Orta Asya’da kimlik ve enerji savaşları
19. Yüzyılda İngiltere-Rusya arasındaki Büyük Oyun’a sahne olan ve sömürgeciliğin kıskacı altında ezilen Orta Asya, 20. Yüzyılda batıdan SSCB, doğudan Çin tarafından uygulanan politikalarla tarihinin en acımasız sömürgeleştirmesine maruz kaldı.
Kültürel, siyasi, ekonomik ve demografik bir dağılma ve çöküş dönemi yaşayan Orta Asya, Sovyet döneminin katı-baskıcı kimlik politikaları ve ayrımcı sosyo-ekonomik yaklaşımları sonucunda etkileri on yıllarca devam edecek çok ciddi zararlar gördü. Öyle ki bölge ülkeleri, Sovyet sonrası dönemde, bağımsızlıklarını kazanmakla birlikte, hâlen devam eden, pek çok alanda ortaya çıkan potansiyel buhran ve kriz tehlikeleriyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Etnik yapılarla uyuşmayan sınırlar, siyasi mülahazalarla gerçekleşen nüfus hareketleri, bölgenin doğal kaynakları üzerinde oynanan oyunlar ve sosyal ve siyasi yapılardaki zayıflık bu tehlike alanlarının her zaman aktif olması sonucunu doğurmaktadır.
Ahmet Davutoğlu Orta Asya’nın karşı karşıya olduğu temel soruna şöyle dikkat çeker: “Çift kutuplu sistemin öngördüğü statik kutuplaşma Orta Asya’nın kendine has coğrafi ve tarihi parametrelerinin devreye girmesini engellemekteydi. Bu statik yapının bozulması bölgenin siyasi sınırları ile jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel hat ve havzalar arasındaki uyum problemini beraberinde getirmiştir.”
Zbignev Brzezinski Doğu Bloku’nun çöküşünden sonraki Orta Asya’yı şöyle tasvir eder: “Sovyetler Birliği’nin çöküşü dramatik bir tarihsel tersine çevrilmeye yol açtı. Aralık 1991’de birkaç hafta içinde Rusya’nın Asya’daki alanı birdenbire yüzde 20 geriledi; Rusya’nın Asya’da kontrol ettiği nüfus 75 milyondan yaklaşık 30 milyona düştü.”
Oldukça muğlak biçimde Asya kıtasının içlerinde Tibet’ten Orta Sibirya’ya kadar kıyılardan uzak tüm bölgeleri kapsayabilen “Orta Asya” ifadesi daha kesin olarak çok daha kati coğrafi ve jeopolitik özellikler sergileyen çok daha küçük bir bütünü ifade ediyor. 20. Yüzyılda tarihi ve beklenmedik bir şekilde meydana gelen Sovyetler Birliği’nin çöküşü olgusu Sovyetler mirası 15 cumhuriyette ve Orta Asya ülkelerinde yeni ve karmaşık bir süreci tetikledi.
Soğuk Savaş sonrası bölgede jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik kırılmalar ve parçalanmalar yaşandı. Bu parçalanmalara çok etnik yapılı Orta Asya cumhuriyetlerindeki iç bunalımlar da eklenince ortaya otoriter olmaktan öte otokratik, demir yumruk rejimler çıktı. Zaten SSCB geçmişinden bu tür rejimlere meyilli liderler, iktidarların devamı ve muhtemel kaoslara meydan vermemek için hak ve özgürlükleri sınırlayan bununla birlikte ulus inşâsına destek veren zaman zaman azınlıkları göçe zorlayan kanuni düzenlemeler yaptılar ve otokratik sistemler kurdular.
Orta Asya Cumhuriyetlerinin birbirleri ile ilişkilerinden kaynaklanan anlaşmazlıklara bir de bölgesel ve küresel aktörlerin müdahalesi eklenince bölge birdenbire 1991 sonrası süreçte küresel ve bölgesel nüfuz mücadelesinin merkezi haline geldi. Zengin enerji ve doğal kaynakları, uçsuz bucaksız toprak yapısı ve daha da önemlisi jeopolitik konumu dolayısıyla Orta Asya, yeniden canlanmak isteyen Rusya’nın, enerji güvenliği sorunlarını halletmek isteyen Avrupa’nın ve enerji ihtiyacı ile birlikte kadim düşmanını çevrelemek isteyen ABD’nin, ırkdaşlarıyla birlikte hareket etmek isteyen Türkiye’nin, mezhepsel bir anlayışla nüfuz elde etmek isteyen İran gibi ülkelerin dikkatini çekti.
Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Orta Asya cumhuriyetleri bir yandan dış aktörlerin müdahalelerini bertaraf etmeye veya dengelemeye çalışırken diğer taraftan Sovyet mirasının üzerine yeni uluslar inşâ etmenin yollarını aradılar. Katı Sovyet şovenizminin etkilerini ortadan kaldırıp, sınırlarla etnik yapıların uyuşmadığı coğrafyalarda, zaten suni olarak oluşturulan kimlikler üzerinde yeni tarih felsefeleri yazmak, yeni mitler oluşturmak, yeni dil politikaları yapmak ve bütün bu ve benzer unsurlarla yeni bir ulus ve tüm kurumlarıyla yeni bir devlet inşâ etmek Orta Asya Cumhuriyetlerindeki temel çatışma alanını teşkil etti. Demokratikleşme, İslâmi kimlik arama veya Batı yanlısı rejim taraftarları Orta Asya devletlerinin önündeki seçenekler olarak ortaya çıkıyor
Tarihin en büyük enerji, kimlik ve nüfuz savaşlarına sahne olan Orta Asya ülkeleri kimlik sorunlarını aştıkları nispette gelecek inşasında başarılı olabilecekler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.