kendilerini teşhir etmekte, ecnebi erkeklerin şehvetlerini tahrik etmektedir.
Şer'î tesettür ikiye ayrılır: Birincisi, vücudunu gereği gibi örtmek. İkincisi, namahrem erkeklerle ihtilat etmemek. Bu ikinci tesettürü bilen azdır.
Her amelde olduğu gibi tesettürde de niyet önemlidir.
Muhadderat-ı İslâmiye'nin (Müslüman kadın ve kızların) Allah rızası için örtünmeleri gerekir.