Türk Ceza Kanunu ve İmamı Azam Hazretleri
Aynı anda hem Türk Ceza Kanunu'nu hem de İmam-ı Azam Hazretlerinin içtihat ve görüşlerinin yer aldığı El-İhtiyar isimli eseri okuyup bitirdim. İkisini yan yana koyunca, ortaya İsrail ile Filistin gibi bir şey çıktı.
Kuşkusuz, Türk Ceza Kanunu'nda da güzel ve anlamlı maddeler var. Örneğin "Şerefe Karşı İşlenen Suçlar" veya "Kişinin Hatırasına Hakaret" bölümleri. Fakat uygulayan kim?
"Genel Ahlaka Karşı İşlenen Suçlar" bölümünün "Hayasızca Hareketler" kısmının 225. maddesi şöyle: "Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Yazın da gelmesiyle, ortalık yine karıştı. Sadece Ege ve Akdeniz sahillerinde değil; Beyoğlu, Nişantaşı gibi yerlerde de bazı kadınlar giyinmeyi unutup sokağa öyle çıkıyor. Bunlar "teşhircilik yapan kişi" kapsamına girmeyecek de, kim girecek?
275. madde "Yalan Yere Yemin" başlığını taşıyor: "Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir."
Gerisi yok. Yani, sadece mahkeme karşısında yalan yere yemin etmenin suçu var. Mahkeme hariç, her yerde, iş hayatınızda bile, yalan yere yemin edebilirsiniz.
"Milli Savunmaya Karşı Suçlar" bölümünde "Düşmandan unvan ve benzeri payelerin kabulü" bahsi var. 325. maddenin 1. bende şöyle: "Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletten akademik derece veya şeref, unvan, nişan ve diğer fahri rütbe veya bunlara ait maaş veya başka yararlar kabul eden vatandaşa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir."
Aklıma nedense İsrail işgal devleti ve Yahudi lobileri geldi. Ve onlardan ödül alanlar...
El-İhtiyar ise bambaşka...
Yemin harflerinden itibar ortaklığına, ölü araziyi ihya etmekten hayvanı keserek temize çıkarmaya kadar, yüzlerce önemli konu ve hüküm var.
İnceliklerle dolu. Mesela "Sarhoş; erkeği kadından, yeri gökten ayırt edemeyen kimsedir" deniliyor.
İmam-ı Azam Hazretlerinin, her fırsatta "sulh" diyenlere de bir cevabı var: "Müslümanlar kuvvetli oldukları zaman, düşmanla sulh yapmaları gerekmez. Fakat Müslümanların kuvveti yoksa düşmanla sulh yapmalarında bir mahzur yoktur."
İşte "av" bahsinden bir paragraf:
"Bir avcının köpeğine, üzerine besmele çekilmemiş olan başka bir köpek yahut bir mecusinin köpeği veya talimli olmayan bir köpek arkadaşlık yaparsa, tutulan av yenilmez."
Ve "yemin" bahsinden iki paragraf:
"Bir kimse, mutlaka göğe çıkacağına veya havada uçacağına yemin ederse, yemini sahih olup hemen yemininden dönmüş sayılır."
"Reyhan, sapı olmayan bir çiçek olup ona yemin edildiğinde, gül ile yasemin ile yeminden dönülmez. Gül ve menekşeye yemin edildiğinde, bunların yaprağına yemin edilmiş olur."
Dinden dönenlerle ilgili hükümler de çok net. Örneğin: "Dinden dönene İslam arz olunmadan önce onu birisi öldürürse, bir şey lazım gelmez."
Türk Ceza Kanunu, insana şiirsel bir çağrışım yapmıyor, adeta içinizi karartıyor. El İhtiyar ise şiir gibi...
Hatta şimdiden, Korkulu Durumda Kılınan Namaz başlıklı bir şiire başladım bile. İlk dizesini de bire bir El İhtiyar'dan aldım:
"Kahkaha bozar abdesti, tebessüm bozmaz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.