İrtica ile mücadele belgesi ve Genelkurmay'ın açıklaması
Genel kurmay açıklamasında bu defa TSK’nın itibarına vurgu yapılmadı. Sadece TSK’nın darbecileri bünyesinde barındırmayacağı ifade edildi.Durumun vahameti TSK’nın itibarı üzerine kurulan savunma mekanizmalarını da yerle bir etti.
Bu savunma biçimi bile genel kurmay’ın kroki vaziyetinde olduğunu gösteriyor.
Geleneksel dahili ve harici TSK düşmanları edebiyatının tercih edilmemesi bundan. Geçmişte en iyi müdafaa taarruzdur düsturu ile hareket eden, en küçük eleştiriye bile tahammül edemeyen TSK nın bu defa müdafaa vaziyetinde olmasını bir tarafa not etmek lazım.
Darbeci zihniyetin bünyede barınmayacağına dair verilen taahhüt söz olarak güzel. Ancak, gereği yapılmadığı takdirde bunun hiçbir anlam ve önemi olmayacaktır.
Ortada kendi insanına tuzak kurarak, hükümeti alaşağı etmeyi hedefleyen bir plan var. Bunun için Alevi-Sunni ayrımcılığını kışkırtmak bile düşünülmüş. İktidar olmak için ülkeyi bölecek,
Uzun vadede Türkiye’nin belki de parçalanmasına vesile olacak kadar insanın gözünün dönmüş olması anlaşılır gibi değil. Bunu subay üniforması taşıyan birinin yapmaması gerekir.Askerin birinci görevi, ülkeyi her türlü dış saldırıya karşı korumak, vatandaşın güvenliğini sağlamaktır. İrtica ile mücadele belgesi bu güvenliğin bizzat bazı askerler tarafından tehlikeye atıldığını, siyasi iktidarı devirmek için ancak bir işgal gücünün yapacağı varyasyonlara girildiğini gösteriyor.
Genel Kurmay’ın, iddia edildiği gibi belgenin genel kurmayda hazırlanmadığına dair bir kanaati varsa; bu kanaatin oluşmasına vesile olacak bilgi ve belgeleri kamuoyuyla da paylaşması gerekir.. Hangi veriler böyle bir kanaatin oluşmasına vesile olmuştur,hangi kriminal incelemeden sonra bu sonuca ulaşılmıştır bunu herkesin öğrenmeye hakkı var.Çünkü belgenin hedefi neredeyse Türk toplumunun tamamı.
Belge medya’ya düşer düşmez askeri mahkemenin gösterdiği telaş hiç alışıldık bir tavır değil.Sonrasında yapılan açıklamalar ise bırakınız Hukuku,basit bir muhakeme ile bile çürütülecek kadar zayıf gerekçelere dayanıyor. Belgeyi görmeden,incelemeden, gerekli tetkik ve araştırmayı yapmadan kanaat belirtmek, mahkemenin ne kadar sakat bir mantıkla hareket ettiğini göstermeye yetiyor..
Daha belgenin altında imzası bulunan kişinin ifadesi bile alınmamış.
Mahkemenin ifadesini almadığı kişinin yerine ihsası reyde bulunarak bu kişi yapmamıştır demeye hakkı var mı? Askeri mahkemenin dünkü açıklaması bu anlama geliyordu. Yargılama yapmadan, delil ve savunmaları almadan karar açıklamak nerede görülmüş?. Yargılama yapmadan karar verilemez.Askeri mahkeme yaptığı kanaat açıklaması ile yargılama yapmadan karar vermiştir. Bu bir hukuk skandalıdır., Bundan sonra bu mahkemenin adaletine nasıl güveneceksiniz?
Bu belgeden sonra –toplumsal olaylarla- ilgili analizler ve değerlendirmeler çok farklı olacaktır. TSK’nın yara almaması için, meseleyi lafla geçiştirip, gargaraya getirmek yerine, kim yazmış, kim yazdırmış, hangi saikle yazdırmış mutlaka ortaya çıkarılmalı, gereği yapılmalıdır.Aksi takdirde bu derin organizasyon,kuyruğu koparılmış yılan gibi dönüp dolaşıp, milleti ve onun hükümetini sokacaktır.