Org. Başbuğ’u, kimler mandepsiye bastırdı?
Gündemdeki olay malûm... Hemen herkes, altında Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan “İrticayla Mücadele Eylem Plânı”nı konuşuyor... Yayınlanan belge “sahte” mi, “gerçek” mi?.. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, dün AK Parti Grubu’nda yaptığı konuşmada da ifade ettiği gibi; belge “sahte” ise, durum vahim!.. “Gerçek” ise, daha da vahim!.. Ben, “dünkü gelişmeler”e değinmeden önce, bir “soru” sormak istiyorum: “Sahte” ise de, “gerçek” ise de, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un bu “eylem plânı”ndan haberi var mıdır, yok mudur?.. Ya da şöyle soralım: TSK içindeki “demokrasi karşıtı oluşum”lar Org. Başbuğ’un bilgisi ve kontrolü altında mı hareket etmektedir, yoksa Başbuğ, onlara hakim olamamakta mıdır?.. İşte bu soruya verilecek cevap, “TSK bünyesi”ni tanımamıza büyük katkı sağlayacaktır.
Biliyorum, şöyle diyenler olacaktır: “Bir kurmay albay, kalkıp da tek başına bu işlere girişemez!.. Bu işler, emir-komuta zinciri içinde yapılır!.. Dolayısıyla, hazırlanan İrticayla Mücadele Eylem Plânı’ndan Genelkurmay Başkanı’nın habersiz olduğu düşünülemez!”
ANDIÇ DEĞİL, EYLEM PLÂNI!
Doğrudur... Hele de TSK’da, “emir-komuta zinciri dışında” bir iş yapılamaz... Belki “andıç” benzeri çalışmalar yapılabilir ama “eylem plânı” hazırlamak, herhangi bir babayiğidin tek başına yelteneceği bir iş değildir!..
AK Parti Hükümeti ve Fethullah Gülen Cemaati’ni hedef alan bu çalışma ise bir “andıç” değil, “eylem plânı”dır!..
Dolayısıyla; böyle bir çalışmayı Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in tek başına yaptığını düşünmek, safdilliğin de ötesinde aptallık olur!.. Albay Dursun Çiçek, o çalışmayı mutlaka ama mutlaka “üstlerinden emir alarak” yapmıştır!..
İşte soru ve sorun, buradadır;
Albay Dursun Çiçek’e bu emri veren kimdir?.. “Rütbe”si veya rütbeleri nedir?..
Evet o emri veren veya verenler “tuğgeneral” midir, “tümgeneral” mi?.. İşin içinde “orgeneral”ler de var mıdır?.. Eğer varsa, “Kuvvet Komutanları”nın böyle bir çalışmadan haberleri var mıdır?.. Kuvvet komutanları düzeyinde haberdar olunan bir çalışmadan “Genelkurmay Başkanı”nın bilgisinin olmadığı düşünülemez!..
Açık ve net söyleyeyim;
Böyle bir “eylem plânı”ndan Genelkurmay Başkanı’nın haberi, hele de katkısı varsa; yapılacak iş basittir... Böyle bir durumda, “kuvvet komutanları da dahil, Genelkurmay Başkanı görevden alınır” ve böylece “TSK içindeki cuntacı yapılanma”ya son verilir!..
Yapılması gereken budur!..
Ama, bana sorarsanız;
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un TSK içindeki “cuntacı ekip”ten haberi olmakla birlikte, yaptıkları “illegal çalışma”lardan ve hazırladıkları “eylem plânları”ndan haberi yoktur!..
Evet, ya “haberi yok”tur, ya da bu çalışmalara “engel” olamamıştır!..
Diyeceksiniz ki;
“Koskoca Genelkurmay Başkanı da bu illegal yapılanmaya engel olamıyorsa, kim engel olacak?”
Ama, öyle değil işte!..
Bu tür “oluşum”larla başetmek, zaman zaman Genelkurmay başkanlarının da gücünü aşar!..
Daha önce de olduğu gibi!..
312 GENERAL DÂVÂSI VE ORG. ÖZKÖK!
Hele hatırlayın... Gazetemiz Vakit hakkında, “312 General” tarafından dâvâ açılmıştı... Belli ki, bu dâvâ “emir-komuta zinciri” içinde açılmıştı... Yani, “üst”lerden biri emretmiş, “alt”takiler de bu emre itaat etmişlerdi!..
Oysa, “emre itaat eden generallerden bazıları”nın ne Vakit diye bir gazeteden haberleri vardı, ne de Asım Yenihaber adlı bir yazardan!..
“Görmedikleri” bir gazetenin, “tanımadıkları” bir yazarının “okumadıkları” bir yazısına dâvâ açmışlardı!..
Çünkü, “emir” böyleydi!..
Emre göre hareket ettikleri için de, verdikleri “vekâletname”ye Vakit’in adını “Vakıf gazetesi” diye yazdırmışlar, yazarımız Asım Yenihaber’in adını da “Asım Yenibahar” şeklinde yazdırmışlardı!..
Dedik ya;
“Emir yukarıdan”dı!..
Ama ne kadar yukarıdan?!?..
Gelişmeleri biliyorsunuz...
Ergenekon Terör Örgütü hakkında açılan dâvânın delil klasörlerinin 205. klasöründe, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek'in bilgisayarından çıktığı kesinleşen “Darbe Günlükleri”nde, Vakit gazetesine açılan dâvâ da yer alıyor.
205. klasörün 290. sayfasında, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in, 15 Kasım 2003 tarihli notlarında; dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün gazetemizde yayınlanan bir yazıya karşı açılan 312 General Dâvâsı üzerinde tartıştıklarına yer veriliyor.
Örnek, Aytaç Yalman’ın Genelkurmay Başkanı Özkök ile yaptığı görüşmede, konunun şöyle geliştiğini aktarıyor:
¥ Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman:
312 kişi “Onbaşı bile olamayacakları general yapıyorlar” diye bir gazetede haber yayınlandığında mahkemeye veriyor ve siz buna katılmıyorsunuz. Herkes bize ‘Acaba Genelkurmay Başkanı AKP’den mi yoksa, TSK’dan değil mi’ diye soruyor. Cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Neden bizimle beraber siz de mahkemeye vermediniz?
¥ Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök:
Genelkurmay Başkanı’nın o kadar bir gizemi olsun. Ben sizlerin de yani kuvvet komutanlarının da vermesini tasvip etmedim. Bir gazetede küçücük bir köşede yer alan bir haber, şimdi büyüdü. Tasvip eden var, etmeyen var.
¥ Aytaç Yalman:
Bunu nasıl söylersiniz?.. Zaten halk üzerinde itibarımız gittikçe zayıflıyor. Siz kalkmış neler söylüyorsunuz. Bu yakıştırmayı TSK’da kim kabullenebilir ki?! Sizin bizimle olmamanız bizleri çok üzdü.
Sözü nereye getirmek istediğimi herhalde anladınız... “312 General Dâvâsı” örneğinde de gördüğünüz gibi; bir Genelkurmay Başkanı, en yakınında bulunan Kara Kuvvetleri Komutanı’na bile lâf dinletemiyor!..
Bırakın lâf dinletmeyi;
“Kendi başlarına buyruk” hareket etmelerinin önüne geçemiyor!..
Sadece “kanaat”ini söylüyor,
Ama “emir” veremiyor!..
PLÂN, BAŞBUĞ’A RAĞMEN Mİ HAZIRLANDI?
Bu olayı bildiğim içindir ki; Albay Dursun Çiçek imzalı “eylem plânı”ndan, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un “haberdar olmayabileceğini” düşünüyorum!
Haberdar olmuş olsa bile,
Engelleyememiş olabilir!..
Çünkü, TSK içinde maalesef “Berlin Duvarı’nın yıkıldığı”ndan, “SSCB’nin tarihe karıştığı”ndan, “Tito’nun öldüğü”nden bile hâlâ haberleri olmayan, hâlâ “Eski Türkiye’de” yaşadıklarını zanneden bir “ekip” var!..
Böyle bir “ekip”ten Org. Hilmi Özkök’ün haberi olduğu gibi, Org. İlker Başbuğ’un da haberinin olduğunu sanıyorum!..
Çünkü, gazetelerde yer alan haberlere bakılırsa; kendisine henüz Kara Kuvvetleri Komutanı iken “böyle bir ekibin varlığı”ndan söz edildi ve “dikkatli olması” konusunda uyarıldı!.. O da, “İllegal çalışmalara izin vermem” dedi!..
Ne var ki;
TSK içinde bu tür “illegalite”ler var ve “Başbuğ’a rağmen” devam ediyor!..
Öyle sanıyorum ki;
Türkiye’yi ayağa kaldıran “İrticayla Mücadele Eylem Plânı” da bu ekibin işi!..
İşin garibi;
Bu çalışmadan Genelkurmay Başkanı’nın haberi yok!.. Ya da ben öyle zannediyorum... Eğer haberi olsaydı, her şeyden önce, önceki gün yapılan o açıklamalar “mutedil” değil, “zehir zemberek” olurdu!.. Dahası; “askeri savcılık” ve “Genelkurmay” tarafından yapılan açıklamalar “birbiriyle çelişmez”di!.. Dahanın da dahası; o açıklamalarda, bir “telaş ve panik” hali olmazdı...
Demek oluyor ki;
İlker Paşa, bu “illegal çalışma”dan “haberdar” olmuş ve fakat “engel” olamamıştır!..
ERDOĞAN’IN KONUŞMASI MUTEDİLDİ!
Bunu, dünkü görüşmeleri esnasında sanıyorum Başbakan Tayyip Erdoğan’a da söyledi... Biliyorsunuz; mutad olarak Perşembe günleri yapılan, ancak konunun aciliyeti ve önemine binaen düne çekilen Erdoğan-Başbuğ görüşmesi “1 saat 20 dakika” sürdü!..
Başbakan bu görüşmenin ardından Meclis’e gitti ve AK Parti Grubu’nda konuştu!..
Dikkat ettiyseniz;
Başbakan’ın konuşması “kararlı” ama “mutedil” idi... Kendisinden “gümbür gümbür” bir konuşma bekleyenler hayal kırıklığı yaşasa da; bence Tayyip Erdoğan, “devlet adamlığı”na yaraşır bir üslûp kullandı!..
Ne “partisine karşı hazırlanan” tuzak plânı görmezden geldi, ne de Genelkurmay’ı karşısına aldı!..
Tam aksine, “İlker Başbuğ’a sahip çıkan” bir üslûp kullandı!.. Benim buradan çıkardığım sonuç şu: Genelkurmay Başkanı’nın bu “illegal girişim”den haberi yoktur ama “gereğini yapacağı” konusunda Başbakan’a “teminat” vermiştir!..
Aksi halde; Tayyip Bey, kürsüde gümbür gümbür konuşur, “Ergenekon uzantıları”na bu kadar “mutedil” davranmazdı!..
Ancak, şu da bir gerçek:
AK Parti, bu işin “sonuna kadar takipçisi olacak”tır!.. Yani, bu defa “suçüstü” yakalanan “cuntacı”ların yaptıkları yanlarına kâr kalmayacak, “milli iradeye karşı eylem plânı hazırlayanlar”ın kimliği deşifre edilip, gereken “ceza”ya uğratılmaları sağlanacaktır!..
BAŞBUĞ’U KİMLER ALDATIYOR?
Buna, Org. İlker Başbuğ’un da ihtiyacı vardır... Bu ekibin deşifre edilmesiyle, İlker Paşa da, ikide bir “mandepsiye basmak”tan kurtulacaktır!..
Malûm; “Poyrazköy’deki silahlar” konusunda da mandepsiye bastırılmıştı İlker Paşa!..
Söz konusu arazide çıkarılan silah ve mühimmatın hiçbirisinin TSK’nın envanterinde olmadığını duyurmuş, LAW’ın aslında bir silah olmadığını, mühimmat sınıfında değerlendirildiğini uzun uzun anlatmıştı.
Ancak Başbuğ’un 29 Nisan 2009’da İletişim Toplantısı’nda sarfettiği bu sözler, Makine Kimya Endüstrisi’nin hazırladığı raporlarla yalanlanmıştı... MKE, konuyla ilgili hazırladığı raporda, aralarında LAW ve el bombalarının da bulunduğu ‘mühimmatın’ önemli bir kısmının TSK’ya teslim edildiğini belgeleriyle ortaya koymuştu!..
Bana öyle geliyor ki;
Org. Başbuğ; kendisine sürekli “yanlış bilgi” veren ve böylece hem TSK’yı, hem de “kendisini” yıpratan bu tür “yanıltma”lara daha fazla göz yummayacaktır!..
Aksi halde, dün de dediğim gibi; hem kendisi, hem de TSK, “yalancı çoban” durumuna düşer ki; bir gün gelir hiç kimseyi “inandıramaz” olurlar!..
Fırsat, bu fırsattır!..
Hükümet ve Genelkurmay, “elbirliği” içinde, TSK içindeki bu “illegal oluşumları” tasfiye etmelidir!..
Bugünün işi, yarına bırakılmamalıdır!..
================
Baltanın sapı bizden!
“Ağacın gövdesi” ve “dal”larının hikâyesini bilirsiniz...
Hani, “ağacın gövdesi”ne inen her “balta darbesi” üzerine “dal”lar üzülür ve öfkeye kapılırlarmış ya...
Ağacın gövdesi de, “üzülmeyin” der ve eklermiş ya; “Unutmayın!.. Bize darbe vuran baltanın sapı bizdendir!”
Ne ilginçtir ki; “ağaç”ların gövdelerine inen “balta”ların sapları hep “bizden” oluyor!..
Alın işte... İsrail’in Gazze’de giriştiği “soykırım”ı protesto maksadıyla; İsrail’in basketbol takımıyla Türkiye’de yapılacak maçın iptali için “çağrı”da bulunan Denge Radyo’ya “yayın durdurma cezası” verilmiş!..
Kim vermiş bu cezayı?.. Elbette RTÜK!.. Geçtiğimiz günlerde “kartel televizyonlarının 150 suçunu yok sayıp, silen” RTÜK!..
Peki, RTÜK Başkanı ve üyelerinin çoğunluğu kimden?.. Baltaların sapları “ağaçtan” olduğu gibi, Denge Radyo’yu cezalandıran kişiler de, maalesef “bizden!”
Neymiş; Denge Radyo; “şiddeti özendirici” ve “ırkçı nefret duygularını kışkırtıcı” yayın yapmış!.. İyi de, İsrail; Gazze’de “söylem” değil, “soykırım çapında bir eylem” yapmadı mı?..
Söylenecek söz çok... Anlayın işte; “Baltanın sapı bizden!”