Bu mesajımızın hakemi okuyucularımızdır
çağdaş, demokrat, laik ve cumhuriyetçi geçinenlerden biri diyor ki;
"Başörtülü öğrencilere hak ettikleri notu vermeyiz." Bundan 12 sene önce İzmir'e gitmiştim. 9 Eylül üniversitesi'nde öğretim görevi yapan iki profesör; özel bir yemek toplantısında dediler ki:
"Sınıfımızda iki ateist öğrenci var. Derslerinde çok başarılılar. Eğer bunlar okulu bitirirlerse ülke ve millet için tehlikeli olurlar. Bunlara düşük notlar vererek, önlerini kesmede dini bir sorumluluk olur mu?"
Bu soruya şöyle cevap vermiştim: "Bir insanın hakkını vermemek, ona haksızlık olur. Bu insanın dini, mezhebi ne olursa olsun. 'İnsan için çalıştığının karşılığı vardır' der Kur'an-ı Kerim. Ayrıca bu öğrencilerin ölünceye kadar ateist olacağına dair size vahiy de gelmedi. öyle ise öğrencilerinize hak ettiği karşılığı vermezseniz haksızlık etmiş olursunuz. Haksızlık zulümdür. Zulmü işleyene zalim denir."
Hatırladığım kadarı ile bu iki profesöre Şûara Sûresi'nin 183. âyeti'ni hatırlattım:
"İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." âyetin verdiği mesaj gayet açık: Eğer insanların hakkı olan şeyleri onlara vermezseniz, yeryüzünde anarşi, terör oluşur.
Şimdi hakemlik vazifesi okuyucularımıza düşüyor. Bu ülkede yakası kravatlı, sözü, konuşması laikliğe dayanıp, hayatının arka bahçesi deve dikenleri ile dolu olan nice çağdaş görünümlü insanlar mı aydın, münevver ve vatansever? Yoksa karıncanın bile hakkını verecek kadar duyarlı, çalmayı, çırpmayı bilmeyen, insanlığa Peygamber çocuğu, inancı ile bakan kapalı veya namazlı niyazlı insanlar mı?
Bir başka örnek:
Kendisinin dünya çapında bir bilim adamı olduğunu, ekoloji (yerbilimi) konusunda eline su dökecek birinin bulunmadığını iddia eden prof. diyor ki:
"Dünyanın 7 günde yaratıldığı, yok âdem-Havva ile insanlığın ürediğini vs. gibi sözlerle bir yere varamazsınız. Bunlar birer safsatadır..."
Bu ülkede büyük çoğunluğun Müslüman olduğunu dost düşman bilir. Müslümanlar olarak inancımız olan nice konular cumhuriyet döneminde haddini bilmeyen cahiller tarafından ya inkâr edilir ya da alaya alınır. Bir avuç kadar azınlık olan bu tiplere, biz Müslümanların tavrının ne olacağını bundan asırlar önce yaşamış İmam Serahsi isimli büyük bir ilim adamından dinleyelim;
"çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, azınlıkta kalan inkârcılar, Müslümanların inançlarına yönelik hakaret, inkâr gibi sözler konuşsalar, ilgili bu sözler eylem haline gelmedikçe İslâm hukukunda bunlara ceza vermek yasaktır."
İnananların sıfatlarını ve dinlerini çağdaş dünyaya göre kara leke(!) gören çağdaş zihniyet, elinden gelse namazlı niyazlı insanları içeri tıkmak, ülkeden ihraç etmek isterken, çağdışı gördükleri hukukumuzun kararı ortadadır.
Şimdi hakemlik sırası yine okuyucularımıza düştü: Allah'ın katından gönderilen Kitab'ın ışığında ve ölçülerinde hazırlanmış olan İslâm hukukundaki ilgili maddeyi uygulayanlar mı çağdaş, münevver, aydın ve ileriyi gören? Yoksa kendisine emanet edilmiş üniversitenin kasasını, malı ve mülkünü kendi keyfine göre yönlendirip, iğrenç kimliğini kamufle adına inanan insanların inançlarına saldıran saldırganlar mı? Lütfen kararı siz veriniz.
Uzun lafa gerek var mı? Bu ülkede yeni bir sahife açıldı. Bukalemun tiplerin yerini, gerçek yüzünü ortaya koyanlar aldı. Bizler bundan rahatsız olmuyoruz. Bu ülkenin gerçek sahipleri ile sahte sahipleri her geçen gün netliğe ve şeffaflığa kavuşuyor.
Sana teşekkür ediyoruz ya Rabbi. Biz kullarını en tehlikeli maskelerden kurtarıp, gerçek kimliğini tanıtan bir devir, bir nimet verdin. Bu nimetler devam ettiği müddetçe, bu ülkede, bu millete daha çok hizmet verilecektir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.