Demokrasi - hukuk devleti - duvarın öte yüzü
Devlet adına, Türkiye adına, kendi iktidarları adına konuşanların tamamından bugüne kadar sayısız masallar dinledik…
Damarlarımızı kesseniz kan yerine masal akar…
“Yaz gelince yonca biçerim” hikâyeleriyle büyütülmeyen kim var?
Amma, maalesef firesiz demokratız, demokrasiyle idare ediliriz, daha enteresanı da Hukuk Devleti olduğumuz masalı…
Vakit buldukça düşünürüm…
Düşünmekle kalmaz, bir de aklı yetenlere, eli yetenlere, yüreği yetenlere; yani devlet büyüklerimize, kendilerini büyük gören büyüklük hastalarına sormak isterim…
Dünden bugüne milletten yetki almış değerli (!) zatlar lütfen bir cevap versinler:
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin kabri nerede?
Hazret dediğimiz için küplere binenler, bıraksınlar yobazlığı da şu soruma cevap versinler:
Demokratik hukuk devletlerinde mezardan naaş hırsızlamak kanuni midir?
Sanmayın ki hırsızlar küçük insanlar… Veya kimsenin haberi olmamış bu hırsızlıktan…
Sahi öyle mi?
Mahkeme kararı ile “vatan haini” ilan edilmiş, Stalin isimli despotun yarattığı (!!!) Nazım Hikmet’in kemiklerini ilahının yanından alarak Türkiye’ye getirmek isteyenler, kendi ülkemizde kaybolan hiç suç işlememiş, aksine yüzlerce faydalı kitab yazmış bir muhterem zatın naaşını bulmak istemiyorlar mı, birilerinden mi korkuyorlar?
Hukuk devletinde yersiz korku olmaz…
Demokrasilerde, eğer demokrasi bir yalan değilse, bazı gizli sırlar sorulur ve cevap verilir…
AK Parti imiş, AKP yazılıyormuş, AKP yazanlar, “edep dışı” Türkçesi “edepsiz” imişler…
Böyle buyuruyor sayın Başbakan…
Ben hiçbir zaman AK Parti yazmadım… Edebsizce AKP yazdım daima… AKP yetkilileri yukardaki soruma müsbet cevap verirlerse, AK Parti ne ki, “Sütbeyaz Parti” bile yazarım…
Bizimki bir sebebe matuf telaffuzdur… Sebepler kendilerinden yana gelişen Nazım Hikmet hayranları, AK Parti yazsınlar, bembeyaz parti yazsınlar… Tabii yazarlarsa…
Köşkte, saraylarda, seyrangâhlarda ağırlanan AKP düşmanlığı ile lebaleb dolu bulunan yazarlar, çizerler acaba emredilen şekilde yazacaklar mı?
Bir daha var soru:
Yanlış anlamayasınız, bu soru ile baştakinin bir paralelliği yoktur…
Fethullah Gülen Hocaefendi neden sürgün hayatı yaşıyor, veya yaşatılıyor?
Mahkemeler bütün şikâyetlerden Berat kararı verdikleri halde, bir insan keyf için vatan hasreti çeker mi?
“Gelsin canım, engelleyen mi var?” cevabı ancak benim ayakkabıma anlatılacak cevaptır…
Evet gelsin… Geldiği gün yakasına yapışıp lince kalkışan, cezaevine götürecek kimseler mi var ki?
Ne acayip ve çirkin cevap değil mi?
Siz onun gayretleriyle kurulan yurtdışındaki okulların çocuklarını “olimpiyat” peçesi altında Türkiye’ye çağıracaksınız, amma gurbetini bitirecek bir girişimde bulunmayacaksınız…
AK Parti demeye dilim var mıyor ki…
Ve üçüncüsü:
Bugünkü iktidarın ileri gelenleri gittikleri her yere hanımlarını sünnetçi çantası gibi götürürler… Amma resmi bayramlarda, özel milli günlerde hep içeri kapatırlar…
Neden acaba?
İkinci bir iktidar var da ondan mı korkuyorlar?
Ben düşündükçe yüzüm kızarır, utanırım, Demokrasi ve Hukuk Devleti kavramlarından içten içe özür dilerim…
Yine de AKP’yi AK Parti yapamam… Yaparsam kendi kendimi inkâr etmiş olurum… Maddi meselelerin manevi kavramları beyazlatacağına hiç ihtimal vermem…
==================
Belde tabanca, elde bıçak gezen var
Caddede serbest, evde kaçak gezen var
Örtünüp oturan kendi hanesinde
Bir de soyunup salkım/saçak gezen var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.