Bağlam dışı konuşma
Erhan Çelik'in sunup yönettiği İskele Sancak'ta Başbakan'ın azınlıklarla ilgili sözlerini değerlendirdik. Kısaca önce, Başbakan partisinin Düzce kongresinde neler dedi onu bir hatırlayalım: "Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi...
Suriye bunu yaptı, biz de yapalım istedik. 210 bin dönüm bir organik tarım yapabileceğimiz alan kazanalım. Hemen yakıştırmalar başladı: 'Siz burayı İsrail'e peşkeş çekeceksiniz!' On yıllardır ne söylendiyse bu zihniyet hâlâ aynı yerde... Bu ülkenin vatan toprakları üzerinde yatırım yapan küresel sermaye 'şu dinden bu dinden geldi' diye 'eyvah Türkiye elden gidiyor' demek bu kadar kolay mı?.. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Düşünmek lazım. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi... Paranın dini, ırkı olmaz... Adam burada yatırım yapacak... Burada Ahmet-Mehmet çalışacak..." Anlaşılan Başbakan her yaptıklarını doğru kabul ediyor. Bundan daha büyük yanlışlık olur mu? Bu konuşma bağlam dışı yani eskilerin deyimiyle sadet dışı olmuştur. Özel bir meseleyi genelleştirmiştir. O da Türkiye'nin güney sınırlarının mayın temizleme bahanesiyle üçüncü bir ülkeye teslim edilmesidir. Bu ülke de alelade bir ülke olmayıp hâlâ güney komşumuz Suriye ile diplomatik ilişkisi bulunmayan, barış değil savaş halindeki bir ülkedir. Kaldı ki, güney komşumuz bizden daha az gelişmiş bir ülke olmasına rağmen kendi mayınlarını kendisi temizlemiştir. Bizim mazeretimiz ne? Bari verilecekse mayın temizleme işlemi tecrübesi nedeniyle ona verilmeli.
Lakin meselenin mayın temizlemekten ziyade bu dinlenmiş ve yıllardır nadasta kalmış bakir toprakların her nedense İsrail'e kiralama niyeti vardır. Ya da Başbakan'ın kendi tabiriyle peşkeş çekme niyeti. Mayın temizleme bahanesiyle bu niyet gizlenmektedir. Bu niyet fark edilince de Başbakan her zamanki gibi köpürmüştür. Kendisini haklı çıkarmak için bağlam dışına çıkmıştır. Esasında muhalefet kendisini büyük bir vartadan kurtarmıştır. Aynen 1 Mart Tezkeresinde olduğu gibi. 1 Mart tezkeresini başkaları engellemiş ama siyasi rantını AKP yemiştir. Tabii ki burada parti iradesine karşı çıkan AKP milletvekillerinin payını da unutamayız. Onlar da parti görüşünü aşarak vicdanları doğrultusunda oy vermişlerdir. Elbette tarih onları da unutmayacaktır. Lakin daha düne kadar Başbakan '1 Mart tezkeresi niye geçmedi?' diye ah vah etmiştir. ABD görüşünü değiştirmeden kendisi görüşü değiştirmemiştir. Galataport meselesi ve Ofer meselesinde de aynı tutumunu sürdürmüştür. Nedense Yahudi sermayesini çok sevmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.