Çok önemli bir açıklama

Çok önemli bir açıklama

Ecdadımız, “Söz var halk içinde, söz var hulk (kalp) içinde” demişlerdir. İki gün Ankara’ya gitmem gerekti. Şahsî bir işim yoktu. Zerre kadar bir çıkarım da yoktu.
İlk gününden beri VAKİT gazetemizde yazıyoruz. çok şükür gittikçe büyüyüp güçlenerek 15. yıla kadar geldik. Bu kadar uzun süre içerisinde, daha bir gün olsun, yazılarımı aksatmadım. Biz burada yazarlık yapmıyoruz. âdeta cephedeki asker gibiyiz. Vatanımızı, milletimizi, dinimizi, örf-âdet ve geleneklerimizi, moda adı altındaki yozlaşma ve dejenerasyon başta olmak üzere, millî mefahirimizi ve mukaddes inancımızı iç ve dış düşmanlara karşı savunuyoruz. Ayrıca ben kendimi, hiç aksatmadan her gün yazmak zorunda hissediyorum. Bunun sebebi de rahmetli üstadımız Necip Fazıl ile yine rahmetli ağabeyimiz Osman Yüksel Serdengeçti’nin tutumlarıdır. Bir zamanlar, Büyük Doğu’da üstadımız, Yeni İstanbul’da da Serdengeçti ağabeyimiz günlük yazılar yazarlardı.
Onların yazılarını okuyamadığımız gün çok huzursuz olurduk. Bugün bizim o zamanki durumumuzda olan on binlerce genç var. Şahsen bizi de onlar gibi sanıyorlar. Ve onların manevî mirasçıları gözünde görüyorlar. Onun için ölümcül hasta dahi olsak, günlük yazılarımızı aksatmamaya çalışıyoruz. Hastalık, seyahat, bayram, seyran dinlemeden her gün yazıyoruz. Bu konuda bir rekora koşuyoruz. Sabahlara kadar ateşler içerisinde yanıp, terden iki üç defa çamaşır değiştiğim hasta günlerimde bile (sanki haşa bir ibadetmiş gibi) yazılarımı aksatmamaya çalışıyorum. Bugün bizim en büyük hedefimiz kartel medyasıdır.
Daha önce yazmıştım. Bir konuda yazı yazmak için, kartel yayınlarına bakmam gerekse, o gün yazı yazmamak pahasına olsa dahi, helâl paramı verip o gazeteleri kesinlikle almam da, bütün ömrümde toplam 10 saat içinde bulunmadığım kahvehanelere giderim...
Milletimizin millî ve manevî değerlerini yürekten benimsemiş olmayan kimse, dünya çapında şöhretli bir yazar dahi olsa, bizim gazetede yazamaz. Bir okuyucu kardeşim, dün telefonda bana “Oktay Ekşi’yi neden övüyorsun?” diyordu.
Ben insanı haksız yere övmem. övecek olsam da tatlı bir üslupla kusurlarını da mutlaka dile getiririm. Sayın Ekşi hakkında ‘Baş Zındık” başlığı altında 3 yazı yazmıştım. Sayın Ekşi üçüncü yazıdan sonra bana telefonda teşekkür etti. Bu anlayış ve efendiliğini söylemeyeyim mi? Yazdığı gazete dev gibi Emin çölaşan’ı harcadı.
Sayın Ekşi birkaç gün zülfü yare (yani patronun menfaatlerine) bir dokunsun da nasıl harcanacağını görsün. Yazılarımda bu ima da yok mu?
İki gün bir yere gideceğim zaman, 4 günlük yazı bırakmaya mecburum. Sayın Ekşi ile ilk tanışmamıza, yazmakta olduğum Hatıralarımda geniş yer vermiştim.
Aniden Ankara’ya gitmem gerekince, o yazıları kendimce alel acele güncelleştirerek gazeteme gönderdim. Sevgili okuyucu kardeşlerimi böylece 3 gün boşu boşuna oyalamış oldum. O konunun Hatıralarım için çok önemli, ama günlük yazılar olarak çok can sıkıcı olacağını ben de biliyordum. Başka çarem yoktu. Okuyucu kardeşlerimden özür diliyorum.
Ben ülkemizin huzurunu; devletimizin Osmanlı’ya yakışır bir şekilde güçlenmesinde, en ilericisinden en gericisine kadar her görüş, fikir ve kökenden olan insanlarımızın barışıp kucaklaşmasında görüyorum. Kusursuz dost arayan dünyada dostsuz kalır. İnsanız; hepimizin hata ve günahları vardır. Yüce İslâm’da aslolan iyi niyet ve hüsnü zanndır.
Ben kusuru yalnız kendi nefsimde ararım. Karşımdakilerin hep iyi taraflarını görürüm. Onu da mertçe yazarım. Sayın Oktay Ekşi, samimi bir Atatürkçü’dür. Davaları batıl da olsa ben samimi insanları severim.
Haşa Müslüman da görünseler, ben münafıkları ve sahtekârları sevmem. Sayın Ekşi hiçbir zaman münafıklığa ve sahtekârlığa tenezzül etmedi. Nazım Hikmet’i ve Aziz Nesin’i takdir ettiğim kadar, onu da takdir ediyorum. Bu, en basit bir nezaket kaidesidir. Kardeşlerim neden o kadar heyheyleniyorlar? Bunda ne var? Birleştirici olmak kötü mü?
Sayın Ekşi’ye saygılar sunarak, bu konuyu noktalıyor, asîl hassasiyetlerinden dolayı da okuyucu kardeşlerimin gözlerinden öpüyorum.
Sevgi, saygı, selam ve dualarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi