Bereketli toprakların bereketsizleş tirilmesi
Memleketimizin her yanı bereketli topraklarla çevrili. Tek kusurumuz, bu bereketten yeterince istifade edememek, toprağın bereketine inanmamak ya da tembellik karakterimize çeşitli kılıflar uydurmak da denilebilir.
Bizim inancımızda; “Hareket eden her varlığın rızkı verilir” hükmü vardır ve hareket eden her canlı da bugüne kadar rızıksız kalmamıştır. Hareket ettiği halde rızıksız kalan varsa, ya hareketini kontrol etmelidir ya da yanlış noktalarda bulunduğunu bilmelidir.
Merkezi İstanbul’da bulunan “Yenisiad” Yeni Sanayici ve İş Adamları Derneği üyeleriyle, Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde bulunan kaplıca otellerinin birinde eğitim çalışmasına katıldım ve İstanbul’dan Kozaklı’ya kadar, toprağın bereketini ve cömertliğini seyretme imkânı buldum.
Her zaman şunu sıkça söylerim; “Büyük şehirlerdeki şer şebekeleri, hükümeti ve milleti rahat bıraksalar, insanlarımız şöyle bir rahatça soluk alabilse, bu memlekete ve millete hiç kimsenin gücü yetmeyecektir, yetmez de.”
Bırakın kendi kendisine yeten birkaç ülkeden biri olmamızı, belki de ilk sırada geliriz. Çünkü dünyada hiçbir devlet, bizim geçirdiğimiz kıtlık ve yokluk badirelerini atlatmadı. Hele bir de bunun üzerine savaşları eklerseniz, yeryüzünden silinmemiz gerekirdi. Bütün dünyaca “bittiler” denildiğimiz zamanlarda dahi ayakta kalmayı bilmiş bir milletiz biz.
Hamasi nutuk atmak gibi bir niyetim yok. Yakın geçmişimize yolculuk yapan herkes rahatlıkla ne demek istediğimi anlayacaktır. Bizim topraklarımızın altı da üstü de canlı ve cansız çok zengin madenlerle doludur. Yeter ki, “Armut piş ağzıma düş” hastalığından kurtulup, başkasından beklentilerimize; “Neden ben yapmıyorum” diyebilelim.
Mayıs ayının da bereketiyle dağımız, taşımız, ovamız, bağımız, deremiz, tepemiz, yemyeşil halıya bürünmüş. Topraklarımız kışın koynuna aldığı ne kadar bereket varsa, hepsini baharla birlikte üzerine çıkarmış ve öyle bir sergi salonu açmış ki, bakmasını bilenlerin gözünü kamaştırıyor ve cennetten birer numune sunuyor.
Lakin gelin görün ki, bu bereketli topraklar ve üzerindeki bereket hazinesi, yeterince değerlendirilemiyor ve kıymeti bilinmiyor. Konya’dan bile küçük Hollanda ve Danimarka kadar dahi topraklarımızı bilinçli kullanabilsek ve tabii çalışmayı severek, üretmeye çalışsak, herhalde komşularımız başta olmak üzere dünyanın büyük bölümünü biz besleriz.
Maalesef, bu kadar bereketin ve bolluğun içinde evlerin önündeki bahçeler bile ekip biçilemiyor. Ovalarımızdaki bolluğun ve verimliliğin bereketini kaçırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bir tarafta; tarlalar, bağlar, bahçeler bütün cömertliğiyle “Haydi” diye çağırırken, diğer taraftan insanlarımız ya kahvelerde ya da başka yerlerde oyalanıyor.
Şimdi böyle söyleyince bir kısım insanlar, kahvelerde oturanları savunmaya geçip, devletin tarım politikasını eleştirerek, mazot pahalılığından, gübre alamamaktan, teknik aletlerin olmamasından dem vurup, merkezi hükümeti suçlama yoluna gidecek ve kahvehanede oturan vatandaşlarımıza “Ne yapsınlar yani” diye hak vereceklerdir.
Bu anlayış son derece ucuz bir çıkıştır ve tembelliğin ilk sırasını işgal eden mazeret maddesidir. Bu maddeye sığınan herkes, kaybetmeyi peşinen göze almış demektir ki, bizim ülkemizde de ne yazık ki, en çok bu madde işe yaramakta ve sığınılmaktadır.
Böyle düşünenlerin sayısı öyle çoktur ki, nedense hepsinin de tuzu kurudur ve bir evlek tarlası bile yoktur. Hatta ömründe herhangi bir tarlaya gitmemiş, eline bir çapa, kürek, kazma alıp, toprak işlememiştir. Ama iş avaralığa gelince mangalda kül bırakmazlar.
Bu hastalığa Türkiye’nin her yanında rastlayabilirsiniz. Kozaklı’da dolaşırken ben de epeyce rastladım. Kozaklı yeraltı ve yer üstü zenginlikleri bakımından bölgenin en bereketli topraklarına sahip. Görebildiğim kadarıyla ilçede üç tane büyük lüks otel ve küçük işletmeler var ve doluluk oranları da epeyce yüksek. Ama nasıl oluyorsa bu otellerin ve müşterilerin ilçe ekonomisine katkısı sıfıra yakın.
Merak edip sebebini araştırdım ve inanır mısınız, dişin kovuğunu doldurmayacak mazeretler ileri sürüldü. İlçe esnafında bir hareketlilik yok, otelcilerin satın almacıları ve müşteriler de bu isteksizlik karşısında malzemelerini Kayseri veya Kırşehir’den temin ediyorlarmış. Bunun için dedim “Bereketli toprakları bereketsizleştirmek” diye.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.