D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Zarurî bir yazı

Zarurî bir yazı

Bir köşe yazarı, her zaman istediğini yazmaz veya yazamaz. Hatta çoğu zaman yazmak istemediğini yazar. Olayların sürüklediği istikamette yazmak yerine akla ve ruha hitabeden konulardan bahsetmek ister. Fakat, gazete günlüktür. Günlerin getirdiği ve götürdüğünün muhasebesi köşe yazısının esasını teşkil eder.
Bu yazı, konu ne kadar gündemde olursa olsun yazmak istemediğim bir yazı idi. İlgilerim, daha önceki işim, tanışıklıklarım konunun câzibesini artırır. Sağdan soldan “neden yazmıyorsun!” hitapları uçuşur. RTÜK’le ilgili yazmak istemem. Eskiden içinde bulunduğum bir kurumun bugününü dile dolamak tab’ıma uymaz.
Hali hazırdaki RTÜK Başkanı ile ilgili yazmak istemem. Öyle veya böyle geçmişte bir hukukumuz olan bir şahısla ilgili yazmak da bana göre değil. Fakat bu konudan ne kadar uzak kalırsam kalayım, yazmak zorunda olduğum hususlar var.
Evet, şimdiki RTÜK Başkanı, 1980’lerde, 90’larda, Türkiye Yazarlar Birliği çevresinde idi. İlahiyat mezunu, bir cemaatin yayın işleri ile uğraşmış, sonra da -her nedense- arkadaşlarıyla birlikte cemaatten ayrılmış temiz yüzlü bir delikanlı. TYB’nin mütevazı mekânına sık gelip giden bu delikanlıyı, 1991’de Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı’nı kurduğumuzda, vakfın müdürlüğüne getirdik. Bir süre bu görevi yaptıktan sonra, arkadaşlarıyla yayınevi kurdu. Benim kitaplarıma da talip oldular ve büyük bir kısmını yayınladılar. Yani müdürümüz, yayıncımız oldu. Sonra bir televizyonun çatısı altında beraber olduk.
Zahit Akman’la tanışıklığımızın cemaziyelevveli var, kısacası.
1990’larda, sakallı ve ilahiyatlı bir sunucu televizyonun diğer sakallı ve imam hatipli sunucusu ile aynı haber programını paylaşıyordu. Sakallı sunuculardan ilahiyatlı olmayanı, sonra kendine başka bir yol çizdi. Fakat sakalını muhafaza etti. Zahit Akman’ı uzun süre görmemiştim. 2000’lerin başında, bir lokantada yakınımdan biri geçer gibi oldu. Yakınımdan geçen, bana görünmek istememişti. İşte bu sakalsız Zahid veya “Aykut” Akman’dı!
Eski tanıdığımızın değişimi sadece şekille ilgili miydi? Olaylar bu değişimin ne yönde seyrettiğini gösterdi. TRT Genel Müdürlüğü’ne aday olmak istediğini telefonla bana duyurdu. RTÜK üyelerinden yeterli oyu alamadı, üç aday arasına giremedi. Benden bildi!
2005’te, RTÜK kanununda değişiklik yapıldı ve eski RTÜK üyeleri dışarıda bırakılarak yeni bir RTÜK oluşturuldu. Hükümetimiz, yetkililerimiz, en azı 9 yıl görev yapmış tecrübeli üyelerden hiçbirine, konuyla ilgili bilgi alışverişinde bulunmak için dahi başvurmadı. En azından ben böyle bir taleple karşılaşmadım.
Yeni RTÜK oluşturulduğunda tatildeydim. Yeni seçilen üyeleri, başkan dahil telefonla tebrik ettim. Niyetim, dönünce tebrike gitmekti.
Üst Kurul tamamen yeni üyelerden oluşmuştu. RTÜK on küsur yaşındaydı, fakat üyeler sıfır kilometre idi! Bu durumda olabilecekler oldu: Kurul bir taraftan bürokrasinin, diğer taraftan büyük televizyon şirketlerinin kucağına düştü. İsmi lâzım değil, bir televizyon derneğinin başkanının RTÜK’ü ayarladığı her yerlerde konuşulmaya başlandı. Bütün gelirlerini yayın kuruluşlarının reklamlarından aldığı yüzde ile sağlayan kurumun yeni yönetimi reklam paylarını düşürdü. Bundan en büyük menfaati, çok sayıda yayın kuruluşunun sahibi olan ve “kartel” tesmiye eden grup sağladı. Karasal yayınlarla ilgili ihale tamamen gündemden düşürüldü. Bu da mevcut televizyonlara imtiyaz tanıyan bir sistemdi. Dijital yayına bir türlü geçilemedi... Başkan böylece, karşı tarafın defo saydığı hususlarla ilgili saldırılardan masun kaldı.
Tatil dönüşü yeni RTÜK üyelerini ve başkanını ziyarete gitmek istemedim.
Bu sütunlarda yeniden yazmaya başlarken, okuyucularıma arz etmiştim. SSK’dan RTÜK dönemini de içine alacak şekilde emekli olmak için yeni RTÜK başkanı ile bir yıl süren bir mücadeleye mecbur kaldım. Bunun için tek silahım, Bilgi Edinme Kanunu idi. Bu kanuna göre, üç defa yazılı başvuruda bulundum. Başkan sonunda lütfetti, bizim RTÜK dönemi ile ilgili emekliliğimizi onayladı. Ardından da RTÜK adına beni mahkemeye verdi! Görev sırasında kesintilerin SSK’ya değil de Emekli Sandığı’na yapılmasının -hiçbir talebimiz ve yetkimiz olmamasına rağmen- sorumlusu biz sayılıyorduk ve eski TL ile 15 milyara yakın bir talepte bulunuluyordu. Halen mahkeme devam ediyor!
Türkiye’de çok hızlı adres değişiklikleri oluyor. İnsanlar durduğu yerde durmuyor. Zühd ü takva sahibi olarak tanıdığınız birisi, bir zaman sonra bakıyorsunuz ki, dünya nimetlerine batmış. Şekli şemaili değişmiş. Buna rağmen, eski beraberliklerden ötürü, hesabı size soruluyor. Herkes kendi yolunda ilerliyor. Bu sırada, çizgisini koruyan, istikametini kaybetmeyene ne mutlu!
Son birkaç söz. RTÜK özerk bir kurum. Başkanını ve üyelerini değiştirmek, iktidarların elinde değil. Fakat, RTÜK’le ilgili bakan, süresi temmuz ayında bitecek mevcut başkana, başkanlığa aday olmamasını söylüyor. Bunda bir tuhaflık yok. Bu bir tavsiye, hatta “dost tavsiyesi”. Çünkü muhalefet bir zayıf halka oluşturmak istiyor. Ardından RTÜK başkanı, “arkamda Başbakan var, neden bırakayım!” açıklaması yapıyor!
Hiçbir RTÜK başkanı bugüne kadar bu kadar hacil duruma düşmedi!
Başbakan RTÜK başkanını destekleyebilir. Fakat böyle konuşarak Başbakan’ı müşkil durumda bırakan bir RTÜK başkanı Başbakan’ın desteğine asla sahip olamaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi