Ö. Vehbi Hatipoğlu

Ö. Vehbi Hatipoğlu

Darbe beklentisi nasıl boşa çıkarılabilir?

Darbe beklentisi nasıl boşa çıkarılabilir?

Türkiye, günlerdir genelkurmay başkanlığı bilgi destek dairesi tarafından hazırlandığı iddia edilen bir belgeyi tartışıyor. Tartışma, böyle bir belgenin varolup olmadığı üzerinden yürütülüyor. Genelkurmay, hükümet ve siyaset çevreleri peşpeşe açıklamalar yapıyor.

Yakın tarihimizde benzer andıçlar gündeme gelmiş ve bunların varlığı inkar edilmemişti. Öyle ki Batı Çalışma Grubu'nun fişlemeleri neredeyse bir hukuki belge gibi algılanmış, kimi medya organları bu hukuk dışı sözde belgelere dayanarak 'irtica paranoyasını' yaygınlaştırma görevini gönüllü olarak üstlenmişlerdi.

Sadece andıçlar değil, hayali senaryolar ile hedef seçilen parti ve gurupların nasıl yıpratıldığı, dini motifler kullanılarak sahte şeyh ve müritler üretildiği, bin bir türlü şeytani oyun ve desiseler ile psikolojik savaş yürütüldüğü artık herkes tarafından bilinmektedir. Ergenekon iddianamesi bu tür ahlak ve insaf dışı senaryoların nasıl da gündeme taşındığı ifşaatları ile doludur.

İşte tam da bu noktada, en büyük şansızlığımız böyle bir belgenin var olup olmamasından çok, bu çağda böylesi bir hukuksuzluğun olabilme ihtimalinin var olmasıdır. Demek ki bunca gürültüden sonra hâlâ birileri 'durumdan vazife çıkarma' cingözlüğü içinde üstüne vazife olmayan konulara burnunu sokma cesaretini gösterebiliyor. Kendilerini bu ülkenin yegane sahibi, vatandaşı da maraba gibi gören seçkinci oligarşi eski alışkanlıklarından vazgeçmeme arzusunu sürdürüyor.

İşin asıl ilginç yanı bu ve benzeri tartışmaların anayasal kuruluşların birbirine karşı mevzi kazanma mücadelesi gibi algılanmasıdır. Devletin kurumları arasında bir örtülü mücadele olduğu ve el-ense çekme denemelerinin gerginliğin asıl nedeni olduğu iddiaları çok da yabana atılacak gibi görülmüyor.

Türkiye 'darbe' sözcüğünün telaffuz edildiği bir ülke olma ayıbından tez elden kurtulmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi de ancak genelkurmay başkanlığının ve TBMM'nin üzerlerine düşeni vakit geçirmeden yapmaları ile mümkündür.

Genelkurmay başkanlığı TSK bünyesinde varsa yasa dışı, hukuk dışı yapılanmaların üzerine kararlılıkla gitmeli, mensuplarını koruma ve kollama gibi bir psikoloji içine girmeden bu gibi unsurları tasfiye etmelidir. TSK bu ülkenin güvenlik ve savunmasından sorumlu bir Anayasal kuruluştur. Siyaset üretme ve politika dikte etme gibi bir görevi de yetkisi de yoktur. TSK mensuplarının milli güvenlik ile ilgili konuları müzakere edecekleri ve fikirlerini yetkililere sunacakları merci milli güvenlik kurulu toplantılarıdır. TSK'nın siyasal erk üzerinde vesayet görüntüsü verecek bir konumda algılanması 'darbe çığırtkanlarını' yüreklendiren en önemli unsurdur. Bu açıdan her şeyden önce bu yanlış algının değişmesi, bu konudaki ezberin bozulması gerekir.

Sorunun asıl çözüm mercii hiç kuşkusuz TBMM ve meclisin tek başına anayasa değiştirme gücüne sahip grubu olan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu'dur. Elbetteki mecliste grubu bulunan diğer siyasi partiler de çözüme katkı sağlamalıdırlar.

Peki çözüm nedir?

Çözüm ancak sivil bir anayasadır. Türkiye'yi demokrasi ayıbından kurtaracak, devleti değil vatandaşın hak ve hukukunu önceleyen, kutsal devlet-resmi ideoloji ilkelliğinden kurtulmuş, özgürlükçü, adil, kucaklayıcı sivil bir anayasa.

Milli iradeye ortaklar bulma arayışı içinde olmayan, bürokratik oligarşiye geçit vermeyen,herkesin etnik kimliğiyle, dini inançları, mezhebi görüşleri ve siyasi düşünceleri ile kendisini güvence altına alınmış hissedeceği seçkinci azınlığın iştahını kabartmayacak ve anayasal kuruluşların görev ve sorumluluklarının net şekilde belirlendiği bir anayasa hazırlanmadıkça Türkiye bu ayıptan kurtulamayacaktır.

Anayasayı ve anayasal düzeni koruma ve kollama görevi münhasıran millete ve onun seçimle gelmiş temsilcilerine aittir.

Anti demokratik girişimler, hukuk dışı müdahaleler, darbe ve benzeri yasa dışı yollara başvurma arzu ve beklentileri ancak bu şekilde ortadan kalkabilir. Milletimiz bunu gerçekleştirsin diye Adalet ve Kalkınma Partisi'ne anayasayı tek başına değiştirecek bir çoğunluk vermiştir. İktidar partisi bunu yapmak zorundadır. Diğer siyasi partilerle de ittifak arayışını samimiyetle sürdürerek bu işi en öncelikli görev olarak algılamalı ve gereğini yapmalıdır. Bunu yapmadıkça hukuk dışı müdahale ve girişimlerin de sorumlusu olmaktan kurtulamayacaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi ya muktedir bir siyasetin gereğini yapacak veya kendisi ile birlikte bir çok vatandaşın hukuksuz uygulamalara hedef olmasına göz yumacaktır.

Kim bilir belki de 'mağduru oynamak ' daha cazip gelmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ö. Vehbi Hatipoğlu Arşivi