Hüseyin Obama ve AK Parti
Güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerim
Bazı okurlarım, tarih, edebiyat, sanat ve ahlâk üzerine yazmamı onaylamıyorlar. Köşe yazarlarının çoğunun yaptığı gibi, her gün siyaset yazmamı istiyorlar. Bunlar belli ki tüm hayatı siyasetten ibaret sanıyorlar. Halbuki hayatta şiir var, edebiyat var, sanat var, tarih var, ahlâk var, eğitim var, çevre var, sağlık var… Bunların yazılması gerekiyor.
Köşe yazarlarının çok büyük ekseriyeti zaten siyaset yazıyorlar. Gazetelerde her gün her görüşten yazı, radyo-televizyonlarda program bulmak çok kolay...
Buna karşılık tarihe, tabiata, hayata, bilime, çevreye, aşka dair yazılar bulmak çok zor…
Bendeniz yapılmayanı yapmaya, yazılmayanı yazmaya çalışıyorum. Hayatı siyasetten ibaret sayanlar, beni siyaset yazmaya zorlayacaklarına o tür yazılar yazan yazarlarımızı okusunlar.
Bununla birlikte güncele ilişkin görüşlerimi paylaşmıyor değilim. Zaman zaman yazmaya çalışıyorum. Bugün de yazacağım…
Barak Hüseyin Obama’nın konuşması
Benim açımdan etkileyiciydi. Selamla konuşmaya başlaması, konuşmasını ayetlerle süslemesi, İslâm dünyasının neredeyse “dininden utanan”, bu yüzden dini ritüellere mesafeli duran Batıcı aydınlarına ve yöneticilerine mesaj mahiyetinde idi…
İslâm Dini’nin “insan”a yönelik çözümlemelerinin altını çizmesi ve sorunların “barış içinde” halledilmesi gerektiğini savunması ise tam anlamıyla etkileyiciydi.
Başörtüsüyle okumak isteyenlere eğitim hakkının teslim edilmesini söylemesi ise Türkiye gibi, en temel insan haklarını “laiklik” uğruna çiğneyen ülkelere “derin” bir gönderme idi.
Merak ettim: Allah’ın selâmı ile “başörtüsü” sözcüğünü duyunca şeytan çarpmışa dönen bizim “ilerici”ler acaba bunu nasıl karşıladılar?
Eminim Obama’yı da “gericiler kervanı”na katmışlardır!
AKP diyen “densiz” olur mu?
Sayın Başbakan sık kızıyor, karmaşık tartışıyor, kavgaya hızlı giriyor, ama sonunu getirmiyor…
Meselâ ben, Aydın Doğan’la kavgalarının nasıl sonuçlandığını, Hilton meselesinin ne olduğunu hâlâ bilmiyorum.
Geçenlerde yine kızdı ve partisine kendisi gibi “AK Parti” demeyip ısrar ve inatla “AKP” diyenleri “densiz” ilân ediverdi.
Haksız: Çünkü bir siyasi partinin liderinin bu denli “öfkesi burnunda” olması ve her konuşmasında birilerini mutlaka fırçalaması “politik” değil… Bu tutum sadece “düşman”larının sayısının artmasına hizmet ediyor.
Ama kimse kimseyi döve döve kendine benzetemez! Daha toleranslı olmak gerekiyor.
Haklı: Muhalifleri koskoca Başbakan’a ısrarla nasıl “RTE” diyorlarsa, partisine de ısrarla, inatla AKP diyorlar.
Hâlbuki partinin doğumu sürecinde, ona bir isim vermişler. “Bu yeni doğan partinin adı AK Parti’dir” demişler.
“Pe Ka Ka”ya “Pe Ke Ke” deme arasındaki fark gibi bir “fark” vurgusu yaparak muhalefet etmeye gerek yok. Başbakan bu yaklaşımda “istiskal” seziyor. Bu şekilde partisinin saldırıya uğradığını düşünüyor ve cevap veriyor: “Densiz!”
Çocuğunuza bir isim verseniz, ama bazıları bu ismi verdiğiniz şekliyle değil de bozarak telaffuz etseler, kızarsınız… Eh, Başbakan da kızıyor!
Burada, “Başbakanların böyle şeylere kızma hakkı var mı?” sorusu sorulabilir ki, gerçekten de sormaya değer.
İkinci soru: AKP diyenler “muhalefet” sayıldığına göre, “AK Parti” diyenler “muvafakat” etmiş sayılır mı?
Elcevap sayılmaz. Neden derseniz partinin kurucuları defalarca ilan ettiler: “Partimizin adı AK Partidir” diye.
Bu bakımdan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne “AK Parti” diyenler, sadece partinin adını doğru telaffuz etmiş olurlar, hepsi bu.
Yeni ekonomik paket
Başbakan bir ekonomik paket daha açtı. Bazı gazetelere göre “Bu bir devrim”, bazılarına göre ise “Dağ yine fare doğurdu.”
Bendeniz paketin cazibesine göre değil, uygulama biçimine göre değerlendireceğim. Yani bu konudaki duruşumu “bekle ve gör” biçiminde özetleyebilirim.
Eşcinsel hakem
Bu konuda fazla söze gerek yoktur…
Futbol hakemlerine senelerden beri o türden tezahüratta bulunan futbol seyircisi sonunda lâyığını bulmuştur.
Zahid Akman
Kanal 7’de çalışırken, birden RTÜK Başkanı olarak karşımıza çıktı. Almanya’daki bazı şirketlerde hissesi olduğu konuşulmaya başlandı. Sonra da Deniz Feneri davasına adı karıştı…
Bu işlerden hiç anlamam, ama bir üst düzey yöneticinin bu kadar çok yerde ismi geçiyorsa istifa edip meydan okuması şık olur. Yani çoktan istifa etmiş olmalıydı.
Kişisel merakım
Bir merakım şudur: Hükümeti IMF ile anlaşma imzalamaya zorlayan TÜSİAD yönetimi bir süreden beri neden sessizleşmiştir?
Acaba zenginler kulübü üyelerine bilmediğimiz bazı imkânlar ve imtiyazlar verilmiş olunabilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.