Üzerimizde ne çok ah var
İstanbul'da denizin dibinden silahlar ve cephaneler çıkıyor. Kimler atmış onları? Artık bu işin sonuna gelinmiş midir? Hiç sanmam, kim bilir daha nerelerden nice silahlar, mermiler, el bombaları çıkacaktır.
Haliç'teki Sanayi Müzesi'ndeki denizaltının kaptan köşkünde bir poşet dolusu patlayıcı madde bulunmuş. Bunlar sivil emniyete verilmemiş, ordu tarafından imha edilmiş.
Ergenekon dosyaları (iddianameler, belgeler vs) on binlerce sayfa olmuş. Bir konuda bu kadar çok bilgi olursa, insanın aklı, zekâsı, hâfızası, kavrayışı onu bütünüyle anlamaya yetmez.Vaktiyle ABD'de, Başkan Kennedy cinayetini aydınlatmak üzere Anayasa Mahkemesi reisi Warren başkanlığında bir araştırma komisyonu kurulmuştu. Bu komisyon büyük çalışmalardan sonra on bin sayfalık bir rapor hazırlamıştı. Kennedy cinayetinin bütün sırları bunun içinde yazılıydı. On bin sayfa içinde ara da bul...
Ergenekon konusunda yeni dalgalar, yeni safhalar bekleniyor.
Biri çıksa, roman boyunda 160 sayfalık bir "Ergenekon Özeti" kitabı hazırlasa da bunu okuyabilecek tâkatı olanlar işin ve işlerin içyüzünü biraz anlayıp kavrasa.
Artık bu iş üstü örtülemeyecek derecede büyüdü. Bundan sonra kapalı kapılar ardında meseleyi, karşılıklı tâvizler vererek uzlaşma yoluyla çözmek imkânı kalmadı sanırım.
Adalet yerini bulsun. Ağır suçlar işlemiş olanlar cezasını çeksin. Suçlu oldukları isbat edilemeyenler aklansın, serbest bırakılsın.
Türkiye huzura ve dirlik ve düzene kavuşsun... İşte bu son isteğin gerçekleşebileceğini sanmıyorum. Üzerimizde çok ahlar var, çok günahlar var.
Sultan Abdülaziz'in, Sultan Abdülhamid'in, Sultan Vahidüddin'in, son halife Abdülmecid'in, İstiklâl Mahkemeleri kararıyla asılanların ahları.
Kapatılan medaris-i islâmiyenin ahları... Kapılarına kilit vurulan zikrullah ocaklarının ahları...
Elif'lerin, be'lerin, cim'lerin, Kaf'ların kef'lerin, sin'lerin şin'lerin, lamelif'lerin ahları.
İslâm kadınlarının parçalanan örtülerinin ahları.
Yurt çapında düzlenen, taşları kırılan, kemikleri savrulan ecdat kabirlerinin ahları.
Edebiyatın ahları, tarihin ahları, sanat ve mimarlığın ahları, ilmin irfanın ahları, tek kelimeyle kültürün ahları...
İffet ve hayânın ahları.
Ah, ne kadar çok ahlar var üzerimizde.
Bunların hesabı verilmedikçe, bunlar telâfi edilmedikçe nasıl huzur, selâmet, dirlik düzen gelir bu ülkeye...
ALÇAK PSİKOLOJİK SAVAŞ
PROFESÖR Ahmet Altan, Vatan gazetesindeki röportajında ülkemizde "Çok alçak, hayâsız bir psikolojik savaş var" diyor. Lütfen bu önemli cümleyi birkaç kez tekrar ediniz ve hiç unutmayınız.
Alçak ve hayâsız psikolojik savaş...
Alçak ve hayâsız psikolojik savaş...
Ellerinde dev gazeteler, dev TV kanalları var ve alçak, hayâsız, pis, rezil bir psikolojik savaş yapıyorlar.
Bu psikolojik savaş niçin yapılıyor?
1. Ülkemizdeki vesayet demokrasisini sürdürmek için.
2. Resmî ideoloji baskısını sürdürmek için.
3. Ergenekon boştur, fostur yalanını kafalara yerleştirmek için.
4. Darbecileri mâsum (suçsuz, günahsız) ve mazlum (zulme uğramış) göstermek için.
5. Müslüman çoğunluğu baskı altında tutmak için.
6. Yeni bir darbeye zemin hazırlamak için.
Alçak ve hayâsız psikolojik savaş yapanlar madalyonun arka yüzünü görmek ve göstermek istemiyor.
Yaşlı, hasta, ihtiyar profesör tutuklanmıştı. Onun fotoğraflarını basıp acındırmaya çalıştılar. Peki niçin tutuklanmıştı?Bundan bahs etmek işlerine gelmedi?
İkinci Dünya Savaşı Almanya ile Amerika, İngiltere ve Sovyetler Birliği arasında topyekûn bir savaştı. Bir yandan silahlarla savaşıyor, bir yandan da topyekûn bir psikolojik savaşı sürdürüyorlardı. O psikolojik savaş bizdeki kadar alçak ve hayâsız değildi. Bizdeki kadar yalan dolan, aldatma, kandırma yoktu.
Türkiye halkı bu pis, rezil, âdi, alçak, hayâsız, hâin psikolojik savaşın tesirlerinden ve serpintilerinden nasıl korunacaktır?
Bu hizmeti kim yapacaktır?
On milyonlarca vatandaşa "Bunların yazdıkları, söyledikleri yalandır, kasıtlıdır, çarpıtmadır; sakın kanma, inanma, aldanma..." denilmesi gerekir.
Yalanlarını her gün tekrar tekrar suratlarına çarpmak gerekir.
Ebediyete kadar sürdürmek istedikleri iğrenç ve kirli vesayet sisteminin içyüzünü her gün ortaya sermek gerekir.
Evet pis savaş, alçak savaş, iğrenç savaş, kirli savaş...
Topyekûn psikolojik savaş.
TÜRKİYE'DE SAĞLIK REZALETLERİ
SAĞLIK konusunda yeni bir haberi dikkatinize sunuyorum: İstanbul'da aralarında cerrahların da bulunduğu 24'ü doktor 37 kişi, aşağıda sıralanan iddialar dolayısıyla gözaltına alınmış. Bu 37 kişi dosyaları, evrakları ile hakim önüne çıkarılmış, savcı tutuklanmalarını istiyormuş.Mahkeme serbest bırakmış. İddialar:
1. SosyalGüvenlik Kurumunu (SGK) zarara uğratmak maksadıyla nitelikli dolandırıcılık suçu işlemek.
2. Beş medikal firmanın karıştığı bu dolandırıcılık olayında, özel hastahanede ameliyat yapması yasak olan kamu görevlisi beyin cerrahlarının, hastaları medikal firmaların anlaştığı özel hastahanelere yönlendirerek buralarda ameliyat yapılmış olması.
3. Kamu hastahanelerinde ihale ile alınan medikal malzeme ve ilaçların, özel hastahanelerde istedikleri firmadan yüksek fiyatlara satın alınması.
4. Cerrahî işleme (ameliyata) gerek olmayan hastalara ameliyat yapılması.
5. Bazı hastalara, gerekmediği halde fiyatları bin ile 13 bin lira arasında değişen "servikal disk protezi", "omurilik kafesi ve vidası" gibi medikal malzemenin lüzumsuz yere takılması.
6. Bir tıbbî malzeme firmasının bir ilçede doktorlara hediyeler, tatiller ve rüşvet ödemeleri için yıl boyunca 930 bin TL harcama yapması.
7. Doktorların, gerçekleştirdikleri ameliyatlarda kullandıkları malzemelerden yüzde 10 ile 25 arasında komisyon almaları.
8.Özel hastahane doktorlarının, ameliyat raporlarına, ameliyatı kendileri yapmış gibi imza atıp 300 TL. rüşvet almaları.
9. Zanlı firmaların 3 yıl boyunca 30 bin hastaya satış yapmış, bunların faturaları SGK fatura onay biriminde görevli S.K. tarafından onaylanmıştır.
10. S.K.'nın medikal firmalardan rüşvet aldığı kamera ile tesbit edilmiştir.
11. Bu kişinin, hiçbir mal varlığı bulunmazken, son üç yılda 3 ev satın aldığı ve İzmir'de bir villa inşa ettirdiği anlaşılmıştır.
12. Gözaltına alınan bazı doktorların banka hesaplarında 400 bin ile 1 milyon arasında, kaynağını açıklayamadıkları para bulunmuştur...
Bu dosya ile ilgili soruşturma 3 yıl sürmüş, 3 doktor bilirkişilik yapmış, 10 bin hasta dosyası incelenmiş...
Bunlar kesinleşmemiş iddialardır. Bakalım mahkeme ne karar verecektir.
Ülkemizdeki sağlık konusuyla ilgili bir şey anlatayım:
İstanbul Üniversitesi'nde rektörlük yapmış meşhur kalp cerrahı Profesör Bülent Berkarda bir yakınına söylemiş. "Ülkemizde yapılan kalp ameliyatlarının yüzde 95'i lüzumsuzdur..." demiş.
Ülkemizde genel bir kokuşma ve kirlilik olduğunu kimse inkâr edemez. Bu kokuşma uluslararası temizlik ve şeffaflık raporlarıyla tesbit ve tescil edilmiştir.
Maalesef sağlık konusunda da korkunç bir kokuşma içindeyiz.Herkesi suçlamıyorum. Namuslu doktorlarımızı, sağlık personelini, hastahane işletmecilerini tenzih ederim.
Ülkemizde ilaç konusunda büyük yolsuzluk vardır.Halkımıza, yabancı ilaç firmalarının lehine lüzumsuz yere ilaç tükettirilmektedir.
Hiç lüzumu olmadığı halde pahalı ameliyatlar yapılmaktadır.
Lüzumu olmadığı halde sezaryenle doğum yaptırılmaktadır.
Devlet, toplum, hastalar zarara uğratılmaktadır.
Bütün bunlar hukuka, adalete, bilgeliğe, ahlâka, fazilete aykırıdır.
Büyük Millet Mecilisi sağlık konusundaki kirlilik, yolsuzluklar, kokuşma ile ilgili geniş bir araştırma yaptırmalıdır.
Devlet hastahanelerinde başörtülü kadın doktor, hemşire ve sağlık personeli çalıştırmayan devletimizden, halkın sağlığı konusunda döndürülen dolapları önlemesini ve suçluları, başkalarına ibret olacak şekilde cezalandırmasını istiyoruz.
Başörtüsü yasağı konusundaki titizlik; yolsuzluk ve kokuşma konusunda da gösterilmelidir.