Meşru olmayan anayasa ile nereye?
Hepimiz, isimler ve resimlerin değişmesiyle ‘hakikat’in değişmediğini biliyoruz, ama buna rağmen mevcut 12 Eylül 1980 ihtilâl anayasasının kesinlikle değiştirilmesi gerektiğinde de ısrar ediyoruz. Tabiî ki bu konuda ısrarcı olan bir kişi, bin kişi değil; belki milyonlarca kişidir.
“Bu ısrarın sebebi nedir?” diye sorulabilir. Bu sorunun makul pek çok cevabı olmakla birlikte, Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’un tesbitleriyle cevap verelim: ‘’Mevcut Anayasa ile Türkiye’de Batılı anlamda demokrasiyi kurmanız mümkün değildir. Bu Anayasa ile Avrupa Birliği’ne giremezsiniz. (...) Türkiye benim kanımca 1982 Anayasası’nın maddî ve içerik meşrûluğunun bulunmadığını artık anlamış durumdadır. 2000’li yıllara bu Anayasa ile girmek büyük talihsizlik olmuştur. Bu Anayasa biçimsel anlamda da meşrû değildir. Kabul ediliş şekli son derece kötüdür. Zoraki kabul edilmiştir. Ölüm gösterildi, sıtmaya razı olundu. Türk milleti okumadan hüküm kuruyor. Hazırlanan Anayasa’nın başına gelen de böyle oldu.’’ (AA, 6 Haziran 2009)
Sürekli tekrarlamak durumunda kalıyoruz: Türkiye’nin derdi elbette sadece mevcut anayasa değildir. Dertlerin biri de (diğerlerini saymayalım) Siyasî Partiler Yasasıdır. Bakınız, bir ‘uzman’ olarak Prof. Dr. Selçuk bunu nasıl yorumluyor: “Bu yasayı okuyun bakalım, Türkiye’de siyaset yapmak mümkün mü? O yüzden Avrupa Birliği sürecinde Siyasî Partiler Yasası’nın mutlaka kaldırılmasının, Türkiye’nin başına belâ olacağını daha önce belirttim. Yargıç, Savcı neye bakar? Yazılı metne bakar. Nutuklara bakmaz. O metnin dışına çıkan bir işlem yapıyorsa o zaman onun yakasına yapışmanız gerekiyor. İşte o zaman siyasete girmiş olur, yazılı metin bağlayıcıdır.’’
Çelişkiye bakar mısınız: Güya, siyasî partilerin doğru dürüst çalışması için hazırlandığı ifade edilen bir kanun, Türkiye’de ‘siyaset yapmaya engel’ oluyor! Bunu bir ‘edebiyatçı’ değil, ‘hukukçu’ kimliğiyle, üstelik Yargıtay Başkanlığı yapmış bir isim söylüyor! Türkiye’yi ‘idare edenler’in bu sözleri duymaması, ciddiye almaması ve ‘yok’ sayması mümkün mü? Gerek Selçuk ve gerekse onun gibi aynı gerçekleri dile getiren uzman hukukçular, ilim adamları ve münevverler daha ne desin?
Selçuk, mevcut Siyasî Partiler Yasası yürürlükte kaldığı sürece bu yasa dolayısıyla partilerin kapanmaya devam edeceğine inandığını da belirtmiş. Bu tesbitlere itiraz eden ‘uzman’lar var mıdır?
Şu nokta da çok önemli: 12 Eylül ihtilâl anayasasını savunanlar, bu anayasanın yüzde 90’ın üzerinde bir ‘kabul/evet’ oyu almış olmasını ‘meşruiyetine’ delil olarak sunuyorlar. Bu iddiayı ileri sürenler kim olursa olsun, buna gerçekten inandıklarına ihtimal vermiyoruz, ama eğer inanıyorlarsa onların bu tavırlarını hem kınıyor, hem de onlara acıyoruz. Bu iddia da en az mevcut anayasa kadar ‘meşrû’ değildir!
Geçmiş günlerde ‘ayıp olmasın’ diye açıkça söylenmeyen sözler, artık söylenmeye başlanmıştır. Selçuk, bunu da özetlemiş: “Bu Anayasa biçimsel anlamda da meşrû değildir. Kabul ediliş şekli son derece kötüdür. Zoraki kabul edilmiştir.”
“Hayır, zoraki kabul edilmemiştir!” diyen var ise; milyonlarca canlı şahit onları yalanlayacaktır... ‘Meşrû’ bir anayasaya şiddetle muhtacız vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.