Modernizm, Cinsellik ve Hurafe
Toplumda modernist veya çağdaş bilinen pek çok kişinin hurafelerin kölesi olduklarına sıkça şahit olmaktayız. Hatta bunların bir kısmının medyum ve falcılara abone oldukları ve onların yönlendirmeleriyle hayatlarını kurguladıkları da bilinen bir gerçek!.
İşin en ironik tarafı şu:
Çağdaş ve modern geçinen bu insanlar, dinden diyanetten söz açılınca onu “doğma, çağdışı, akıl ve bilim dışı” gibi nitelemelerle karalamaya, tahkir ve tezyif etmeye çalışıyorlar.
Bu durum şunu gösteriyor:
Doğru dini bilgi sahibi olmayan insanlar, ne kadar dünya bilimlerini okumuş, üniversiteleri bitirmiş, kültür ve sanatta zirveye çıkmış olsalar da, fıtri olan ruh ve maneviyat boşluğunu doldurmak için hurafe ve batıl inançların kucağına düşüyorlar.
Koca koca medya patronlarının medyum kapılarında dolaşması, ses sanatçılarının falcılara koşması, film yıldızlarının tarotçulardan medet umması gibi hurafe tutsaklıkları, çağımız bilgisinin ve eğitim düzeyinin test edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, çok önceleri gündemine aldığı halde bir türlü etkili olarak uygulamaya geçiremediği hurafelerle mücadelede maalesef yalnız ve yetersiz kalmaktadır.
Örgün ve yaygın eğitimin, Kitle iletişim araçlarının, kültür ve sanat camiasının, resmi-sivil diğer kurum ve kuruluşların da buna duyarlı olması, destek vermesi gerekiyor.
Şu bilinen sosyolojik bir gerçektir:
Dini inancın zayıf olduğu dönemler, hurafelerin de en yaygın olduğu dönemlerdir. Yani, bir yerde hurafeler yaygınsa, o yerde din anlayışı çok zayıf demektir.
İslamı tanımayanlar, hurafenin din kaynaklı olduğunu düşünürler. Oysa hurafelerin karşısında en şiddetli mücadeleyi veren, onlara adeta savaş açan bir din İslamiyet.
Diyanet, daha önce Türkiye’de hemen her şehirde yaygın olarak bilinen 1380 hurafe ve 19 fal türü belirlemişti. Ama bunların üzerine maalesef gitmedi, gidemedi.
Diyanet’in elinde veri olarak bulunan bu sonuçlar incelendiğinde açıkça şunu görüyorsunuz:
Türkiye, sanıldığı gibi dini unsurları hiç de güçlü bir ülke değil.
Ya da sanıldığı kadar Türkiye dindar bir topluma sahip değil.
Araştırmacı Adil Gür’ün bir gazetede yayınlanan son anket çalışmasında da bu çarpıcı gerçek dile getirilmiş.
Bu araştırmada cinsellikle ilgili konularda toplumun “dindar” nitelemesine hiç de uymayan bir profil var karşımızda.
Böyle olunca da şu görüntü çıkıyor ortaya:
Toplumumuzda bir yanda ilk bakışta zahirde ve teoride kuvvetli bir Müslümanlık söylemi var. (ki bu durum çoğu insanı yanıltıyor ve haklılık payı olmayan zararlı sonuçlara götürüyor.Sıkıntısı da samimi Müslümanları buluyor) Diğer yanda da, toplumun iç dünyasında ve pratikte farklı bir hayat anlayışı ve yaşayışı var!
Bu hiç sağlıklı bir görüntü değil.
Dengeli ve bilinçli bir toplum için bu ikilemden süratle kurtulmamız gerekiyor.
Maneviyatı ve ruh dünyası sağlam erdemli bir toplum mu istiyoruz, yoksa hurafelere tutsak olmuş geleceğini falcıların tayin ettiği bir toplum mu?
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun el atacağı konulardan biri de bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.