Ö. Vehbi Hatipoğlu

Ö. Vehbi Hatipoğlu

Kürt açılımı

Kürt açılımı

Türkiye'de son zamanlarda Kürt sorunu ile ilgili sıcak mesajlar verilmeye başlandı. Daha çok devletin zirvesinden yapılan açıklamalar, geçmişe oranla daha ılımlı bir yaklaşımın söz konusu olabileceğini göstermektedir.

Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ'un açıklamaları, Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'güzel şeyler olacak' ifadesi ve ardından hükümetin hazırladığı iddia edilen 'açılım' paketi bu konuda ortak bir aklın oluşabileceği izlenimini vermektedir.

Söz konusu yumuşama mesajları ve yapılması düşünülen demokratik açılımlar bu sorunun çözüme kavuşmasını sağlar ve PKK'nın bölgedeki etkinliğini azaltır mı sorusu sıkça gündeme gelmektedir. AKP hükümetinin daha önce başlattığı TRT Şeş uygulamasının beklenen sonucu vermediğine dikkat çeken çevreler, bu adımın da fayda vermeyeceğini iddia etmektedirler.

Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, demokratikleşme, özgürlük alanlarının genişletilmesi ve insan hakları ihlalleri konusunda atılacak her adım desteklenmeye değerdir ve uzun vadede mutlaka yararlı sonuçlar doğuracaktır. Ancak gerek TRT Şeş ve gerekse atılması düşünülen yeni adımların bölgede PKK ve DTP'nin önünü keseceğine, Kürt siyasetini zayıflatacağına inanmak fazlaca abartılı bir iyimserlik olur. Tam aksine, sorunun temeline inilmeden ve köklü bir değişim ve dönüşümü hedeflemeyen bu ve benzeri adımlar, DTP'yi hem daha güçlü kılar hem de vazgeçilmez hale getirir. Zira bölge insanı, bu iyileştirmelerin PKK'nın gücü ve DTP'nin sahip olduğu halk desteği nedeni ile gündeme geldiğini düşünmektedir. DTP'nin sırf bu nedenle de olsa desteklenmesi gerektiği algısı giderek yaygınlaşmakta ve kökleşmektedir.

Şimdi burada durup şu soruyu sormak gerekmektedir. Neden gündeme gelen açılım ve yumuşama politikası AKP'yi güçlendirmemiş, aksine DTP'nin işine gelmiştir.

Hükümetin uygulamalarının siyasi bir karşılık bulmayışı elbette giderilemeyen bazı kaygılara dayanmaktadır. Haklı olsun veya olmasın bir ortak algı mevcuttur. Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu konudaki algılarını kısaca dört maddede özetleyebiliriz.

1- Hükümet bu demokratikleşme ve açılım politikalarını AB'nin dayatmaları nedeni ile gündeme getirmektedir. Türkiye'nin, sorunu görüp çözüm üretmesi değil, dış baskılar nedeni ile bu açılım söz konusu olmaktadır. ABD ve AB istedi diye Kürt sorunu telaffuz ediliyor.

2- Hükümet inisiyatifi DTP'ye kaptırmıştır. Bu politikaların temelinde DTP'nin bölgede sahip olduğu seçmen desteğini azaltmak ve iktidar partisini güçlendirmek arzusu yatmaktadır. Samimi bir yaklaşım değil, politik bir manevradır. Bu nedenle DTP'ye olan destek artmalıdır ki, yumuşama ve açılımlar devam etsin.

3- Hükümetin ve özellikle Sayın Başbakan'ın eylem ve söylemleri arasındaki çelişki inandırıcılık ve güven sorunu oluşturuyor. Sayın Başbakan'ın belki de maksadı aşan bazı sözleri, bölgedeki uygulamalar, Sivil Toplum Kuruluşları ve seçilmiş politikacılar ile diyaloglarındaki sertlik ve kırıcılık sürekli gündemde tutulmakta ve bunlar Kürtlere yönelik hırçınlık olarak değerlendirilmektedir.

4- AKP bölgedeki siyasetini geniş halk kitlelerini kazanmak yerine, feodal yapılara yaslanarak sürdürme eğilimindedir. Bazı aşiret, tarikat ve cemaatlere yaslanarak halkı yönlendirme teşebbüsleri o yapılara ve zatlara olan güveni de sarsmaktadır.

Elbette ki bu liste daha da uzayabilir.

Türkiye bu kaygıları da giderecek bir yaklaşımla çözüm üretebilir. Öncelikle bu sorunun çözümü konusunda hiçbir dış gücün etki ve talebi değil, bizzat Türkiye'nin kendi inisiyatifi ile hareket ettiği ortaya konulmalıdır. Elbette bunun için samimiyet ve inandırıcılık esastır. Burada Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'bu sorunu biz çözeriz' mesajının çok önemli ve anlamlı olduğunu belirtmek gerekir. Bu sorunun çözümünü Atlantik ötesinden beklemek Hükümet'i de Kürtleri de fena halde hayal kırıklığına uğratır.

DTP'ye kaptırılan inisiyatifin geri alınması zorunludur. Bu nedenle de Kürt sorununun temelde bir Türkiye sorunu olduğu bilinci ile hareket edilmeli ve bu sorun çözülmeden güçlü, müreffeh ve özgür bir devlet olunamayacağı öncelikle kabul edilmelidir. Bunun için de Kürtlerden bir şey istemek yerine, 'biz neler yapmalıyız' sorusuna cevap bulunmalıdır.

Kürt Sorunu ile ilgili çözüm önerilerimizi bir başka yazıya bırakarak şunu vurgulamakta yarar görüyorum. Bugün tartışmaya açılan bütün başlıkları bizler 15-20 yıldan beri hiç bıkmadan ifade ettik. Eğer o günlerde sözümüze kulak verilmiş olsaydı, bugün inisiyatif PKK'nın eline geçmiş olmazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ö. Vehbi Hatipoğlu Arşivi