29 Mayıs: Gerçek gençlik bayramı...
Türkiye’de çok sayıda “millî” bayram kutlanıyor. Bu bayramların binlerce yıllık geçmişi olan bir millet için sadece son yüz yılın olaylarına ve şahsiyetlerine hasredilmesi bir köksüzlük belirtisidir. Millet 70-80 senelik “millî” bayramlarla meşgul edilirken, bazı teşkilâtlar başlangıçlarını yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesine götürüyorlar ve böylece kuruluş yıldönümlerini kutluyarak ne kadar köklü kurum olduklarını iftiharla ilân ediyorlar.
19 Mayıs’ın “millî bayram”, bilhassa “gençlik bayramı” olması için ikna edici dayanaklar olmadığını daha önce yazmıştık. Çünkü bu gün, kutlanması gereken bir zaferin, büyük bir başarının yıldönümü değildir. Bir harekatın başlaması sözkonusuysa, neden başlangıç 19 Mayıs olsun? Mustafa Kemal Paşa kendi başına, hiç bir emir ve buyruk tanımadan Samsun’a çıkmış olsaydı, 19 Mayıs’ı bayram ilân etmek kendi mantığı içinde doğru bulunabilirdi.
Eğer Millî Mücadele’ye başlangıç için Mustafa Kemal Paşa eksenli bir tarih belirlemek gerekiyorsa, bu 30 Nisan olabilir. Çünkü o gün Sultan Vahidetdin’in Fahrî Yaveri Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu müfettişliğine tayin ettiğine dair iradesi çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nin tabiî işleyişi ile işin içinde Harbiye Nezareti ve Sadrazamlık vardır ve nihayet Padişah iradesi ortaya çıkmıştır. Bugünkü tabirle, ortada bir “devlet kararı” vardır. Kemal Paşa, şahsî iradesi ile 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmamıştır!
12 Eylül darbesinden sonra adı “Atatürk’ü anma, gençlik ve spor bayramı”na dönüştürülen gün, ancak 1938’de, Atatürk’ün ölümünden yaklaşık altı ay önce, resmî tatil ve bayram günleri arasına alınmıştı! O zamana kadar, Mayıs ortalarında “jimnastik” veya “idman bayramı” yapılırdı. Bu gün 19 Mayıs’la birleştirilerek, Atatürk’ün ölümüne yakın “Atatürk kültü” oluşturulması yönünde bir adım atılmıştır.
Bu o sırada hasta olan Atatürk’ün iradesi ile olmamıştır. Mustafa Kemal Paşa istese idi, 19 Mayıs’ı çok önceden bayram ilân ederdi!
Gençlik için gerçek bir millî gün veya bayram düşünülüyorsa, bu zengin tarihimizden çıkarılabilir.
Böyle bir arayış sözkonusu olduğunda, elbette ilk aklımıza gelecek olan İstanbul’un fethi ve onun genç fatihi Sultan Mehmed Han’dır.
Tarihimizin çok önemli zaferlerinden biri 29 Mayıs günü kazanılmıştır. Hiç şüphe yok ki, İstanbul’un fethi bir şehrin alınmasından öte tarihimizin zirve noktalarından biridir. Bu büyük fethin yirmili yaşlardaki genç kahramanı Sultan Mehmet Han, günümüzde üniversite tahsili devresinde olan gençlere, içinde bulundukları çağın büyük işlerin başarılabileceği bir dönem olduğu heyecanını yaşatabilir.
Alnında deha nuru parlayan genç Fatih, günümüzdeki yaşıtlarına, gençlik çağında büyük başarı kazanmış olgun bir şahsiyet olarak müsbet bir model teşkil ettiği gibi, irade sahibi, geniş ufuklara bakabilen, ilim ve hakikat âşığı kişiliği ve güçlü seciyesiyle de sağlam örnek olacaktır.
İstanbul’un fethi, Hz. Peygamber’in müjdelediği günden itibaren, mutlaka gerçekleşecek bir idealin remzi olmuştur. Bu yüzden Kostantiniye muhtelif İslâm orduları tarafından defalarca kuşatılmıştır. Bu kuşatmalardan birinde Muazzez Peygamberimizin Hicret’ten sonra Medine’de misafiri olduğu Ebu Eyyub El Ensarî seksenli yaşlarda iken bulunmuş ve İstanbul surlarına yakın bir yerde vefat etmiştir.
Ahir ömründe Ebu Eyyub sırf Hz. Peygamber’den aldığı fetih mesajını İstanbul surlarının önüne kadar getirmek için bu sefere katılmış, vefat ettiği mahalle defniyle, bu sırrın oraya gömülmesini sağlamıştır. Osmanlılar başlangıçtan beri, İstanbul’un fethi idealini büyük bir heyecanla benimsemişlerdir. Osman Bey’e atfedilen şu dörtlük bu derin fakat saf heyecanı yansıtmaktadır:
Osman Ertuğrul oğlusun
Oğuz Karahan neslisin
Hakkın bir kemter kulusun
İslâmbolu aç gülzâr yap
Yıldırım Bayazıt, 2. Murat bu ata arzusunu gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Genç Sultan Mehmed, Hacı Bayram’ın halefi âlim şeyh Akşemseddin’le birlikte, Eyyub Sultan’dan beri İstanbul surlarının dibinde gömülü olan fetih sırrını keşfederek kat’i sonuca ulaşmıştır.
Fatih’in İstanbul’a büyük zafer kazanmış mağrur ve zalim bir cihangir edasıyla girmediğini biliyoruz. Şehrin muhafazası, yeniden imarı, şehirde yaşayan bütün topluluklara hürriyetlerinin tanınması, o devirlerde benzeri görülmemiş bir olgunluk belirtisidir. Gençliğin delilik çağında, Mehmed Han’ın atalarından tevarüs ettiği fetih idealini bütün insanlara hürmet şiarıyla birleştirmesi galip-mağlub çelişkisini ortadan kaldırmış ve Osmanlı Devleti’nin yeni başkentinde sükûnetle uzak hedeflere yönelmesine imkân sağlamıştır.
29 Mayıs Gençlik Bayramı kutlu olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.