Kadının kocası üzerindeki hakları, kocanın vazifeleri 4
Abdullah b. Ebî Zübâb (R.A.)'den rivayete göre: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Allah'ın cariyelerini dövmeyiniz." buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.), Resûlullah (S.A.V.) Efendimize gelip:
- Yâ Rasûlellah! Kadınlar kocalarına karşı kafa tutmaya başladılar, diye şikâyet etti. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de kadınları hafifçe dövmeye izin verdi. Bu izinden sonra Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin hanımlarının yanına kocalarından şikâyetçi olarak birçok kadın geldi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bunu görünce şöyle buyurdu: "Gerçekten bu gece Muhammed ailesine kocalarından şikâyetçi olarak birçok kadınlar geldi. Şunu iyi bilin ki karılarını döven bu kimseler sizin hayırlılarınız değillerdir." (Ebu Davud, Nikâh: 42, No: 1834)
Hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin kadınlara merhametli davranmakla ilgili tavsiyelerini duyan bazı kadınlar bundan cesaret alarak kafa tutmaya başlamışlardır. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz kocalarına karşı görevlerini yapmadıkları takdirde erkeklerin hanımlarını hafifçe dövmesine izin vermiştir. Ne var ki bu sefer de erkekler bu izni adetâ bir emir telakki ederek hanımlarını fecî şekilde dövmeye başladılar. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, hanımlarını böyle fecî şekilde döven kimselerin hayırlı kimseler olmadığını, hayırlı kimselerin haklı oldukları zamanlarda onları hiç dövmeden idare ve terbiye edebilen kimseler olduğunu hatırlatmıştır.
Görülüyor ki dayağı İslâm getirmemiş, aksine onu hafifleterek ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Merhum müfessirlerimizden Elmalılı Hamdi Yazır bu konuda şunları söylüyor: "Burada, kadın dövülür mü, diye bir soru sorulabilir. Evet, dövülmez, fakat bu ifadede kadın demek, nâşize yani dikkafalılık, şirretlik etmeyen, baş kaldırmayan, isyankâr olmayan kadın demek olduğu da unutulmamak lâzım gelir. Sırasına göre insanca olmak üzere birkaç tokat, hissî isyan ile uçuruma doğru giden hırçın bir kadına kadınlık şeref ve terbiyesini bahşetmek için güzel bir ders olabilir. Şair Ziya Paşa merhum:
"Nush ile yola gelmiyeni etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." demiştir. Zamanımızda Kur'ân-ı Kerim'in işbu "dövünüz" emrini kötü tefsir ederek dillerine dolamak isteyen bazı Avrupalılar görüyoruz. Fakat ne garib tesadüftür ki biz ayet-i kerimenin tefsiriyle meşgul olduğumuz sırada bir Fransız mahkemesinin, kocası tarafından dövülmüş olan bir Fransız kadınının açtığı davaya karşı 'Hırçınlık edip kocasını sinirli bir hale getiren bir kadının yediği dayaktan dolayı boşanma davası açmasına hakkı olmadığına hükmettiğini gazeteler ilan ediyordu." (Yazır M. Hamdi, Hak Dini Kur'ân dili, II, 1351.)
Kur'an-ı Kerim'i bize tebliğ eden Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz hiçbir zaman kadın dövmediği gibi Abdullah b. Zem'a (R.A.)'den rivayete göre: "Sizden herhangi biriniz karısını, köle döver gibi dövmesin. Sonra belki de o günün sonunda o kadınla boyun boyuna sarılıp cinsî münasebet yapacaktır." (Buhârî, Nikâh: 93, No: 4908, 5/1997) buyurmuştur. Erkeğin zevcesini tedib hakkı onun yalnız dikkafalılık, şirretliklik, baş kaldırma haline mahsus değildir. Hayız ve nifastân veya cünüblükden temizlenmeyen veya sair dinî vecibelerini ifa etmeyen veya diğer haramlardan birini işlemekten çekinmeyen bir kadını da ta'zir maksadı ile tedibe zevcinin salâhiyeti vardır. Mesela bir erkek, karısını namaz kılmadığından dolayı dövebilir. Bir erkek hanımını münasip görmediği tavır ve hareketinden ve kokusundan rahatsız olduğu şeyleri yiyip içmekten, kullanmaktan mesela sigara içmekten men edebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.