Aydın kemik yalamaz
İktidarın, iktidar partisine bağlı belediyelerin yaptıkları bütün hizmetleri, hiçbirini inkar etmeden kabul ediyorum. Bunlardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.
Bendenizin muhalefeti siyasî değildir, körü körüne parti tutmakla veya tutmamakla ilgisi yoktur.
Tenkitlerim ve muhalefetim şu konulardadır:
Bir. Ülkemizin temizlik ve saydamlık notu, uluslararası anketlerde 10 üzerinden 4'tür. Bu notu, buna sebep olanları, ülkemizi bir kokuşmalar ve pislikler cehennemi haline getirenleri var gücümle protesto ediyorum. Pisliklerin, kokuşmanın, rüşvetin, yolsuzlukların, ihalelere fesat karıştırmaların, her tür kaçakçılığın, nepotizmin, emanetlere ihanetin önlenmesini istiyorum. Bu konuda çareler ve çözümler bulunmasını istiyorum.
İki. Başörtüsü konusundaki insan hakları ihlalleri devam ediyor. Başörtüsü yasağı adalete, eşitliğe, insafa, millî kimliğe aykırıdır. İktidarın bu konuda vazifesini yaptığına inanmıyorum. Onu vazifeye davet ediyorum.
Üç. Ülkemiz bir kara ve kirli servet cenneti veya cehennemi haline gelmiştir. 300 milyar dolar kara para olduğu söylenmektedir. Bunu da protesto ediyorum.
Dört. Ülkemizde gerçek mânada din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti yoktur. Dinî müesseseler laik rejimin sıkı kontrolü, baskısı, güdümü altındadır. Bunu protesto ediyorum, buna muhalifim.
Beş. Bir Müslüman olarak, ABD ve İsrail kaynaklı Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) karşıyım. Bu proje ile İslâm dünyası büsbütün bölünüp parçalanmak, balkanlaştırılmak isteniyor, münzel ilahî İslâm dininin yerine ılımlı, evcil ve sulandırılmış bir din getirilmek isteniyor.
Altı. Büyük depremden bu yana on sene geçti. Bu müddet içinde İstanbul yeniden yapılabilirdi. Yapılmadı, gerekli tedbirler alınmadı. Halk, yüzde sekseni çürük yapılarda oturmaya devam ediyor. Bunu da tenkit ve protesto ediyorum.
Yedi. Türkiye'de Komünist Partisi bile kuruldu, seçimlere giriyor. Lakin Müslümanların tekkeleri, zaviye ve dergâhları üzerindeki yasaklar sürüyor. Bu bir haksızlıktır, bu büyük bir eşitsizlik ve adaletsizliktir. Protesto ediyorum.
Sekiz. Ülkemizde yollar, kaldırımlar, meydanlar yapılıyor ama bunlar sağlam yapılmıyor. Yapılan kaldırımlar birkaç ay bilemediniz bir sene geçtikten sonra bozuluyor. Bunu da protesto ediyorum.
Dokuz. Çocuklar, gençlik ve kadınlar gereği gibi korunmuyor. On yedi yaşındaki kız, sevgilisi tarafından başı testere ile kesilmek suretiyle feci ve vahşi şekilde öldürülüyor. Kız korunmuş, hareketleri kontrol edilmiş olsaydı böyle olmayacaktı.
On. Okullarda uyuşturucu kullanma yaşı 11'e kadar düşmüştür. Bunu protesto etmeyip de ne yapacağım.
Onbir. Sağlık politikamız ve sistemimiz tam bir faciadır. Halkı ve devleti soymak için, gerekmeyen ameliyatlar yapılmakta, gerekmeyen ilaçlar yazılmaktadır. Bu, millî bir faciadır.
Oniki. Başta İstanbul olmak üzere halkımıza büyük miktarda domuz, yaban domuzu, eşek eti ve yağı yedirilmektedir. Devlet ve belediyeler isteseler bunu kısa zamanda önleyebilir.
Onüç. Fuhuş, cinsel ahlaksızlık, kadın ticareti almış yürümüştür. Bazı şehirlerimiz birer modern Sodom ve Gomore haline gelmiştir. Devletin bunu önlemeye gücü yok mudur?
Ondört. Lüks, israf, sefahat, işret, fuhuş, zina alabildiğine teşvik edilmektedir.
Onbeş. Kara, kirli, haram servet sahiplerinden hesap sorulamamaktadır.
İşte bendeniz bu saydığım kötülüklere, münker şeylere karşıyım. Muhalefetim iktidara ve belediyelere karşı değildir.
Tahsil yapmış, eli kalem tutan; ülkesini, devletini, halkını seven, gün görmüş, yaşı kemale ermiş bir Türkiyeli olarak elbette kötülüklere karşı olacağım. Her vicdanlı vatandaşın mutlaka kötülüklere karşı muhalif olması gerekir.
Az veya çok bir menfaat için, yağlı bir kemik için yalakalık, dalkavukluk, pohpohçuluk, yağcılık yapanlar hain insanlardır.
Müslüman iyilikleri destekleyen, kötülükleri köstekleyen kimsedir.
Yukarıda onbeş madde yazdım. Türkiye'de böyle şeyler yoktur diyen varsa ortaya çıksın, açıklasın. Açıklamaları tutarlıysa iddialarımı geri alır, özür beyan ederim.
Aydın geçinenlere çok önemli bir hususu beyan etmek istiyorum: Gerçek aydın olmak için mutlaka muhalif olmak gerekir. Yapıcı, müsbet muhalefet... Yağcıdan, yalakadan, dalkavuktan, vicdanın ve kalemini kiralayandan aydın olmaz.
Aydın köpeklik yapmaz, kemik yalamaz!..
İSTANBUL'DA TRAFİK REZALETİ
İSTANBUL denilince ilk hatıra gelen bölge suriçi tarihî şehirdir. Bundan 60 yıl önce rahmetli teyzem Hamdune hanım, Nişantaşı'ndan Eminönü tarafına gideceği vakit, "İstanbul'a gideceğim..." derdi.
Bendeniz bu asıl İstanbul'da oturuyorum.
Suriçi tarihî İstanbul'un büyük bir kısmı terk edilmiş, imar edilmemiş, kendi haline bırakılmış bir virâne ve yıkıntı şeklindedir. Bu iddiamı kabul etmeyen olursa, buyursun bir gün birlikte gezelim, ona Silivrikapı, Mevlânakapı, Ayvansaray, Balat taraflarını, Cibali'den surların bitimine kadar olan ana caddedeki utanç verici virâneleri göstereyim...
Birkaç aydan beri tarihî İstanbul'da valiliğin ve belediyenin trafik hizmetleri durmuştur, tatile uğramıştır.
Bir sokağa giriyorsunuz. İki tarafa otomobiller park edilmiş. Karşıdan bir araba geliyor. İkisi birden geçemez. Birinin geri geri giderek yol vermesi gerekiyor...
Bazı sokaklar gündüzleri otopark haline getirilmiş, tamamen kapatılmış.
Trafiği tanzim eden, denetleyen bir tek görevli yok. Şehir kendi haline kaderine bırakılmış.
Belediye büsbütün de boş durmuyor. Her tarafa binlerce adam konulmuş, park eden arabalardan para alınıyor.
Arada bir, bir çekici geliyor, binlerce otomobilden bir tanesini çekip götürüyor. Dostlar alışverişte görsün.
Prensip şudur: Trafik sıkıntısının, çilesinin, krizinin en iyi çözümü trafik ile hiç meşgul olmamaktır. Laissez faire, laissez passer... Bırakın halkımız bu problemi kendi çözsün...
2010 dünya kültür merkezi ilan edilen İstanbul'da tam bir trafik faciası, keşmekeşi, anarşisi, başıboşluğu yaşanmaktadır.
Devlet büyükleri, kodaman kişiler için böyle bir sıkıntı yoktur. Onların geçeceği yollar, gerektiğinde halkın trafiğine kapatılmaktadır. Başkan Obama İstanbul'a geldiğinde, geçeceği yollar sapsakin, teptenha idi. Halka yasaklanmıştı...
Bir yerden Başbakan mı geçecek... Cadde kenarlarında on metrede bir polis. Halka ait otomobillerin geçişi durdurulmuş... Siren sesleri, önde eskort arabaları, arkada eskort arabaları, ortada birkaç limuzin, Hazret hangisinde belli değil, en arkada ambülans arabası... Acı sirenler çalınıyor ve büyüğümüz bir buhran gibi hızla geçiyor. Kendilerini suçlamıyorum ama böyle geçişlerde, dolaşmalarda halkın trafikten çektiğini bilemez ve göremez. Normal günlük trafikte girsin halkın içine ve görsün rezaleti, çileyi... Görürse, yaşarsa mutlaka şiddetle patlayacaktır, böyle kepazelik ve eziyet olmaz diyecektir ve tedbir alınmasını isteyecektir.
İstanbul trafiğinin çareleri ve çözümleri var mıdır? Elbette vardır. Bu çare ve çözümlerin araştırılması, bulunması ve uygulamaya konulması gerekir.
Durumu:
İstanbul valisi beyefendinin,
İstanbul BB Başkanı beyefendinin... dikkatlerine saygı ile arz eder ve trafiğin denetlenmesini, tanzim edilmesini, çare ve çözüm araştırılmasını bir vatandaş olarak dilerim. Emin olsunlar, trafik konusunda artık bıçak kemiğe dayanmıştır.