Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Şimdi de Alevi açılımı... Verin Vakıf’ları, alın maaşları!

Şimdi de Alevi açılımı... Verin Vakıf’ları, alın maaşları!

Bir insan veya kuruluş, “yol”a çıkmadan önce, bir “hedef” belirler kendisine... Eğer “hedef” belirlemezse, “sel sularının sürüklediği saman çöpü” misali, yalpalaya yalpalaya ve sağa-sola vura vura gider... Ama nereye gittiği veya nerede takılı kalacağı hiç belli olmaz... Hedefi ve gayesi olmayan bir insan veya kuruluşu, “serseri mayın”a da benzetebiliriz... Nerede, kime çarpacağı veya nerede infilak edeceği hiç belli olmaz... İşte bu yüzdendir ki “kişi”ler veya “kurum”lar, bir “amaç” için çıkarlar yola... “Hedef”lerine ulaşıncaya kadar da, her türlü fedakârlığa katlanıp, devam ederler yollarına... Tabiî, yola çıkmadan önce en ince ayrıntılarına göre “plân”lar yapılmalı, “strateji”ler çizilmelidir... Aksi halde, yolun yarısında “yeni plân” yapılmaz... Çünkü, “atasözü”nde olduğu gibi; “Dere geçerken, at değiştirilmez!”
Sadece “at” değil; “strateji” de değiştirilmez, “hedef” de!.. Eğer değiştirilirse; bunun adı “ilke” veya “hedef” olmaz, olsa olsa “yap-boz” olur!..

YENİMAHALLE’DE ÖRTÜLÜYE ZULÜM!
Bütün bunları, şunun için yazdım:
Duydum ki, CHP’den sonra MHP de “açılım modası”na uymuş!.. CHP’nin “çarşaflılara rozet” takmasından sonra, MHP de “Alevi”lere mavi boncuk dağıtmaya başlamış!..
Bu “açılım” işine, öteden beri gıcık kapmışımdır!.. Çünkü “açılım” demek, “yeni bir politika” demektir!.. Yeni bir politika da, “eski köye yeni adet” demektir!.. Daha da Türkçesi; “açılım” demek, “başarısızlığın itirafı” demektir!..
Sorarım size;
Partisinin adında “halk” bulunan CHP, “gerçek bir halk partisi” olsaydı, yani “halktan kopuk” politikalar izlemeseydi, hiç “çarşaflıya rozet” takmak zorunda kalır mıydı?..
“Çarşaflılara rozet” takmak demek; “Ben amacıma ulaşamadım!.. Kendime yanlış bir hedef seçtim!.. İzlediğim yol yanlıştı!.. Plânlarım ters tepti!.. Çarşaflılara şirin görünmeye mecbur kaldım!.. Yoksa oylarım erimeye devam edecek ve bir gün buhar olacağım!” demektir!..
Yani CHP; bu işin doğruluğuna “inandığı” için değil, “oy beklediği” için “açılım” yapmıştır!.
Ama “inandırıcı” olamamıştır!.. Çünkü seçim öncesi “söylem”leri ile seçim sonrası “eylem”leri birbirini tutmamıştır!..
Meselâ Ankara-Yenimahalle’de!..
Diğer örnekleri bir tarafa bırakıp, sadece Ankara-Yenimahalle’ye bakacak olursak, diyebiliriz ki; CHP, 29 Mart’ta “din istismarı” yaparak aldığı oylara, seçim sonrası “ihanet” etmiştir!..
Olayı şöyle özetleyeyim:
CHP, Ankara-Yenimahalle’yi AK Parti’nin elinden alabilmek için, orada “abdestli-namazlı” biri olan Fethi Yaşar’ı aday gösterir... Fethi Yaşar ve kurmayları, seçim öncesinde derler ki; “Biz kimsenin namazına-niyazına veya kıyafetine karışmayacağız!.. Herkes özgürce giyinecek, özgürce ibadetini yapacak!”
Uzatmayalım... Kulağa hoş gelen bu vaatler, Yenimahalle halkının CHP’ye meyletmesine yol açar ve Fethi Yaşar, “Belediye Başkanı” seçilir!..
Seçilir seçilmez de; gerek “namaz” kılanlar, gerek “başörtülü çalışanlar” üzerinde “baskı ve yıldırma” operasyonları başlar!..
Öyle ki;
“Göreve yeni başlatılan bir CHP’li” bile, daha önce “namaz” kıldığı halde; “işten atılırım” endişesiyle “namaz kılmaktan korkmaya” başlar!..
Ama “açılım edebiyatı” devam etmektedir:
“Biz kimsenin namazına-niyazına veya kıyafetine karışmıyoruz... Herkes ibadetinde ve kıyafetinde özgürdür!”
Yenimahalle Belediyesi’nde çalışan “başörtülü hanımlar” ise; “Bunu bir Allah bilir, bir de biz” deyip, “ikiyüzlülüğe” isyan ederler!..
Çünkü efendim;
Yenimahalle Belediyesi’ni eline geçiren CHP yönetimi, “başörtülü” çalışanlara; ilk önce “peruk takın” baskısı yapar!..
Daha sonra da;
“Ya örtünüzü çıkarın, ya da istifanızı verin!” dayatmasına başlarlar!..
Sonuçta; şu anda Yenimahalle Belediyesi’nde çalışan “hiçbir başörtülü yok”tur efendim... En sonuncusunun işine “4 Haziran günü” son verilmiştir!..
Haa, “çaycı”lar veya “hizmetli”ler arasında “başörtülü” olanlar bulunabilir.. Ama onlara zaten ses çıkaran yok ki!.
“Çaycı”ların veya “hademe”lerin “başörtülü” olması özellikle isteniyor, özellikle teşvik ediliyor ki; “başörtülü eşittir hizmetçi” imajı iyice yerleşsin!.. Onlar “hizmetçi” olsunlar ama “memur” veya “müdür” olamasın!..
Bunu da; CHP’li Başkan Fethi Yaşar gibi “abdestli-namazlı”ların eliyle yapıyorlar ki; ona oy veren “mütedeyyin” insanlar; “Baltanın sapı bizden” deyip, bu zulme sesini çıkarmasın!..
Fethi Yaşar’a oy veren mütedeyyinler şu anda ne düşünüyor bilemiyorum...
Ama, benim bildiğim şu:
“Katranı eritsen de olmaz şeker,
Cinsini sevdiklerim cinsine çeker!”
Açılım-maçılım, hepsi hikâye!..
Her şey “köprüyü geçinceye” kadar!..

BAHÇELİ’DEN ALEVİ AÇILIMI!
En başta dedim ya; “açılım modası”na şimdi de MHP uymuş!.. CHP’liler “çarşaflıları avlamaya” çalışırken, MHP de “Alevileri tavlamaya” soyunmuş!..
Dünkü MHP Grup Toplantısı’nda konuşan Genel Başkan Devlet Bahçeli demiş ki;
“Alevi kardeşlerimizin beklentileri ile partimizin politikalarını açıklamak istiyorum. Sorunların karşılıklı anlayış içinde makul çözümlere kavuşturulması büyük önem taşımaktadır. Toplumumuzu kucaklayan bir anlayışla bu sorunun gerginlik unsuru olmaktan çıkarılması milli birliğimizi güçlendirecektir.
İnanç ve kültür temelli sorunların bu anlayışla ele alınması TBMM'deki siyasi partilerin ortak sorumluluğu olarak görülmelidir.”
Bahçeli, bu sözlerinde “samimi” ise hiçbir diyeceğim yok... Ama seçim öncesi “çarşaflılara rozet” takıp, seçim sonrası “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” diyen CHP’liler gibi bir “çıkarcılık” yapacaklarsa, derim ki; “Uyanık olun ey Aleviler!”
Evet, uyanık olun!..
Çünkü bugüne kadar “Ateist” ve “Marksist”ler yeteri kadar istismar etti sizi, bir de “Milliyetçiler” istismar etmesin!..
Gerçi, böyle bir “istismar” olacağını sanmıyorum... Çünkü, “bazı” MHP’liler “Şamanizm”e ne kadar yakınlarsa, “bazı” Aleviler de o kadar yakındır “Şamanizm”e!.. Hatta, bazı “Şamanist” inanç ve gelenekleri “Alevilik” diye yutturmaya kalkanlar bile vardır!.. Zaten o yüzden “Ali’siz Alevilik” derler ya, zaten o yüzden “Alevilik İslâm’dan önce de vardı” derler ya!..
İşte, dedikleri o Alevilik; “Şamanizm”dir!..
Burada da, “Bazı MHP’liler”le yolları birleşir!..

ALEVİ ÇALIŞTAYI VE BAZI TALEPLER!
Yalnız, merak ediyorum; “diğer bazı MHP’liler” acaba bu işe ne der?.. Meselâ; Devlet Bakanı Faruk Çelik’in davetiyle 3 Haziran günü Ankara’da başlayan “Alevi Çalıştayı”nda dile getirilen taleplere “Devlet Bahçeli” ne der, “diğer MHP’liler” ne der?..
O “Çalıştay”da taleplerini sıralayan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız demiş ki;
¥ “Zorunlu din dersi kaldırılmalıdır. Diyanet kaldırılırken yerine AB ülkelerinde olduğu gibi ‘inanç vergisi’ ihdas edilmelidir.
¥ Cemevleri yasal statüye kavuşturulmalıdır.
¥ Alevi köylerine cami yapılması politikalarından vazgeçilmelidir.”
Sadece bunlar değil, “daha başka talepler” de dile getirilmiş o “Çalıştay”da!..
Meselâ denilmiş ki;
“Devlet cami yapmaktan ve imamlara maaş ödemekten vazgeçmelidir!.. Çünkü o maaşlarda, Alevilerden kesilen vergiler de vardır!”
Bu taleplere, bir zamanlar; “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız!” sloganını dilinden düşürmeyen “MHP’liler” ve şimdiki Genel Başkan Devlet Bahçeli ne der, bilemem!..

CAMİLERİN VAKIFLARINI GERİ VERİN!
Benim bildiğim şu ki; bu taleplere ben olsam, “Hodri meydan” derim!..
Evet, hodri meydan!..
“Verin vakıflarımızı, alın maaşlarınızı!”
Evet, evet “Diyanet” de sizin olsun, “imamlara ödenen paralar” da!.. Hiç olmazsa, “Diyanet, Sünnilerin egemenliğinde!.. Orada niye Alevî temsilcisi yok?” gibi safsatalardan da kurtulmuş oluruz!..
Tekrar ediyorum;
“Verin Vakıf’ları,
Diyanet sizin olsun!”
Çünkü efendim;
Özellikle “Osmanlı” döneminde kurulan “Vakıflar”ın tamamı, “camilerin ve imaretlerin ibâte ve iaşelerini temin” maksadıyla hayata geçirilmiştir!..
“Camilerin bakımı”ndan tutun da, “imam ve müezzinlerin maaşı”na ve hatta “misafir”in ağırlanmasından tutun da, “yok-yoksulun doyurulması”na kadar, bütün “hayır-hasenat” işleri “Vakıf gelirleri” ile yürütülürdü!.. Bu vakıfların hiçbiri de; “devlet”e ait değildi!..
“Kişi”lere aitti!..
Alın size, basit bir örnek;
Şu anda, içinde bir sürü dükkânın bulunduğu “Kapalıçarşı”nın, “Ayasofya Camii’nin ihtiyaçlarını karşılamak için” inşa edildiğini biliyor muydunuz?..
O Kapalıçarşı ki;
Sadece “dükkân kiraları”yla, değil Ayasofya Camii’ni, onun gibi yüzlerce caminin ihtiyaçlarını karşılar!..
Ve tabiî, binlerce imamın maaşını da!..
Nasıl; “beyzadeler” kabul ediyor mu bu teklifimi?.. Yapılacak iş çok basit: verin, bir “vakıf malı” olan Kapalıçarşı’yı, kurtulun “imam maaşı” ödemekten!..
Teklifimi tekrarlıyorum;
Hemen hepsi de “cami”lerin ve “imaret”lerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş “vakfiye”lerin “arazi” ve “dükkân”larını, “aslî sahibi olan cami”lere verin, kurtulun “imamlara maaş” ödemekten!..
Gayet açık söylüyorum;
Ya bu teklifimin gereğini yapın, ya da zırt-pırt ortaya çıkıp da, “imamların maaşı”nı gündeme getirmeyin!..
Zira, iyice sıktınız artık!..
Yetti be!..

AÇILIMLAR DİKİŞ TUTMAZ, ÇÜNKÜ!
“Açılım” edebiyatıyla ona-buna “mavi boncuk” dağıtmak isteyenler, bu “tarihî gerçekler”le de yüzleşmeli ve ona göre adım atmalıdır!..
“Açılım” deyip de; “dere geçerken at değiştirmeye” yeltenenler bilmelidir ki; “istismarlar”la “günü kurtarmak” belki mümkün olabilir ama “kalıcı çözüm” bulunmaz!..
Bunu CHP de bilmeli, MHP de!..
Çünkü millet; “kimin ne olduğunu ve neyin peşinde koştuğunu” gayet iyi biliyor!..
Onun içindir ki; “CHP’nin çarşaf açılımı” fiyaskoyla sonuçlandı!.. Bu gidişle, “MHP’nin Alevi açılımı” da tutmaz!..
Uzun lafın kısası;
“Milletin örf, âdet ve inancı”nı hiçe sayan hiçbir adım, hiçbir kişiyi “hedef”e ulaştırmaz!..
Çünkü hedef, yola çıkarken belirlenir!..
==================
İşgal edilen vakıf malları!
Malûm, bu ülkede; “cami”leri “devlet” değil, “millet” yaptırıyor... Millet “mendil” seriyor, yine de yaptırıyor “cami”sini!.. Dolayısıyla; “Alevi” vatandaşlarımız da; eğer “Cemevi” istiyorlarsa, pamuk ellerini ceplerine atacaklar!..
Ama onlardan bazıları; “ellerini ceplerine atmak” yerine “çamur atmayı” tercih ediyorlar... Diyorlar ki; “Benim ödediğim vergilerden imamların maaşı ödenmesin!.. Çünkü ben camiye gidip, imamın arkasında namaz kılmıyorum!.. Bana faydası olmayan imama, niye benim vergimden maaş veriliyor ki?!?”
Böyle düşünenler haklı!.. İşte onun için diyorum ki; “cami”ler için kurulmuş “vakfiye”ler yeniden camilere verilsin ki; “camilere masraf” da yapılmasın, “imamlara maaş” da ödenmesin!..
Çünkü efendim; Haziran 2004 sonu itibariyle ülkemiz genelinde 15 bin 393 bina, 47 bin 126 arsa, 24 bin 592 arazi, 174 bin 72 tarla, 19 bin 814 bağ-bahçe, 9 bin 45 orman alanı, 7 bin 220 orta malı (kamunun kullanımında olan mallar), 3 bin 906 deniz dolgu alanı, bin 106 su ve su ürünü alanı, 534 tarih ve kültür alanı, 140 adet de maden ve ocak alanı olmak üzere toplam 302 bin 946 adet Vakıf malı işgal edilmiş durumda bulunuyor.
Dahası da var; Osmanlı döneminden kalma 220 milyon metrekare vakıf arazisi ve dükkanını izinsiz kullanan 25 bin 718 işgalcinin devlete verdiği zarar, 400 trilyon lira olarak ifade ediliyor!..
Verin bunları camilere, kurtulun “imamlara maaş” ödemekten!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi