Hazım Oktay Başer
Allah rahmet eylesin, ülkemize hizmet etmiş bir güzel insanı, ebedi yurduna uğurladık. Makamı hizmetlerine denk gelir İnşaallah.
Hazım Oktay Başer’i tanıdığımda fotoğraf makinesini omzuna takıp, mesleğe yeni başlamış acar bir foto muhabiriydim. Yıl 1977’nin ortalarını gösteriyordu ve MSP mitingini takip etmek üzere Konya’ya gitmiştim.
Miting öncesi şehirde dolaşırken, Konya Valisinin abdestli namazlı biri olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım. (Haşa) Nasıl olurdu, devletin valisi namaz mı kılardı? Namaz ve diğer ibadetler, avamın işi değil miydi?” gibi sorular geldi aklıma.
Çünkü vali dediğin asık suratlıdır, yere bakarak yürümez, devamlı başı yukarıdadır. Ya azarlar ya da dövdürür. Sivil hiçbir vatandaş, vali denilen kişinin de, makamın da önünden geçemez. Valileri böyle tanır böyle bilirdik. Son yıllara kadar da yanılmadığımızı gördük.
Çocukluğumda Ankara Ulus’taki valiliğin önünden o tarafa bakarak geçmekten korkar, bu korkuma rağmen de “valilik nasıl bir şeydir” diye içeri girip çıkan insanları seyreder, bahçenin önünde oturan üzgün köylüleri görür, içim ezilirdi. Valiler CHP’li olurmuş, CHP’liler de halkı hiç sevmezlermiş. Böyle bilir, böyle duyardık ve doğruydu.
Vali dediğin çatık kaşlıdır. Siyah arabası olur, etrafında her an “döverim” diyen adamlar bulunur ve gittikleri geldikleri her yeri, “mevzisiz savaş alanı” kabul ederek; kavga ve kargaşa çıkacakmış gibi davranırlardı. Çok şahit olmuşluğum vardır.
Konya’da ise gerçekten vali olan ama yukarıda tarif ettiğim profilin dışında bir başka vali varmış. Herkesi odasına alır, köylüyle köylü, çocukla çocuk, büyükle büyük olur, açıktan camiye gider, namaz kılar, kimseye görünmeden gizli gizli namaz kılan biri değilmiş.
“Nasıl olur böyle bir vali” diye ilk defa valilik binası olarak Konya Valilik binasına girmiş ve valiyi ziyaret etmiştim. Özel kalemdekiler elimde fotoğraf makinesini görünce, biraz da gençliğimin verdiği masum ve safiyetim yüzünden az bekletip içeri almışlardı.
Vali bey bir toplantı halindeymiş. Toplantıyı bölüp bana dönerek, sert ve hızlı üslubuyla; “Ne var çabuk söyle, bak işimiz var” diye çıkışınca, kaçacak kapı aradım ama bulamadım. Ne söyleyeceğimi unuttum, oysa arzum, namaz kılan bir vali görmekti. Diğer insanlara benzeyip benzemediğine bakıp, fotoğrafını çekmekti.
Fırçayı yiyince elim ayağım birbirine dolaştı. Halimi fark edince güldü, ayağa kalktı, yanıma geldi, kucakladı, “Korkma, çekinme, toplantı halindeyiz, söyle ne istiyorsan, ne soracaksan sor, sonra da sana çay versinler” dedi. Yine şaşırmıştım, ne yapacağımı nasıl davranacağımı birbirine karıştırdım ve “Fotoğrafınızı çekecektim” diyebildim.
“Peki, hadi o zaman istediğin kadar çek” diye müsaade etti. Sert mizaçlı olsa da ayağa kalkıp vatandaşa elini uzatan bir valiyle ilk defa karşılaşmanın verdiği sevinçle rahatlamış ve bolca fotoğraf çekmiştim. Fotoğraf çekerken konuşmalar kesilmişti ama içeri girdiğim ilk saniyelerde; “Şehre giren yabancılar dağınık vaziyette dolaşıyorlar” gibi bir laf duymuştum. Bunun ne demek olduğuna yazının sonunda izah edeceğim.
İşte Hazım Oktay Başer ağabeyle tanışmamız böyle bir ortamda olmuştu. NÜ sanatçısı Kenan Evren’in 80 darbesinden sonra Hazım ağabey bir daha valilik yapmadı, yani namazlı olduğu için yaptırmadılar. İşini iyi yapması önemli değilmiş, suçu namaz kılmakmış.
Çok sonraları Hazım Oktay ağabeyle öyle güzel birlikteliklerimiz oldu ki, her karşılaştığımızda Konya’daki ilk günü hatırlar ve yine aynı davranıp boynuma sarılarak; “Sana o gün kızmamıştım, cesaretine hayran kalmıştım” derdi. Sert mizacı ve hızlı konuşmasının altında öyle bir yüreği vardı ki, “Allah” diyen herkesi bağrına basardı.
Yukarıda yazdığım; “Şehre giren yabancılar dağınık vaziyette dolaşıyorlar” sözünün ne demek olduğu, Konya olaylarından çok sonra anlaşıldı. Demek ki, MSP’nin üzerine yıkılan malum olayı icra edenler, şehirde ayrı ayrı dolaşarak tam miting anında gelip, İstiklal Marşı’nda oturmuşlardı. Eğer olaylar esnasında sırtıma birkaç cop yiyip, iki seksen uzanmasaydım ve fotoğraf makinem kırılıp, içinden filmler alınmasaydı, tarihe iyi bir belge bırakmış olacaktım.
Her neyse, Allah’tan Hazım Oktay ağabeye rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Ruhu için el Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.